Ersin Tatar’ın KKTC Cumhurbaşkanı seçtirilmesinden sonra TC-KKTC tarafından çözüm masasına getirilen “egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” formülü dünyada kabul görmedi.
Türkiye ve KKTC yetkilileri de çeşitli açıklamalar yaparak egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm istediklerini hergün tekrarlıyorlar. Ama henüz bu çözüm formülüne kendilerinden başka hiç kimse inanmıyor.
Bunun temel nedeni dünyanın bütün ülkelerinin etnik sıkıntılardan dolayı küçük küçük parçalara ayrılarak yüzlerce yeni devletin doğmasının kimseye bir fayda sağlamayacağının bilinmesidir.
Aslında Türkiye de Kıbrıs dışında meseleye böyle bakıyor. Hele iş kendi ülkesine geldiğinde aksini söyleyenler vatan haini ve terörist damgası ile damgalanıyor.
Türkiye’nin güneydoğusunda özellikle 1990’lardan bu yana gündeme gelen ayrı Kürt devleti tezine yaklaşımı hep böyle oldu. Geçmişten bu yana bölgede yaşanan acı ve gözyaşlarının nedeni budur.
Bu yaklaşım BM üyesi hemen tüm devletlerde vardır. Hiçbiri kendi ülkesinin bölünmesini, parçalanmasını, dağılmasını istemez.
Ama çıkarları gereği komşularının, ya da uzakta olsa bile o ülkede kendilerine yakın hissettikleri birileri varsa buralarda ayrı devlet kurulmasını desteklemektedirler.
Bu ikiyüzlü siyasetin ta kendisidir. Özellikle büyük devletler bu ikiyüzlü siyaseti yürütmekten geri durmazlar.
Tatar’ın KKTC cumhurbaşkanı seçtirilmesiyle gündeme getirilen iki devletli çözüm siyaseti de işte bu ikiyüzlü siyasi yaklaşımdan başka birşey değildir.
Tatar bu siyaseti “hergün tekrarlayarak zemin kazandığını” iddia etse de aslında hiçbir zemin kazanmış değil.
Aksine bu siyaset tekrarlandıkça çeşitli ülke yetkilileri bunun kabul edilemeyeceğini açıklayarak Rum tarafının pozisyonunu güçlendirmektedirler.
Hafta sonu güneyde yaşanan orman yangını felaketini yerinde görmek için Kıbrıs’a gelen AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen “Kıbrıs’ta iki devletli çözümü asla kabul etmeyeceklerini bir kez daha yinelemek istediğini” açıkladı.
İngiltere’nin Avrupa Komşuluktan Sorumlu Dışişleri Müsteşarı Wendy Morton ise bir miilletvekilinin sorusuna “İngiltere'nin 'KKTC'yi tanıma gibi bir pozisyonu yoktur. İngiltere, BM Güvenlik Konseyinin 541 ve 550 sayılı kararlarını tamamen desteklemektedir" şeklinde cevap verdi.
Bu yöndeki açıklamalar dünyanın başka liderleri tarafından da yapılıyor. Ama bugüne kadar Türkiye ve Tatar’ın siyasetini destekleyen herhangi bir ülke çıkmadı.
Aksine Tatar bugüne kadar kendi deyimiyle yeni siyasetini anlatmak için herhangi bir yabancı devlet ya da hükümet yetkilisi ile görüşemedi.
Bu nedenle Türkiye’nin vilayetlerini gezmeye başladı. Özellikle Kürtlerin yoğun olduğu doğu ve güneydoğu illerini gezerek oralarda iki devletli çözüm formülünü anlattı.
Oralarda kendisine “çok haklısınız, biz de sizden çok çok fazla nüfusumuz ve kendi toprağımız üzerinde ayrı bağımsız devlet kurmak istiyoruz” denilip, denilmediğini bilemiyorum. O nedenle oralarda bu tezi fazla dillendirmese iyi olur diye düşünüyorum.
Türkiye Kıbrıs politikasını yeniden gözden geçirmelidir. Elinde tuttuğu en önemli koz olarak baktığı Kıbrıs kozu ne kadar çok kullanılırsa o kadar erken yıpranır.
Türk dış politikasına yön verenler bu konuda çok daha dikkatli olmak durumundadırlar. Çünkü Türkiye’nin dış politikası böylesi yaklaşımlarla yıpranmış ve Türkiye’yi yalnızlaştırmıştır.
Yalnızlıktan kurtulmak için elindeki son kozu sürekli masaya sürerse bir gün onu da elinden kaybedecektir. Aksine Kıbrıs sorununa erken, adil ve kalıcı bir çözüm için çaba ortaya koyması bu yönde çok daha yararlı olacaktır.