Hasan Sarpten
hsarpten@gmail.com
Ortadoğu ve hatta Yakındoğu’nun kaderi 1900’ların başında petrolün bulunmasıyla bir anda değişmeye başladı. Konu ne zaman petrol, doğal gaz ve hidrokarbonlar olsa aklıma 1936’da Churchill’in söylediği “bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir” sözü gelmektedir. Öyle ki, tarih sayfalarında 1900’lerin sonu ve 2000’lerin başı her ne kadar artık bu ve benzeri sözleri liderler açıktan söylemese de petrol ve diğer hidrokarbonlar için dökülen kanlarla anılacaktır. Adına ‘doğal kaynak’ denen bu unsurlar hangi halka fayda sağlamış ki bize de sağlayacak? Belki, dünyada zenginler ve zenginliklerin artmasına neden olmuştur. Dahası, adına kapitalizm dediğimiz bu düzenin perçinlenmesini sağlamıştır. Ancak, batı halkları dahil hiçbir halka fayda sağlamamıştır!
“Amaç ekolojik değil”
Hep zenginlik, refah ve hatta barış getireceği söylenen Kıbrıs gazı ya da bir başka deyişle hidrokarbonlar gerçeten bu sayılanları adamıza getirecek mi? Korkarım, durum bizde de farklı olmayacak. Kıbrıs’taki doğal kaynaklara ekolojik bir açıdan baktığımız zaman bunların ister Türkler, ister Elenler olsun Kıbrıs halklarına fayda sağlayacağını düşünmek en hafif tabirle saflık olur. Kıbrıs’ta bulunan/bulunacak doğal gaza Türkiye’den getirilen suyu da eklediğimizde bunların hiçbirinin ekolojik bir akılla yapıldığını söylemek mümkün değildir. Bunlar, ülkelerin stratejik liderlik ve pay kavgaları arasında birer hamle olmaktan öteye gitmeyecektir. Fillerin bu kavgasında ise ezilen ne yazık ki yine biz çimenler olacağız.1
2030’da ne olur?
Sürekli Kıbrıs açıklarındaki hidrokarbon yataklarından, Kıbrıs gazının Doğu Akdeniz’de nasıl bir gerilime yol açtığından söz ediliyor. Her gün siyasilerin birbirlerine karşı sarf ettiği sözler ve tehditkâr açıklamalar ışığında bize sözde zenginlik, refah ve barış getireceği sözlenen hidrokarbonlar gündemi içinde sürükleniyoruz. Peki ama ‘herşey yolunda giderse’ 2025’den önce çıkarılamayacak bu gaz konuşulurken o günlerde Kıbrıs’ın hangi iklimsel olayları yaşayacağından neden söz edilmiyor? WWF’nin (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) yayınladığı rapora göre, küresel ısınma Akdeniz’i de tehdit edecek. Buna göre, sıcaklık artışı sanayi devrimi öncesi seviyeyi aşacak, Akdeniz iklimi daha da ısınacak, kuraklık geniş ölçüde hissedilecek ve iklimde değişiklikler görülecek. Bölgedeki sıcaklık artışı 2030’ları bulmadan şu anki koşullardan 1,5-4 derece artacak. Yıllık yağış miktarının 1/5 oranında düşmesi bekleniyor.2 Şimdi, tüm bunlara adaptasyon sağlayıcı tedbirler almak yerine iklim değişikliğini artıracak fosil yakıtlara yani hidrokarbonlara sarılmak akılcı mı? Kesinlikle değil!
Evrilmek
Bugün en zengin görülen ülkeleri bile tehdit eden iklim krizine işte tam da bu açıdan bakmak lazım. Genele bu açıdan baktıktan sonra, Kıbrıs özeline de benzer bir projeksiyonla bakmamız kaçınılmazdır. Bu coğrafyanın yapısını bozar, kirletirsek ve buna karşın iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine karşı da seyırci kalırsak adına hidrokarbon dediğimiz hayali zenginlik ve refahın hiçbirinin anlamı kalmaz. Çocuklarımızın üzerine sağlıklı bir yaşam süremeyeceği bir adanın kimseye faydası olmaz! Henüz fırtına, kasırga, hortum gibi felaketleri yaşamadığımız bir ortamda sadece anlık yağış miktarlarındaki artışın bile ‘‘felaket’’ olarak tanımlandığı bir ortamda bunlardan ders almayan yönetimlerin iklim değişikliğini algılamalarını beklemek aptallık olur. Söz konusu sadece ekolojik bakış açısı olan bir parti olması değil, toplumun bu yönde evrilmesi ve değişmesidir. Bunun olabilmesi için de toplumun geleceğe dair umutlarının yeniden yeşermesi kaçınılmazdır. Aksi halde, toplum olarak yok olmasak dahi çok daha zor ve karamsar günlerin bizi beklediği aşikârdır!
Kaynakça
https://hidrokarbonlar-kibrislilara-ne-zenginlik-ne-de-refah-getirecek/
https://www.wwf.org.tr/?7561/Akdenizi-neler-bekliyor-