“Kamu vicdanı ne diyorsa, öyle oldu.”
Bunu “galiba” Başbakan söyledi.
Kıbrıs Postası'nda okudum.
Gözlerimi “ovaladım” yine okudum...
Heceledim!
Bir daha okudum...
* * *
Başbakan, o meşum kazada can veren evlatların ardından... 'Suçlu' şoförün Türkiye'ye iade kararını iptal etmiş...
Ve o işte o durumda konuşmuş:
Kamu vicdanı bunu emretti!
* * *
Bakanlar Kurulu'nda "iade" kararını alan da bir başkası değil ha!
Zat-ı şahaneleri yine...
* * *
Ne biçim bir kavram bu "kamu vicdanı" sevgili dostlar, anlatınız bize!
Mesela "yurttaşlık" dağıtılırken, her gün, tomar tomar!
“İstisnai” diyerek ve “zorunlu”...
Yurttaşlığın suyu çıkarken, nereye gizleniyor bu “kamu vicdanı…”
* * *
Sayıştay'ın kız kardeşinden boşalan makam, bu kez de eşine buyur edilirken, uyuyor mu kamu vicdanı?
Demokrasiyi, sosyal adaleti, hukukun üstünlüğünü “derin soğutucu”da unutsak dahi…
Başşehirde, eski genel başkanın kızına bahşedilen arazi meselesinde, kamu vicdanı hiç mi yok hani?
* * *
Girne’ye 10 kat izni çıkarken, Tatlısu sahili kiralanırken, Bedi’s koyunda denizin koynuna gaddarca girilirken, Güzelyurt Hastane ihalesinde ‘rüşvet’ sözleri kulakları delip geçerken, denetimsiz gıdalar piyasaya sürülürken nerededir bu kamu vicdanı...
Size uğramaz mı?
Kapınızı çalmaz mı?
* * *
Hepsini geçtim!
Trafik cezalarını sildirirken bir kalemde...
Kimin “vicdanıdır” ortada duran sahi?