Kendimi tek kelime ile tanımlayacak olsam… Araştırmacı
Şu an yaptığım işi yapmasaydım… Hep neden - sonuç ilişkilerini sorgulayıp, ilgimi çeken konularda araştırma yaparak ve yeni girdi aldığımda teyit ederek kendimi beslemeye çalışmışımdır. Bunları göz önünde bulundurduğum zaman, tecrübelediğim ve tecrübelemek istediğim coğrafyalarda antropolojnin tüm dallarıyla birlikte, doğal ve vahşi yaşamı inceleyip, sanatsal yansıtabileceğim bir alan olarak; araştırmacı belgesel yapımcılığı ile uğraşmak isterdim.
Benim gündemimi en fazla meşgul eden… Sevdiklerim ve işlerim dışında, organik şekilde bir araya gelerek, doğal afetlerde çalışmalara katıldığımız gönüllü ekibimizle, 6 Şubat sonrası ‘Sivil Afet Timi’ adında kurduğumuz derneğimizin çalışmaları.
Kayıtsız kalamadığım şey… Kayıtsız kaldığımda rahatsızlık verecekler olarak bakarsak; haksızlık karşısında sesimi çıkarmamak, yardımım dokunabilecek durumlarda inisiyatif almamak.
En büyük pişmanlığım… Pişmanlık duyup, harekete geçmeyerek kaybettiğim zamanlar.
En büyük sevincim… Sevdiklerimin sağlıklı ve huzurlu olduğunu bilmek dışında mı? Yapmak istediklerimde sınırın kendim olduğunu fark ederek, hayallerimin arkasından koşmaya başlamam.
Hayatımın dönüm noktası… Sırt çantamı alarak Güney Amerika’ya gitmemle başlayan olaylar silsilesi.
Beni en çok etkileyen yazar… Aldous Huxley ile bana distopyanın kapılarını açan George Orwell.
Başucumdaki kitap… Her düştüğümde bana rehber olan ‘The Book of Joy’.
En keyif aldığım müzik… Moduma göre değişkenlik gösterse de, şu sıralar bana doğayı çağrıştıran Nordic - folk ve modern ile etnik elementleri birleştiren ethno techno tarzı müzikler.
En son izlediğim film… The Society of the Snow
Kendim için son aldığım şey… Bir çift bot.
Dolabımdaki en gereksiz şey… Spesifik olarak kıyafet dolabından bahsetmiyorsak, kullanılmış yangın tüpü.
Benim için alınabilecek en güzel hediye… Sıradan bir günde birinin aklında geldiğim için aldığı, yaptığı herhangi bir şey.
Kendimle ilgili değiştirmek istediğim şey… Uçlarda yaşamak yerine, denge kurmaya çalıştığım zamanlarda bunu sürdürülebilir kılacak yetiyi kazanmak.
Kendimde beğendiğim özellik… Yapmak istediklerimin arkasından koşma cesareti ve duygusal hareket etmek yerine, analitik düşünerek problem çözmeye odaklanabilmem.
Olmasa da olur… Bazı insanlar.
Olmazsa olmaz… Birbirini besleyen insanlar, yeni deneyimler ve empati.
En iyi yaptığım yemek… Sevdiğim yemekleri kendi damak tadıma göre mükemmel hale getirmeye ve dünya mutfağındaki yemekleri orjinal reçetesine göre yapmaya çalışan eski bir restorancı olarak bu liste uzun olur. Fakat genelleyecek olursam et yemeklerinde, ot yemeklerine göre daha iddialıyım.
Hayalimdeki dünya… Başkalarını ve ekosistemi etkilemeden, herkesin istediği hayatı yaşayabileceği, özgürlüklerin kalıplar ve öğrenilmişliklerle sınırlandırılmadığı, para ve meta yerine bilim, ilerleme ve eğitimin prim yaptığı, aydın insanların çoğunlukta olup, kibrin ve cehaletin yok olduğu bir dünya.
Aşk benim için…Hayata bağdır.
Onunla çok tanışmayı isterdim… İnsalık tarihinde yaratılmış herhangi bir tanrı. Bir de, David Attenborough. Gerçek anlamda saatlerce oturup sohbet etmek istediğim tek ünlü olabilir.
Görmek istediğim yer… Henüz deneyimleyemediğim üç kıta; Avustralya, Antarktika ve Afrika.
Mutlaka yapmak istediğim… Keşfetmeye devam etmek!
Son olarak söylemek istediklerim… İnsan ne istediğini her zaman bilemeyebilir, hiçbir önemi yok! Ne istemediğimi bilmek bana yetiyor. Geriye baktığımda, tercih ederek yaşadığım deneyimler iyisiyle, kötüsüyle ‘iyi ki’ dedirtebiliyorsa, o benim için dolu bir yaşamdır, bunu diyemeyeceğim bir yaşamsa, istemediğimdir. İleride bugüne baktığınız zaman, şimdiki hikâyenizin anlatılmaya değer olmadığını, sizi tatmin etmediğini düşünüyorsanız, belki de bazı şeyleri değiştirmenin zamanı gelmiştir.