Günümüzde hız çağında yaşadığımız gerçeği yadsınamaz bir durum haline gelmiştir. Teknolojinin hızla ilerlemesi, iletişimin anlık hale gelmesi ve bilgiye erişimin kolaylaşması, insanın hayat tarzını derinden etkilemiştir. Bu hızlı yaşam, bireylerin birçok geleneksel alışkanlıklarını değiştirmiş ve yeniden şekillendirmiştir. Edebiyat, insanlık tarihi boyunca insan deneyimlerini, duygularını ve düşüncelerini ifade etmenin bir yolu olarak var olmuştur. Ancak hız çağında edebiyatın yeri ve insanın edebiyatla ilişkisi ne şekilde evrilmiştir? Bu yazıda, hız çağında insanın edebiyatla ilişkisi incelenecek ve bu ilişkinin dönüşümü analiz edilecektir.
Hız çağı, temel olarak dijitalleşme, bilgiye anında erişim ve sürekli iletişim ile tanımlanır. Bu çağda insanlar, herhangi bir konuda bilgiye saniyeler içinde ulaşabilir, dünya genelinde anlık haberleşme sağlayabilir ve çok çeşitli medya araçlarıyla sürekli olarak meşgul olabilirler. Bu durum, bireylerin bilgi tüketim alışkanlıklarını değiştirmiş ve derinlemesine okuma yerine yüzeysel okuma alışkanlığını teşvik etmiştir (Carr, 2010). Edebiyat ise, çoğunlukla derin düşünme, yoğun dikkat ve zaman gerektiren bir sanat formudur. Bu noktada, hız çağının edebiyat üzerindeki en büyük etkilerinden biri, insanların edebi eserlerle olan etkileşimlerinin azalması veya değişime uğramasıdır.
Hız çağında, geleneksel kitap okuma alışkanlıkları yerini dijital okuma ve sesli kitaplara bırakmaya başlamıştır. Elektronik kitaplar (e-kitaplar) ve sesli kitaplar, okuyuculara daha hızlı ve erişilebilir bir okuma deneyimi sunmaktadır (Kucirkova, 2019). Ancak bu değişim, aynı zamanda dikkat süresinin azalmasına ve derin okumanın yerini hızlı tüketime bırakmasına yol açmıştır. Örneğin, Nicholas Carr'ın “The Shallows” adlı eserinde belirttiği gibi, internetin yaygınlaşmasıyla birlikte insanlar artık uzun ve karmaşık metinleri okumakta zorlanmakta ve daha kısa, öz bilgiye yönelmektedir (Carr, 2010). Bu durum, edebi eserlerin de kısaltılması ve daha hızlı tüketilebilir hale getirilmesi gibi bir eğilimi beraberinde getirmiştir.
Sosyal medya, hız çağında edebiyatın dönüşümünde önemli bir rol oynamaktadır. Twitter, Instagram gibi platformlar, edebi ifadelerin kısa ve öz bir biçimde paylaşılmasını teşvik etmektedir. Bu durum, özellikle şiir gibi kısa edebi türlerin popülaritesini artırmıştır. “Instapoetry” olarak bilinen ve özellikle Instagram'da popülerleşen bu akım, geleneksel şiir anlayışından farklı olarak, kısa, anlaşılır ve görsel olarak çekici şiirlerin paylaşılmasını içerir (Lahey, 2017). Ancak, bu tür içerikler sıklıkla derinlikten yoksun olarak eleştirilmekte ve bunların edebiyatın yüzeyselleşmesine katkıda bulunduğu ileri sürülmektedir.
