Geçmişle yüzleşmeyle ilgili dünyada neler yaşanıyor?

Sevgül Uludağ

GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYLE İLGİLİ DÜNYADA NELER YAŞANIYOR?

“Hırvat polislerin savaşta öldürdüğü Sırp aile için Zagreb Belediyesi anıt açılışı yaptı...”

Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı, 2023 yılında Hırvatistan’da geçmişle yüzleşmeye dair yaşanan sorunları ele aldığı haberde, Vukovar’ın düşüşünün 32nci anma töreninin politize edilmesinin, Sırplar’ı kaygılandırdığına dikkati çekti ancak aynı zamanda Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’te Hırvat polislerin savaşta öldürdüğü Sırp aile için Zagreb Belediyesi’nin bir anıt diktiğini ve açılışını yaptığını aktardı.  Vuk Tesia imzasıyla 21.12.2023’te BIRN’de yayımlanan yazıyı okurlarımız için derleyip özetle Türkçeleştirdik. Yazı  özetle şöyle:

 Zagreb belediye başkanı Hırvat Tomaseviç, savaş kurbanı Sırp aile için yaptırılan anıtın açılışında...

***  2023 yılında Hırvatistan’da Vukovar’ın düşüşünün 32nci yıldönümü törenlerine milliyetçi söylemler ve Sırp temsilcilerinin dışlanması hakimdi. 1991-95 yılları arasında Hırvatistan’daki savaşta Vukovar’ın 18 Kasım 1991’de düşüşünün 32nci yıldönümü anma törenlerinde böyle bir hava hakim olunca, bu törenlerin politize edilmemesi çağrısı da yapıldı. Tabii bu çağrıyı pek takan olmadı çünkü 2024’ün ilk yarısında yapılacak seçimler öncesinde sağcı partiler bu yıldönümünü kullanarak oy kazanmaya çalışıyor ve Sırplar’ın da bu konuda saygılarını sunmalarını engellediler.

***  Üç aylık bir kuşatma, Vukovar kentini yıkıntılar içinde bırakmıştı ve 18 Kasım 1991’de kent, Yugoslav Halk Ordusu ve Sırp paramiliter güçlerin eline geçmişti. Kuşatma esnasında bin sivil ölmüş, 22 bin Hırvat da kent düşünce yeni yöneticiler tarafından Vukovar’dan kovularak yaya olarak kentten ayrılmak zorunda bırakılmıştı. Bir hastanede bulunan yüzlerce yaralı sivil ve asker hastanedeki yataklarından alınarak öldürülmüştü.

***  Hırvatlar için Vukovar’ın düşüşü, Sırplar’ın o dönemki zulmüne karşı Hırvat direnişi ve çektiği acının sembolüne dönüşürken, bu anı düzenli biçimde siyasiler tarafından sömürülüyor, kullanılıyor. Bu yıl Başbakan Andrei Plenkoviç, Vukovar belediye başkanı İvan Penava’yı suçladı. Penava, her yıl yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı geleneksel Anı Yürüyüşü’nü, mensubu olduğu sağcı Yurt Hareketi’nce kullanılarak siyasi zemin kazanmaya çalışmakla suçlandı. Anma töreninden bir gün önce Yurt Hareketi, Hırvat Sırp eski politikacı Milorad Pupovaç ve onun Bağımsız Demokratik Sırp Partisi SDSS’i, Vukovar’daki anma törenine katılarak Tuna nehrine Vukovar’da ölenler anısına bir çelenk bırakmasını engelleyeceklerini açıklamıştı... Tuna nehri, hem Hırvatların, hem de Sırpların mezarı olmuştu... Bağımsız Demokratik Sırp Partisi SDSS ise yaptığı açıklamada, son iki yıldır yaptıkları gibi çelenk bırakmayacaklarını, gerginliği daha fazla tırmandırmamak için törene katılmayacaklarını duyurdu, açıklamada “Biz geçmiş yıllarda olduğu gibi, hem Hırvat, hem de Sırp kurbanların bulunduğu Tuna nehrine çiçek bırakmak istiyorduk” dendi.

