Halkın Partisi Girne İlçe Başkanı Ahmet Tokatlıoğlu, sosyal medya hesabından açıklama yaptı, “Halkın Partisi federasyona karşı değildir” dedi.
HP’den verilen bilgiye göre, Tokatlıoğlu açıklamasında; “Birbirimizin söylediklerini çarpıtarak gerçeklerden kaçamayız. 51 yılı aşkın süredir ayrılmış, anlaşamamış, savaşmış iki toplumu, sanki hiçbir şey olmamış gibi bir günde referanduma götürüp anlaştırabileceğimizi düşünerek ‘barışçı’ olmuyoruz. Mevcut şartların farkına varmalıyız. Kıbrıs Rum tarafı şu anda konforlu bir hayat sürüyor, tek başına AB üyesi, doğalgazla ilgili tek taraflı uluslararası anlaşmalar yapıyor ve ülkenin yönetimini ve zenginliklerini bizimle paylaşmaya ihtiyacı/niyeti yok. Öncelikle bu durumu herkes idrak etmeli. Kavga edip ayrılmış bir çifti, birbirlerini tam olarak anlayıp anlamadığına dikkat etmeden aynı masaya oturtup tekrar birlikte olacaksınız ve evleneceksiniz demek ne kadar mantıklıdır? Bu durum da aynı şekildedir” ifadelerine yer verdi.
“İŞBİRLİĞİNE DAYALI BİR SÜREÇ BİZİM ÖNE SÜRDÜĞÜMÜZ YOL HARİTASIDIR”
“51 yıldır yürüttüğümüz ‘paylaşmaya dayalı birliktelik’ yerine ‘işbirliğine dayalı’, toplumların süreç içerisinde birbirini tanıyacağı, karşılıklı güvenin gelişeceği ve işbirliği sonucunda iki tarafın da kazandığını görerek o aşamada toplumların ne yöne gidileceğine karar vereceği bir süreç bizim öne sürdüğümüz yol haritasıdır” diyen Tokatlıoğlu, Annan Planı sonrasında Kıbrıslı Türklerin çözüme olan inancını tüm dünyanın gördüğünü ve kabullenme aşamasındayken yine hiçbir şey olmamış gibi federasyon görüşmek üzere masaya oturulduğunu söyledi.
“İşin sonunda ne oldu?” diye soran Tokatlıoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Kıbrıs Rum tarafı uluslararası topluma, ‘Biz hayır dedik ama yine müzakereler devam ediyor, mevcut duruma (status quo) müdahale etmeyin, biz sonunda anlaşacağız’ demeye ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm nimetlerinden tek başına yararlanmaya devam etti. Biz de geleceğimizi tartışmak yerine birbirimizi yemeye devam ettik. 2017 Crans Montana sonrasında çöken müzakere sonrasında yine hiçbir şey değiştirmeden aynı masaya oturursak, bu kez 15 yıl sonra aynı fırsatı bulamayabiliriz. Belki de bu toplum olarak son şansımız.”