Sanki bu haberin geleceğini hissetmiştim. Bir ölüm haberi daha geldi. İsveçli yazar, Akdeniz’in Kıbrıs’ın dostu Peter Curman’ı kaybetmişiz. Ne zamandır onu düşünmek acı veriyordu zaten. Bazı insanlar henüz dünyaya veda etmeden kendi ölümlerini ilan ediyorlar. İçlerine çekiliyorlar sağlık sorunları ile birlikte.
Oysa Peter yalnızlıktan çok kalabalığı anlatan bir sözcük benim için. Kalabalık içindeki bir yalnızlığı belki de. Yoğun üretim içinde olan, projeler yöneten insanların bir kaderi vardır. Başkaları için çok şeyler yaparlar ve bir süre sonra bu görevleri gibi algılanmaya başlar. En ufak bir hataları hemen göze batar.
Peter Curman tanıdığım en dinamik, en heyecan dolu insanlardan biriydi. Sayısız proje hayal eder ve kimilerini mucizevi biçimde hayata geçirirdi. Dünya edebiyatı için yaptıklarını sıralamak sayfalar alabilir. Kıbrıs’ın, Kıbrıslı sanatçıların dostuydu. 1999 yılında, Kıbrıslı Türk ve Rumların başka türlü bir araya gelemediği o günlerde İsveç’in Gotland adasında tarihsel bir buluşmanın gerçekleşmesine öncülük etmişti. Şairler, ressamlar, müzisyenler, tiyatro oyuncuları, yönetmenler, fotoğraf sanatçılarından oluşan 29 Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum sanatçı bir hafta boyunca Gotland adasında misafir olmuş ve birlikte sanatsal üretim yapmışlardı. Bu projeye ne acı ki bir trafik kazasında yitirdiğimiz sevgili şair Niki Marangou ile öncülük ettiğimden örgütlenme sürecine dair pek çok detay biliyorum. Peter Curman’ın önceki başarıları projenin önünü açmıştı. Sponsorluk için Paris’te UNESCO’ya gittiğimde çok zor halledilecek bir iş için bütün kapıların açıldığını hatırlıyorum. Bu kapıları açan anahtar Peter Curman’dı kuşkusuz. Peter, sonradan da bu grup ile ilişkisini hep sürdürdü, başka projelerine de yardımcı oldu.
Hatıralar ne garip. Bir hatıraya gidince sayısız ayrıntı üşüşüveriyor. Bellek hem bir lanet hem de bir armağan. Peter Curman ile Kıbrıslıların öyle çok hatırası var ki. Peter demek hareket demek, Peter demek proje, kalabalıklar, buluşmalar, başarılar demekti çünkü.
Başta da söz ettiğim gibi süredir oldukça sessiz ve hayata küsmüş haldeydi. Ayağında bir sorun yaşamış ve yanlış bir ameliyat sonucu iyi yürüyemez durumdaydı son gördüğümde. Seyahat edememek ölüm demekti onun için. Kendini dünyadan çekmiş ve oldukça küskündü son yıllarda. Haberlerini eski İsveç Büyükelçisi şair Ingemar Lindahl’dan alıyorduk. Ona ulaşmak oldukça zordu.
Hep kafamın bir yerindeydi Peter. Orhan Pamuk’un Nobel töreni öncesi konuşmanın yapılacağı binanın yakınlarında bir kafede oturmuştuk. Bana bir zamanlar ailesine ait olan ve eski eşine bıraktığı evi işaret etmiş ve yanlış bir hayat yaşadığından, hayatta yaptığı bir hatadan ötürü mutsuz olduğundan söz etmiş ve özel hayatına dair dokunaklı hikayeler anlatmıştı. Çok üzüldüğümü hatırlıyorum. İnsanların özel hikayelerini dinlemeden onları iyi anlayamıyoruz.
Peter’in kalbinin hep kırık olduğunu hissederdim. Emek verdiği bazı projelerden nasıl dışlandığını, insanlarla, özellikle sanatçılarla uğraşmaktan tırstığını biliyorum. Bir yandan da heyecanını hep diri tutar kafasında yepyeni bir proje ile geri gelirdi
Hepimiz birer hatıra toplayıcıyız bu hayatta. Yoğun yaşayınca daha çok hatıra topluyorsun. İnsanlarla iletişimin fazlaysa hem dostlukların tadını çıkarıyorsun hem de daha çok örseleniyorsun.
Bu yazıyla Peter’e veda etmek istedim. Bizim için yaptıklarına teşekkür ederim Peter.
Ölüm haberini alınca oturup bir şiirini çevirdim. O Üç Denizin Dalgaları projesinin yaratıcısı ve bir deniz aşığıydı ya o yüzden aşağıda paylaştığım şiirini seçtim.
DENİZ HATIRLAR HER ŞEYİ
Şimdi deniz denizden içeri giriyor
Bütün anıları, özlemleriyle boğulmuş denizcilerin
Yükselen dalgalar şahlanıp patlarken sahillerde
Kırık gemiler ve küreklerin izlerini bırakarak
Senin hayatın da yatıyor orada parçalanmış
Deniz tahtaları ve süprüntüler arasında
Bütün hayallerin, umutların, çaresizliklerin
Deniz devasa bir akvaryum
Her şeyin mevcut ve canlı olduğu
Söylediğin tek sözcük bile unutulmamış
Gizli kalmamış tek kıpırtın bile
Gökyüzünü yansıtıp aynasında
Her şeyi hatırlar deniz
Ne içindi senin hayatın?
Sevdiğin kadının yumuşak teni?
Dudaklarını yakan şiirin kelimeleri?
Gerçekleşmesini dilediğin hayal?
Şefkati yok zamanın
Şimdiden tarihe ait hayatın
Beyaz başlı dalgalar vazgeçmiyor oysa
Geriye dönüş olmadığını iletmekten
Çeviri: Neşe Yaşın