***  Hırvatistan’da sağ güçler, Vukovar’ın tetiklediği milli duyguları kapitalize etmeye çalışıyor uzun zamandan beridir. Siyasi analizci Davo Gyenero, bu anma töreninin yanlış bir mesaj verdiğine dikkati çekerek BİRN’e şöyle dedi: “Beni en çok kaygılandıran şey, Vukovar’da neler olduğunun anlatılması değildir – Hırvat politikalarında ve ulusal çoğunluk ile Hırvatistan’daki Sırp ulusal topluluğu arasındaki ilişkilerde iyimser dönemin sona erdiğine dair bir sinyaldir... Hırvatistan’da yaşayan Sırplar ve Hırvatlar arasındaki ilişkiler için bu durum iyi değildir – özellikle Hırvatistan’da bulunan bir Sırp siyasi elitin siyasi olarak sorumlu davranıp işbirliği elini size uzatmışken...”

Vukovar anma töreninden görünüm...

***  Ancak 7 Aralık’ta Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’te, Zagreb Belediye Başkanı Tomislav Tomaseviç bir anıtın açılışını yaptı. Bu anıt, 7 Aralık 1991’de Hırvat polisi tarafından öldürülen Sırp Aleksandra Zeç ve annesi Mariya ve babası Mhaylo için yaptırılan bir anıttı. Zagreb Belediye Başkanı solcu Mozemo! (“Yapabiliriz!”) partisinden ve 2021’de belediye başkanlığını kazanmıştı... Tomaseviç, “Aleksandra öldürüldüğü zaman hemen hemen aynı yaştaydık... Bu korkunç cinayeti işleyenler itiraf ettikleri halde hiçbir zaman sorumlu tutulmadılar bundan ve bu da büyük bir utançtır” diye konuştu.

***  Anıtın açılışına Hırvatistan Anti-Faşist Ligi ve Sırp Ulusal Konseyi SNV de katıldı. SNV’nin liderliğini Milorad Pupovaç yapıyor... Pupovaç, bu anıtın çoktan yaptırılması gerektiğine dikkati çekerek bunun tolerans ve barışı nasıl kurmak gerektiğine dair bir simge olarak Zagreb için de, ülke için de derin bir anlamı olduğunu söyledi. Anıtın açılışında Zagreb Kenti temsil edilirken, merkez sağ Hırvat Demokratik Birliği HDZ’nin oluşturduğu hükümetten herhangi bir temsilci açılışa katılmadı.

***  Zek ailesi, Tomislav Merçep’in komutasında bir manga tarafından öldürülmüştü – Merçep 2016 yılında başka bir yerde işlediği savaş suçlarından ötürü suçlu bulunmuştu ancak Zek ailesinin öldürülmesiyle alakalı değildi bunlar. Merçep 2020’de ölmüştü ve bugüne kadar Zek ailesinin katliamıyla ilgili hiç kimse sorumlu tutulmadı.

***  Siyasi analizci Gyenero, Zagreb kentinin bu anıtı dikmesini yürekten kutlarken, “Zagreb belediyesinin şimdiki yönetiminin yaptığı en iyi şeylerden biri de bu oldu. Rasyonel biçimde düşünüyorlar ve kendilerinden öncekilere göre ileriye doğru bir adım atıyorlar...” dedi.

https://balkaninsight.com/2023/12/21/croatia-politicised-vukovar-commemoration-sends-worrying-message-to-serbs/

(BIRN’de Vuk Tesiya’nın 21.12.2023 tarihinde yayımlanan yazısını özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

***  GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYE DAİR YAZILAR...

“Agop İsmail’in ilginç öyküsü...”

Arslan ÖZDEMİR/BİANET

“...1915’te Osmanlı hükümeti ve destekçileri, Ermenileri yok etmek için sistematik bir kampanya yürüttü. Bu kampanyanın bir parçası olarak, binlerce Ermeni çocuk, Müslüman aileler tarafından evlat edinildi ve Müslümanlaştırıldı.

