BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs sorunuyla ilgili kişisel temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın adadaki ilk tur temasları başlamak üzere…
30 Ocak’ta Rum lider Nikos Hristodulides ile görüşeceği açıklandı.
Henüz Ersin Tatar kanadından bir açıklama yok!
-*-*-
Ne olacak?
Hemen, şu anda yorum yapıp, “kesin bu kadın soruna çözüm bulacak” demek, çok ciddi bir salaklık olur!
-*-*-
Ancak; bu kadın ile sürdürülecek diyalog, “el güçlendirme” adına çok önemlidir!
-*-*-
Sadece Ada’daki tarafların değil, konuya müdahil tüm tarafların elinin güçlenmesi, bu kadınla yapılacak görüşmeler sonucunda netleşecek!
-*-*-
Bu açıdan, kadına dangalakça yaklaşmamak, kabalık yapmamak ve saçmalamamak çok önemli!
-*-*-
Ayrıca çok önemli bir şey daha var!
Güney – Kuzey farkı!
-*-*-
Yeni temsilcinin, iki taraf arasındaki ekonomik uçurumun ötesinde, siyasi dengesizlik farkını görmesi de çok önemli bir konudur!
Diyeceğim açıkça şudur; mevcut kokuşmuş siyasi yapının toparlanması, ister meclis içi, ister meclis dışı muhalefetin de sürece çekilmesi çok değerlidir…
-*-*-
Yani, “Kuzey Kıbrıs’ın, Türkiye’nin işgalinde iğrenç bir coğrafya olduğu” görüntüsünü; acil bir şekilde ortadan kaldırmak, bir zorunluluktur!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Bunun için ne mi yaparız?
Çok şey istiyor olabilirim ama derhal erken genel seçim ve erken cumhurbaşkanlığı seçimi yapıp, daha temiz ve daha tertipli bir şekilde kadının karşısına çıkabiliriz!
-*-*-
“Olmaz, olmayacak” diyorsanız; ben de diyorum ki, “… Hakan Fidan’ın bu konuyu çok iyi düşünmesi gerekir”…
Martaval!
Bir tartışmadır gidiyor!
Efendim, Akan Kürşat olayı, yabancı yatırımcıyı olumsuz etkiler mi?
-*-*-
Bardon be refikler ama bu ülkede “yabancı yatırımcı” mı vardı?
-*-*-
Yani KKTC’de, uluslararası hukuk ve uluslararası ticaret çerçevesi içerisinde yer alan çok bilinen bir şirket veya iş insanının yatırımları mı var?
İnşaat yatırımı yapan İsrailliler mi?
Hadi canım, abartmayın!
-*-*-
Haaaa ticari anlamda çok sayıda “marka” elbette KKTC’dedir!
Ama çoğu ya çok başarılı hatta aşırı seviyede başarılı oldukları için buradadır ve sayıları üçü, beşi geçmez; ayrıca, aynı seviyede yani çok yüksek satış başarısı gösterebilen de olmamıştır!
-*-*-
Bazı uluslararası markalar veya yatırımlar da Türkiye üzerinden Ada’dadır!
-*-*-
Öncül sektörleriniz nedir?
Turizm ve üniversiteler mi?
-*-*-
Yabancı yatırımcı mı vardır bu sektörlerde?
-*-*-
Kaldı ki, turizmimize mi yatırım yapılmaktadır yoksa “kumar turizmine” mi?
Ki bu da ayrı bir tartışma konusudur!
-*-*-
İçinde olduğumuz siyasi konjektürde; üniversiteye yatırım yapacak tek bir yatırımcı bulun, buyurun dilediğiniz söyleyin!
Uluslararası hiçbir şirket bu sektöre girmez, giremez!
-*-*-
Ama efendim, bazı anlaşmalar imzalıyoruz yurt dışındaki üniversitelerle!
Üstelik bizi akredite eden kurumlar da var!
Martaval!
Evet resmen martaval!
-*-*-
İnşaat yatırımları ve konut satışlarının “hukuk dışı” olduğunu; tuğla satanlarımız da, temel kazanlarımız da, skaloşa dikenlerimiz de, müteahhitlerimiz de, emlakçılarımız da, avukatlarımız da, hükümetimiz de, muhalefetimiz de gayet iyi bilmektedir!
Hatta ben eminim, alıcı da her şeyin farkındadır!
-*-*-
Yukarıda saydıklarım ve benzer sektörlerin Kıbrıs’ta olası bir federal çözüme karşı duruşları da; çözüm için yırtınmayışları da; hatta Ersin Tatar’ın “yapın da gorkmayın” deyişine ses çıkarmayanımız da içinde bulunduğumuz kaosun gayet iyi bir şekilde bilincindedir!
Martaval okumayalım!
Yani, palavra sıkmaya; yalan söylemeye gerek yok!
Kimi kandırıyoruz ki?
Meclis’e açık mesaj!
Çok açıktır ki, bu ülkede komutanlardan yargıçlara, savcılardan avukatlara, vicdani ret meselesi ile ilgili “düşünen” herkesin vicdanı, dünkü Askeri Mahkeme kararına yansıdı!
-*-*-
Herkes, seferberliğe gitmeyi reddeden Mustafa Hürben’in en az 10 gün hapse gönderileceğini bekliyordu…
-*-*-
Öyle olmadı!
Mahkeme dedi ki; “… Git oğlum, beş gün içinde 800 TL öde ve hapis yatmaktan kurtul. Ama ödemezsen üç gün hapis yatacaksın…”
-*-*-
Bu karar nedir?
Bu karar; KKTC Meclisi’ne verilmiş, “hemen yasal düzenleme yapın ve ateşkes durumuymuş bilmem neymiş unutun, vicdani ret meselesini temize çekin” mesajıdır!
-*-*-
Meclis hemen harekete geçmek zorundadır!
İktidar partileri bu değişikliğe sahip çıkmalıdır; “bedelli askerlik yapıp Türk milliyetçiliği yapanlarla dolu” bu ülkede; eğer bu bir haksa, vicdani reddin de hak olduğunu teslim etmelidir!
-*-*-
Bu arada askeri mahkeme heyetini, askeri başsavcılığı da kutlarım; kesip atabilirler ve “git 20 gün yat” da diyebilirlerdi!
Açıktır, kesindir ki herkesin “vicdanı”, cumhurbaşkanının bile bedelli askerlikle askerliği bir şekilde reddedebildiği bu ülkede “sızlamıştır” diyorum!
-*-*-
Vicdani retçi arkadaşlara da tavsiyemdir; beş gün içinde 800 TL’yi ödeyin; Hürben, üç gün de olsa hapse girmesin; akabinde çok geniş katılımlı bir toplantıyla konuyu tartışalım…
-*-*-
Çünkü mahkemenin verdiği kararda, “bundan sonra mahkeme huzuruna gelecek olan retçilerin hapse gönderilmesi” de bulunmaktadır! Bunu önlemenin yollarını bulalım! Veya tek yol Meclis’se, buna yönelik eylem kararı üretelim!
Bana göre Askeri Mahkeme’nin bugün Mustafa Hürben’le ilgili olarak verdiği karar, Meclis’e açık mesajdır; “… Derhal yasal düzenlemeyi yapın…” Mahkeme, UBP, DP ve YDP’li vekilleri ayırıp bu mesajı vermemiştir… Dikkatinize… Bu arada bugün Hürben’e mahkeme önünde verilen destek çok büyüktü… Bu destek aynı zamanda vicdani ret hakkına da sahip çıkmaktı…