Halkın Partisi (HP) Türkiye ile yapılacak ekonomik protokolün basına yansıyan taslak metni üzerinde yapmış olduğu incelemede, taslağın bazı maddelerine karşı çıkılması ve değiştirilmesi gerektiğini, bazı maddelerin olumlu olduğunu ve bazılarınınsa netleştirilmesi gerektiğini değerlendirdiklerini bildirdi.
Partiden yapılan açıklamada, “halktan güçlü bir destek almayacak, kısa ömürlü zorlama bir hükümetin bu taslak metinde yer alan kaygıları giderecek değişiklikleri yapabileceğine inanılmadığı” savunularak, bir erken seçim hükümeti kurulması ve bu hükümetin de, halkı, kendi görev süresinin ötesine geçecek herhangi bir uluslararası yükümlülük altına koymaması çağrısı yapıldı.
Açıklamada, Halkın Partisi’nin, bir yandan gelir-gider sorumluluğu olacak bir liman idaresi kurulması, diğer yandansa limanlardaki birtakım hizmetlerin yapılacak yasal ve yapısal reformlarla iyileştirilmesi, diğer hizmetlerin ise yerli işletmelerin katılımıyla kamu-özel işbirliği çerçevesinde sunulmasını öngördüğü belirtildi.
Elektrik konusunda, ekonomik protokol taslağında Kıb-Tek’in üretim, iletim ve dağıtım fonksiyonlarının ayrıştırılması, üç ayrı şirket haline getirilmesi öngörüldüğü kaydedilen açıklamada, ülke ölçeği düşünüldüğünde bu türden fonksiyonel bir ayrıştırmanın hizmetlerin daha da pahalılaşmasına neden olabileceği ifade edildi.
Açıklamada, telekomünikasyondan elde edilecek gelirin ve yapılması gereken yatırımların paylaşılması temelinde içerisinde belirli yüzdeliklerle “yerli ortak, yerli istihdam zorunluluğu ve verginin KKTC’ye verilmesi” şartlarının yer alacağı bir model tasarlamanın en gerçekçi çözüm olduğu belirtildi.
HP açıklamasında hangi yönüyle ilgili olursa olsun yargıya dair değişikliklerin yargı organı mensuplarının bilgisi dâhilinde, görüş ve düşünceleri alınarak yapılması ve son aşamaya taşınması gereğine de vurgu yapıldı.
Açıklamada ayrıca, “Halkın Partisi DPÖ’yü ortadan kaldırmaya kim neden ihtiyaç duydu anlam veremediği gibi hükümetin bunu kendi atadığı müsteşarın da bilgisine getirmeden, kapalı kapılar ardında yapmaya çalışmasında bir samimiyetsizlik görmektedir.” denildi.
Protokolde sözü edilen sağlıkta katılım payı ve ilave ücret oranlarının ne olduğunun belirlenmesi gerektiği kaydedilen HP açıklamasında, bunu yaparken devletin Anayasal yükümlülüğünü paralı bir hizmete çevirecek yaklaşımlardan kaçınılması gerektiği de ifade edildi.
“DOĞRU BULMUYORUZ”
Anayasal bir zorunluluk olan planlamayı da yapmayan, kendi ekonomik kalkınma planlarını hazırlamayan hükümetlerin, bir süre sonra her şeyi ekonomik protokole havale etmeyi bir kolaylık olarak görmeye başladıkları savunulan açıklamada, “Oysa kendi kendimizi yönetmek konusunda, kendi kurumlarımıza sahip çıkma konusunda samimiysek,öncelikle bu kurumları iyi yönetmeli ve başta partizanlık olmak üzere kötü yönetim hastalıklarından temizlemeliyiz. Protokol taslağında doğrudan ya da dolaylı olarak ekonomiyle ilgili olmayan hususların yer almasını da doğru bulmuyoruz.” denildi.
Halkın Partisi genel değerlendirme çerçevesinde ve parti programında yer alan düzenlemeler ışığında ekonomik protokol taslağına dair değerlendirmelerini kısaca şu şekilde özetledi:
LİMANLAR
“Protokol taslağında da liman otoritesi kurulması ve bunun liman hizmetlerinden ayrılması öngörülmektedir. Ancak liman otoritesinin gelir-gider sorumluluğu eksik bırakılmıştır. Öte yandan liman otoritesi için yetki itibariyle sadece gözetim ve denetime yer verilmesi dikkat çekmektedir. Bizler kamunun elinde kalacak olan liman otoritesinin aynı zamanda ‘liman yönetimi’ yetkisine de sahip olması gerektiğini düşünüyoruz.