Bu çocukların birçoğu, katliamlardan sağ kurtulan tek kişiydi. Aileleri öldürülmüş veya kayıptı ve hayatta kalmak için yeni bir aileye ihtiyaçları vardı... Müslümanlaştırılan Ermeni çocuklar, kendi kimliklerini ve geçmişlerini kaybetmek zorunda kaldılar. Ermenicelerini unuttular ve Ermeni geleneklerini terk ettiler. Bazıları Ermeni olduklarının farkında bile değildi.

Müslümanlaştırılan Ermeni çocukların hikayeleri, Ermeni katliamının trajik bir parçasıdır... Müslümanlaştırılan Ermeni çocuklara yönelik asimilasyon süreci, genellikle şu şekildeydi: Çocuklar, Müslüman aileler tarafından evlat edinilirdi, Müslüman isimlerini ve soy isimlerini alırlardı, Müslüman dini eğitimi alırlardı, İslami geleneklere göre giyinirlerdi, Müslüman topluma entegre edilirlerdi.

Agop amcam İsmail bu çocuklardan somut bir örnekti. Dedem Şeyh Kasım (Omeriya aşiretinin köklü ailelerinden ve Şeyhlerindendir. Osmalı İmparatorluğu döneminde Savur kazasında Kadılık yapmıştır.) tarafından, Suriye Deyrizora ölüme götürülen Ermeni çocuklar kafilesinden, kafilenin güvenliğini sağlayan askerlerden iki mecidiye (Osmanlı döneminde kullanılan ve zamanın Osmanlı altınının beşte biri ya da yirmi kuruş değerinde olan gümüş sikke) karşılığında Mardin’in Goliyê köyünde kurulan konaklama kamp yerinden alınmıştır. Agop amcam İsmail’in kız kardeşi Adele de o kafiledeymiş ancak o an bütün aramalara rağmen kardeşini bulamamış ve böylece gerçek aile bireylerinden ölene kadar bağı kopmuştur.

Agop amcam İsmail Elazığ'ın Harput ilçesinde yer alan Ğoğul Köyündendir. Elazığ'ın Harput ilçesinde yer alan Ğoğul Köyü nüfusunun çoğu Ermeni idi ve 1915'te 2 bin Ermeni, Osmanlı güçleri tarafından öldürülmüştür.

Köyde yaşayan Ermeniler, Maştırlı aşiretine mensuptular. Maştırlı aşireti, Ermenilerin en büyük aşiretlerinden biridir. Aşiret, Doğu Anadolu Bölgesi'nde, özellikle de Elazığ, Malatya ve Bingöl illerinde yaşıyordu. Maştırlı aşireti, Ermeni soykırımı sırasında büyük kayıplar verdi. Aşiretin yaklaşık 10 bin üyesi katledildi.

Agop amcam İsmail’in babasının adı Balyoz, Anne adı Vasilis’di. Kendisinden büyük iki abisi vardı. Baba Balyoz varlıklıydı, köyün en zengin ailesiydi. Başlarına gelebilecekleri düşünmüş olmalıydı ki, her iki büyük oğlunu Marsilya üzerinden Amerika’ya göndermişti... Büyük oğlu Sarkis yeni evliydi. Giderken eşini götürmemişti. Belki de Amerika’ya yerleştikten sonra bütün aileyi yanlarına alacaklardı. Ancak ailenin katledilmesi ve aileden sağ kalan Agop ve Adele’nin sürgüne gönderilmesi Amerika’ya gidenlerle bütün bağlarını ömür boyu kesmişti.

Agop’un önce babasını, amcasını ve diğer aile büyüğü erkekleri götürmüşlerdi. Aile bireyleri onlardan günlerce haber alamayınca öldürüldüklerini anlamışlardı. Sıra kadınlara ve çocuklara gelmişti. Kadınları götürmeden önce Agop’un annesi, Agop ve Adele’ye birer altın vermiş ve yutmalarını istemişti. Yolda belki lazım olur diye düşünmüştü. Evde değerli eşyaları bir küpün içine koymuş ve evin bodrum katının eşiğine gömmüştü. Küpü gömerken çocuklarına yerini söylemiş eğer kurtulabilirlerse gelip çıkarmalarını tembihlemişti.

