Kaç kez satıldı bu ada, hiç hesapladınız mı?
Romalılar, Bizansılılar’a bıraktı.
Aslan Yürekli Richard, Templar Şövalyeleri’ne sattı.
Sonra Lüzinyanlar aldı ve Venedikliler...
Osmanlı, satın almadı, “paldır küldür” girdi...
Döndü, İngiliz’e sattı, “Kıbrıslı Türkler” de içinde, “bonus” olarak!..
Sonra “Kıbrıs Cumhuriyeti” kuruldu, hepsi üç sene...
Yok, Kıbrıs Cumhuriyeti de “Kıbrıslılar” tarafından kurulmadı.
O nedenle uzun sürmedi, zaten.
***
Hani “kendi kendimizi yönetme” talebi var ya!.
Aslında bu yüzyıllık bir mesele..
Galiba, hiçbir zaman kendi kaderlerini eline alamadı bu adanın insanı...
Hep güdüldü...
Hep satıldı...
Hep yönetildi...
Ve galiba bu durum, “genlerimize” işledi!
***
Bir gerçek daha var, gözden kaçmaması gereken...
Ne olursa olsun “sömürgeciler” de tutunamadı pek.
Hep gittiler!..
İşleri bitince ve “dert” olunca kendilerine, ya sattılar, ya da terk ettiler...
Kim bilir, bugün yaşayan herkesin hayatta olmayacağı bir yüzyıl sonra nasıl bir “tarihi” olacak bu adanın...
Ve neresinde olacağız bizler...
Bir ansiklopedinin ya da “elektronik” bir yayının birkaç satırı dışında, nasıl bir “iz” kalacak geride...
Bu “sömürge” de bitecek a dostlar!..
Belki biz göremeyeceğiz...
Ama bitecek...
Ve öyle de anlaşılıyor ki, bu ahali, “idare-i maslahat”ı bırakmadıkça elden, çok da kolay sahip olmayacak “kendi kendini idare” erkine...
Yeni tanım
“Eğitimde yaşanan eksiklikler değişen dünya koşullarının gereğidir...”
Yoruma bakar mısınız?
Eğitim Bakanı Kemal Dürüst’ün yorumu bu!..
Yani “öğretmen eksikliği...”
Yani “kitap eksikliği...”
Yani “inşaat içinde eğitim...”
Bunlar “değişen dünyanın koşulları” mı, yoksa sizin “plansızlığınızın” sonucu mu?
“İş bilmezliğin” adı, ne zamandan beri “değişen dünya koşulları” oldu ki!..
Piri Reis bugün Mağusa’da olabilir
Meşhur “Piri Reis” gemisinin bugün Mağusa Limanı’nda olma ihtimali varmış.
Görkemli bir “karşılama” olur herhalde:
“Ya ya ya şa şa şa vatan millet sakarya”
‘Yurttaşlık meselesi’
UYUTULMASIN!
· “Evlilik” ve yurttaşlar arası evlilikten kaynaklanan doğumlar dışında yeni VATANDAŞLIK işlemlerinin durdurulması.
· “Çalışma İzinsiz” ya da “kayıt dışı” işçi çalıştıranlara “hapislik” cezası ön görülmesi.
· “Çalışma izinleri”nin 3 sene ile sınırlandırılması .
· “Yabancı işçi” gerektiren alanların hemen belirlenerek, meslek okullarında bu bölümlere “yüksek teşvik siyaseti” izlenmesi.
· Çalışma izinlerindeki “bürokratik işkenceye” son verilmesi.
· “Çalışma izni” nden kaynaklanan, akrabalara yönelik “ikamet izni”nin sadece “eş ve çocuklarla” sınırlı tutulması.
· Tüm bu uygulamalara geçiş öncesinde 15 yıl ve üzerinde, tüm yükümlülüklerini yerine getiren kişilere “beyaz kimlik” verilmesi ve bu kimliğin seçme-seçilme dışındaki hakları içermesi.
***
Bir çırpıda aklıma gelenleri sıraladım.
Ancak, siyaset kurumuna düşen, böylesi önerileri, bilimsel bir çalışma sonucunda bir “kitapçık” haline getirerek, kamuoyunun gündemine taşımaktır.
Sonra da “geniş bir kamuoyu desteği” ve “uzlaşı” sağlayarak, MECLİS’te yasalaşmasını sağlamak.
İnanıyorum ki, en geniş uzlaşı hedeflenirse, UBP sempatizanları dahil, böylesi bir tasarının onaylanması için bu toplum “baskı gücü” yaratacaktır...