Ayrıca protokolde limanlardaki yatırım ve işletme için öngörülen kamu-özel işbirliği modelinin ülkemizin yararına olacak şekilde detaylandırılmasının gerekliliğine dikkat çekmek istiyoruz. Daha önce su konusunda yaptığımız ve dikkate alınmadığını gördüğümüz uyarıları burada da yapma ihtiyacı hissediyoruz. Kamu-özel işbirliği modelinde belirli yüzdeliklerle yerli ortak zorunluluğu, yerli istihdam zorunluluğu ve verginin ülkemize verilmesi hususları son derece önemlidir ve protokol taslağında güvence altına alınmalıdır.
Son olarak yukarıda sözü edilen kamu-özel ortaklığı modelinin tüm limanlarımız için gerekli olup olmadığı tartışmalıdır. Bizler özellikle Girne Turizm Limanı konusunda iyi bir fizibilite çalışması yapılması ve işletilme şekline (kamunun işletiminde kalmasıyla da kamu-özel ortaklığıyla işletilmesi) bunun ertesinde karar verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
ELEKTRİK
Ekonomik protokol taslağında Kıb-Tek’in üretim, iletim ve dağıtım fonksiyonlarının ayrıştırılması, öte yandan da üç ayrı şirket haline getirilmesi öngörülmektedir… Maliyetleri artıracak türden bir ayrıştırma yerine, üretim, iletim ve dağıtım maliyetlerinin ayrı ayrı değerlendirilebilmesi, emeklilik ve benzeri yükümlülüklerin hangi alanda ne durumda olduğunun görülebilmesi ve ayrı ayrı tedbir alınabilmesi açısından finansal bir ayrıştırmanın yararlı olacağına inanıyoruz.
Bizler Türkiye’den kablo ile elektrik bağlantısına gidilmesini enterkonnekte bağlamında değerlendirmekteyiz. Bu nedenle de enterkonnekte sisteminin sadece tek yönlü enerji alımı için kullanılmasının hatalı olacağı düşüncesindeyiz. Bu yüzden kablo ile elektrik bağlantısından neyin murat edildiğinin ve bunun tek yönlü olmayacağının protokole açıkça yazılması gerektiğini vurgulama ihtiyacı hissediyoruz.
Öte yandan, kablo ile elektrik gelmesinin bir süre sonra Kıb-Tek’in küçülerek tamamen ortadan kalkması ve ülkenin elektrikte tamamen dışa bağımlı hale dönüşmesi anlamına gelmeyeceğinin protokol taslağında kayıt altına alınması gerektiği düşüncesindeyiz.
Protokol taslağında dağıtım açısından işletme hakkı devri öngörülmektedir. Halkın Partisi programı ise Kıb-Tek’in yasal ve yapısal reformlarla istikrarlı bir yapıya dönüştürülmesi ve gerekirse kurumumuzun halkın ortaklığına açık bir yapıya dönüştürülmesini öngörmektedir. Bizler, elektrik enerjisinin bağımlılık yaratma tehlikesi bulunduğundan Kıb-Tek’in hem üretim, hem iletim hem de dağıtımda her hal ve şartta var olmaya devam etmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu nedenle Kıb-Tek’in de yer almayacağı herhangi bir dağıtım modelinin kabul edilmemesini; bugün üretimde belirli bir yüzdelikle yer alan Kıb-Tek’in (ki önemli bir kısmı AKSA tarafından üretilmektedir), dağıtımda da kayda değer bir şekilde var olmaya devam etmesi gerektiğini savunuyoruz.
TELEFON
Ekonomik protokol taslağında telekomünikasyon altyapısı ve hizmetlerinin işletme hakkı devri, yap-işlet-devret, hisse devri modellerinden birisiyle işletileceği yazmaktadır. Parti programımızda da belirtildiği üzere bizler telekomünikasyon dairesinin gelir ortaklığında kamu-özel işbirliği modeli çerçevesinde faaliyetlerini sürdürmesini desteklemekteyiz.
Bize göre geçmişte yapılan GSM lisans devirlerinden kaynaklanan kâr payının kuruma bugüne değin verilmemiş olması nedeniyle birtakım yatırımlar yapılamamıştır ama bu durum kurumun tamamen elden çıkarılması için bir bahane olarak kullanılmamalıdır. Çıkış yolu kâr ortaklığında kamu–özel ortaklığıdır.
Bilişim Suçları Yasası, Teknopark Yasası, E-Ticaret Yasası, vb. tamamlanması ve uygulanması hedeflerini olumlu karşılıyoruz. Zaten yıllardır Mecliste bekletilen ilgili yasa tasarıları çok önceden yasalaştırılıp uygulanmaya başlanmalıydı. Önceden belirttiğimiz gibi, kendi yapmamız gerekenlerin bir uluslararası antlaşmanın konusu haline gelmesinin geçmiş hükümetlerin başarısızlığı olarak görmekteyiz.