Sonra kadınlar öldürülmeye götürülmüştü. Ancak Sarkis’in yeni evli karısını öldürmemiş, komşuları olan Müslüman köylülerden biri kendine eş olarak almıştı. Belki de savaş ganimeti olarak düşünülmüştü. Geriye sadece çocuklar kalmıştı.

Agop ve Adele köyden çıkarılınca öldürülen büyüklerinin şişmiş cesetlerinin içinden geçirildi. Cesetler özellikle gömülmemiş, çocukların anne-babalarının cesetlerini görmeleri istenmişti. Belki de onlara şu mesaj verilmişti; ”Artık geçmişiniz yok, geçmişiniz yok edildi.” Bu mesajı verenler hangi vicdanla bunu yapmışlardı. İslam dininin Peygamberi Medine’de bütün dinlerin mensuplarıyla kardeşçe bir arada yaşarken, bu dinin mensupları nasıl da oldu bu noktaya gelmişti... Agop amcam İsmail, dedem tarafından kafileden alındıktan sonra köyümüzün yoluna koyulmuşlar. Yolda dedem ona artık Müslüman olması ve isminin de değişmesi gerektiğini söylemişti. İsmi Agop olan amcam Ğoğul köyünde yaşarken samimi olduğu Müslüman arkadaşı İsmail’i hatırlamış ve adının İsmail olmasını istemişti.

Amcam diyorum, gerçek amcalarımdan daha çok amcam. Evin ikinci büyük oğlu ve kendinden sonraki bütün kardeşlerini sahiplenen amcam. Babamın ölene kadar saygı duyduğu kardeşlerini koruyan kollayan amcam.

Babam onunla ilgili anılarını anlatırken hep gözü dolardı. Dedem Şeyh Kasım da onu diğer çocuklarından ayırmamış en güvendiği oğlu olarak görmüştür. Dedem onu kendi aşiretinden bir kızla evlendirmiş, bu evlilikten dört kız, dört erkek çocuğu olmuştur.

Agop amcam İsmail katliamdan kurtulan Amerika’daki abilerinin izini bulmuş, ancak aracı olan kişi eşini ve İslam dinini terk etmesini istediği için bu arayıştan vazgeçmiştir.

Agop amcam İsmail, gerçek bir Müslüman olmuş ama Ermeniliğini de içinden hep yaşamıştır. Gözünün önünde katledilen aile bireylerini, Sarkis’in eşi yengesinin Müslüman çetelerce el konulup götürülmesini hiç unutmamıştır.

Hac görevini yerine getirmiş ve ölene kadar İslami görevlerini en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmıştır. Belki de yaşadığı toplumun en saf, en dürüst Müslümanlarından biri olmuştur. Ancak buna rağmen hep “Bav fille” olarak anılmıştır.

Amcamın çocukları da gerçek bir Müslüman ve Kürt olarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Ancak Babalarının Ermeni soyundan geldiğinin de bilincindedirler. Bu anlamda arayışa giren torunları da olmuş ve Ermeniliklerinin izini sürmeye çalışmışlardır.

Müslümanlaştırılan Ermeni çocuklardan bazıları, yetişkin olduklarında gerçek kimliklerini öğrendi. Bu çocuklar, Ermeni kimliklerini yeniden kazanmak için mücadele ettiler. Bazıları, Ermeni toplumlarına yeniden katıldı ve Ermenice öğrenmeye başladı. Diğerleri, Ermeni katliamının tanıkları olarak, yaşadıkları deneyimleri paylaşarak farkındalık yaratmaya çalışmıştır...”

Yazının tümü için link: https://bianet.org/yazi/agop-amcam-ismail-289960

(BİANET.ORG – Arslan ÖZDEMİR – 30.12.2023)