Hız çağında bireylerin edebiyatla olan ilişkisi, toplum üzerindeki etkileri bakımından da değerlendirilmelidir. Edebiyat, tarih boyunca toplumların düşünce yapısını şekillendiren, eleştirel düşünceyi teşvik eden ve kültürel birikimi aktaran bir araç olmuştur. Ancak günümüzde, hız çağının getirdiği yüzeysel bilgi tüketimi, edebiyatın bu işlevini zayıflatmaktadır. Edebiyatın bireyler üzerindeki derin etkisi, dikkat süresinin kısalması ve yüzeysel okuma alışkanlığı nedeniyle azalmaktadır. Bu durum, bireylerin toplumla ve kendileriyle olan ilişkilerinde de bir yabancılaşma hissi yaratabilir (Turkle, 2015). Edebiyatın, derin düşünceyi ve empatiyi geliştirme yetisi, hız çağının getirdiği bu yeni okuma alışkanlıklarıyla zayıflamaktadır.
Hız çağında edebiyatın yalnızca tüketim biçimi değil, üretim biçimi de değişmiştir. Dijital platformlar, bireylere kendi edebi eserlerini paylaşma ve geniş kitlelere ulaştırma fırsatı sunmaktadır. Bloglar, dijital dergiler ve sosyal medya platformları, yazarlara geleneksel yayıncılık süreçlerinden bağımsız olarak eserlerini yayımlama olanağı tanımaktadır. Bu durum, daha fazla insanın yazarlıkla uğraşmasına ve edebî eserlerin daha çeşitli bir şekilde üretilmesine yol açmıştır (Murray, 2018). Ancak, bu çeşitlilik, aynı zamanda niteliksel bir sorun da yaratmaktadır. Dijital platformlarda yayımlanan eserlerin sayısı arttıkça, edebiyatın niteliği üzerindeki endişeler de artmaktadır.
Hız çağında edebiyatın geleceği, bu çağın dinamiklerine nasıl adapte olacağına bağlıdır. Edebiyat, tarih boyunca farklı dönemlerin toplumsal ve kültürel değişimlerine uyum sağlamış ve kendini yeniden tanımlamıştır. Bu bağlamda, hız çağında da edebiyatın tamamen ortadan kalkması beklenmemelidir. Aksine, edebiyatın dijitalleşme ile birlikte yeni biçimler kazanması, daha geniş kitlelere ulaşması ve yeni anlatım teknikleri geliştirmesi muhtemeldir (Hayles, 2012). Ancak, bu süreçte edebiyatın derinlik, incelik ve eleştirel düşünme kapasitesini koruyabilmesi için, hız çağının getirdiği yüzeysel tüketim alışkanlıklarına karşı bilinçli bir okur kitlesinin yetiştirilmesi gerekmektedir.
Hız çağında insanın edebiyatla olan ilişkisi, önemli bir dönüşüm sürecinden geçmektedir. Teknolojinin getirdiği hızlı yaşam tarzı, bireylerin edebi eserlerle olan etkileşimini azaltmakta ve bu eserlerin tüketim biçimlerini değiştirmektedir. Ancak, bu değişim aynı zamanda edebiyatın yeni biçimlerde var olmasına ve daha geniş kitlelere ulaşmasına olanak tanımaktadır. Edebiyatın derinlikli düşünme, eleştirel bakış açısı ve empati geliştirme gibi temel işlevlerini koruyarak, hız çağında da varlığını sürdüreceği öngörülebilir.
Kaynakça
Carr, N. (2010). The Shallows: What the Internet Is Doing to Our Brains. W.W. Norton & Company.
Hayles, N. K. (2012). How We Think: Digital Media and Contemporary Technogenesis. University of Chicago Press.
Kucirkova, N. (2019). The Future of the Self: Understanding Personalization in Childhood and Beyond. Emerald Group Publishing.
Lahey, J. (2017). The Rise of 'Instapoetry'. The Atlantic.
Murray, S. (2018). The Digital Literary Sphere: Reading, Writing, and Selling Books in the Internet Era. Johns Hopkins University Press.
Turkle, S. (2015). Reclaiming Conversation: The Power of Talk in a Digital Age. Penguin Press.
*Konu önerisi: Emel Kaya.
Yazan: YZ