YARGI
Hükümet bozulmamış olsaydı bu Protokol taslağı muhtemelen imzalanacaktı ve yargı organımız bu değişiklikleri sonradan öğrenecekti. Bunun vahim bir hata olduğunu düşünüyoruz. Geçmişte de Anayasa değişikliğine gidilmesi düşünüldüğünde (ilk aşamada) yargının görüşleri alınmamış ve sonradan gelen tepkiler üzerine bu sorun telafi edilmişti.
Halkın Partisi hangi yönüyle ilgili olursa olsun yargıya dair değişikliklerin yargı organı mensuplarının bilgisi dâhilinde, görüş ve düşünceleri alınarak yapılması ve son aşamaya taşınması gereğine inanmaktadır.
Halkın Partisi, bugün yürürlükte bulunan ve bazı açılardan karma bir modele dönüşmüş olan Anglo-Sakson yargı sistemimizin değiştirilmesine, yerine bir başka sistem getirilmesine karşıdır. Protokol taslağında mevcut yargı sistemimizin ortadan kaldırılması ve yerine bir başka sistemin getirilmesi anlamına gelebilecek tüm hususların metinden çıkarılması gerekir.
Taslak Protokolde yargıyı töhmet altında bırakacak, yargının bağımsız ya da tarafsız olmadığı algısı yaratacak tüm ifadelerin metinden çıkarılması gerekir. Örneğin yargının tarafsızlığının güçlendirilmesi, şeffaflığının artırılması gibi ifadeler bize göre sıkıntılıdır.
Halkın Partisi yargı konusunda sadece ekonomik konuları doğrudan ve yakından ilgilendiren birtakım alt başlıkların bu protokolde yer almasını desteklerken bunlar dışındaki hususların protokolde bulunmasına karşıdır.
Öte yandan yargı mensupları için meslek etik kuralları belirlenmesi bu türden bir protokolün konusu olmamalıdır ve metinden çıkarılmalıdır. Bu konularda çerçeve anayasamızdır. Bu türden bir hususun protokolde yer almasına karşıyız.
Devamla bilirkişi yönteminin bizde ceza sistemimiz açısından birtakım sıkıntılar yaratacağını düşünmekteyiz ve Protokolden çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.
Protokol taslağında yargıya dair değişikliklerde sorumlu kurum olarak Başbakanlığın gösterilmesinin de sıkıntılı olduğu düşüncesindeyiz. Bir yandan yargının bağımsızlığından ve mali özerkliğinden bahsederken diğer yandan bu hususları yürütmenin sorumluluğuna vermek hatalı olacaktır.
DPÖ
Anayasamıza göre ekonomik kalkınma planlama ile yapılmalıdır. Bu görev olağan olarak içerisinde dört ayrı dairesi bulunan Devlet Planlama Örgütü aracılığıyla yerine getirilmelidir. Oysa ülkemizde uzun süredir bu türden bir planlama yapılmadığı gibi güncel verilerin toplanması ve sistematik şekilde analiz edilmesinde de sıkıntılar yaşanmıştır. Hâlihazırda kurum içerisindeki dört dairenin de müdürünün atanmamış olması planlamaya verilen ‘önemi’ göstermektedir diye düşünüyoruz.
Hâl böyleyken bu kadar önemli bir kurumun üstelik de bizzat KKTC tarafınca kaldırılmak istenmesine bir anlam verebilmiş değiliz. Bunun bir mantıklı izahı varsa bu izahı yapması gerekenler bunu önerenlerdir.
Bize göre sağlıklı verilerin toplanması, istatistiki bilgilerin planlama yapılmasında kullanılması ve her şeyin ekonomik protokole aktarılması yerine sahiplenilerek devletin kendi planlarında yer bulması önemli bir ihtiyaçtır.
DPÖ’nün çok daha verimli çalışabilmesini ve gerçekten planlama yapılmasına yardımcı olmasını sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması gerekir. Kurumu kapatarak kimin ne elde edeceğini, kamunun bundan ne gibi bir yarar elde edeceğini anlamış değiliz.
SAĞLIK
Protokolde, Partimizin programında da yer alan genel sağlık sigortasına (GSS) dair birtakım düzenlemeler yer almaktadır. Ancak bu GSS sisteminin ülkemiz şartları da dikkate alınarak yürürlüğe konulmasına değinilmemektedir. Öte yandan ülkede yaşayan herkesi kapsayacak bir GSS’dan bahsedilirken bunun yabancı öğrencileri ya da turistleri kapsayıp kapsamayacağı net değildir.
Protokol taslağında sağlık hizmetlerinin sunumu ve finansmanının ayrıştırılmasından söz ediliyor olmasındaki gaye net değildir. Bununla murat edilen şey bazı sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi midir? Protokolde sözü edilen sağlıkta katılım payı ve ilave ücret oranlarının ne olduğunun belirlenmesi ama özellikle de bunu yaparken devletin Anayasal yükümlülüğünü paralı bir hizmete çevirecek yaklaşımlardan kaçınılması gerekmektedir.
Öte yandan Protokol taslağında yer alan pek çok tedbirin sağlıkta otomasyona geçilmeden hayat bulmasının gerçekçi olmadığı gözden kaçırılmamalıdır. Protokolde bu hususun bir miktar göz ardı edildiği gözlenmektedir.
DİĞER BAŞLIKLAR
Yerel yönetimlerin yapılandırılması konusunda sözü edilen pek çok tedbir bugün yaşanan sıkıntılar açısından gereklidir, bu hususları olumlu buluyoruz.
Öte yandan bazı belediyelerin limanlarda (Ercan Havalimanı ve diğer) verdikleri hizmetlerden ötürü diğer belediyelere oranla daha fazla gelire sahip oldukları, daha adil bir durumun yaratılması açısından bu türden hizmetlerden kaynaklanan gelirlerin ortak bir havuza aktarılarak belirli oranlarda geliri az olan belediyelerin de bundan yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
Ayrıca Protokol taslağında belediyelerin öz kaynak gelirlerinin artırılmasından bahsedilirken bunun nasıl yapılacağına değinilmediğinden bugün yerel yönetimlerce verilmekte olan hizmetlerin vatandaşa daha pahalıya gelecek bir değişikliği akla getirmektedir.
Oysa HP, vatandaşa pahalılık olarak yansıyacak bu türden uygulamaları doğru bulmamaktadır. Bizler belediyelerin özkaynak gelirlerinin artırılabilmesinde parti Programımızda da yer alan şu tedbirlerin çok daha gerçekçi olduğunu düşünüyoruz: Alt yapı çalışmalarıyla değer kazanacak mülkiyetten ekstra vergi alınması (şerefiye vergisine benzer bir uygulama); devletten alınan katkıda bölgenin gelişmişlik düzeyinin ve temel ihtiyaçların dikkate alınması” gibi. Bu tedbirler yerel yönetimlerin öz kaynaklarını artırdığı gibi bölgeler arası adaletin sağlanmasına da katkı koyacaktır.
Öte yandan denk bütçenin sağlanması bağlamında vergi verme yükümlülüğünün artırılmasından bahsedilmektedir. Bu öncelikle kayıt dışı ekonomi konusunda gereken tedbirlerin alınması ve verginin tabana yayılması ertesinde ve ancak gerekli olması durumunda son çare olarak başvurulabilecek bir yaklaşım olmalıdır.
TARIM VE HAYVANCILIK
Tarım ve hayvancılık konularında genel anlamda yapılan değerlendirmelere katılmakla birlikte, açıklığa kavuşturulması gereken bazı önemli noktalar olduğu dikkatimizi çekmektedir.
Toprak Ürünleri Kurumu ile ilgili olarak bu kurumun kötü yönetilmesi, ortaya çıkan görev zararı ve diğer sıkıntılar bir realite olmakla birlikte TÜK’ün ‘tekelci yapıdan çıkarılıp piyasa düzenleyici bir hale getirilmesi’ saptamasıyla neyin murat edildiği net değildir.
TÜK yeniden yapılandırılarak ve güçlendirilerek piyasada başat bir rol oynamalıdır. Aksi durumda üreticilerin piyasa şartlarındaki sağlıksız gelişmeler karşısında ayakta kalmaları imkânsız olacaktır.”
“GÖREVE GELDİĞİMİZDE…”
Halkın Partisi açıklamasında, kamuoyunda özellikle tartışma yaratan hususlarda sadece reddeden ya da kabul eden değil; neyin ne şekilde olması gerektiğine ilişkin olarak görüşünü açıklayan bir duruşun yeni siyaset anlayışı bağlamında gerekli ve gerçekçi olduğu kaydedildi.
Açıklamada “Göreve geldiğimizde bu konuların şekillendirilmesinde KKTC tarafının gecikmeksizin öneri hazırlayacağı ve ülkedeki tüm paydaşların dâhil olacağı bir karar verme süreci öngörmekteyiz. Maalesef bugüne değin şeffaf ve katılımcı olmayan hükümetler ekonomik protokol konusunda dengeli bir müzakere süreci yürütememiş, günün sonunda da protokollerin sahiplenilmesi sorunu ile karşı karşıya kalınmıştır. Ülkedeki tüm paydaşların görüş ve önerileri alınarak, gecikmeksizin zamanında hazırlanacak olan KKTC pozisyonunun ekonomik protokol müzakeresinde bugün var olan dengesizliğin aşılmasında önemli bir faktör olacağı düşünülmektedir.” ifadelerine de yer verildi.
(tak)