Kıbrıs sorunu Crans Montana’dan bu yana buz dolabına kaldırıldı. Haziran 2017’de tüm tarafların katılımıyla, BM gözetiminde, İsviçre’nin Crans-Montana kasabasında günlerce süren müzakereler Anastasiadis’in olumsuz tutumu nedeniyle sonuçsuz kalmıştı.
Bu tarihten sonra Kıbrıs sorununda neredeyse 6 yıldır hiçbir ciddi müzakere olmadı. Türkiye Crans-Montana’dan sonra Kıbrıs politikasını değiştirerek “iki devletli çözüm” siyasetini geliştirdi.
Ekim 2020’de Türkiye’nin seçtirdiği yeni cumhurbaşkanı Tatar da bu yeni siyasetin sözcülüğünü üstlendi.
Türkiye ve KKTC tarafının bu yeni ayrılıkçı siyaseti, Crans-Montana’da masayı deviren Anastasiadis’i rahatlattı. Masayı devirdikten sonra Şubat 2018’de yeniden başkan seçilen Anastasiadis 5 yıl boyunca Kıbrıs sorununu unuttu.
Şubat 2023’te aday olmadı. Ama tam destek verdiği Hristodulidis başkan seçildi. Hristodulidis seçim sürecinde Kıbrıs sorununda AB’nin daha aktif olacağı bir çözüm süreci için çalışacağını vaat etmişti.
Seçildikten sonra ilk ziyaretini Yunanistan’a, ardından da AB merkezine yaptı. Bu ziyaretlerde Kıbrıs sorununda izleyeceği yeni siyasetini anlattı. Muhataplarından yeni siyasetine destek talep etti.
Hristodulidis dün de ilk ulusal konsey toplantısına başkanlık etti. Toplantıya Anastasiadis’le birlikte gelen Hristodulidis temaslarıyla ilgili izlenimlerini ulusal konsey üyelerine anlattı.
Hristodulidis’in yeni siyaseti hemen tüm partilerden tam destek aldı. Toplantının ardından yaptığı açıklamada Anastasiadis “Tamamen desteklediğim AB katılımına ivme kazandıran bir girişim yenilendi” dedi.
Seçimlerde Hristodulidis’i destekleyen Diko, Edek, Yeşiller gibi partiler de yeni siyasete tam destek belirttiler. Seçimlere kendi başkanını aday gösteren Disi’nin seçim sonrasında seçilen yeni başkanı da bu sürece destek verdi.
DİSİ Başkanı Annita Dimitriu “Hristotulidis’in önerilerini ve AB’nin Kıbrıs sorununa daha aktif şekilde müdahil olmasına ilişkin önerisini dinledik. DİSİ bu öneriye sıcak bakıyor” dedi.
Akel genel sekreteri Stefanos Stefanu da açıklamasında “Türkiye’yi yeniden müzakere masasına oturtacak bir dinamik yaratmak için, ortak çıkarları harekete geçirebilecek alanları belirlememiz gerektiği konusunda hemfikiriz. Hristodulidis’in pozisyonu, bu alanın Türkiye-AB ilişkileri olduğu yönündedir. Biz ayrıca enerjinin de bu alanla ilgili olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Özetle Hristodulidis’in yeni siyaseti Rum ulusal konseyinin desteğini aldı. Rum tarafının zaten AB üyesi olduğu 2004 yılından itibaren aklında olan tek çözüm, AB’nin aktif katılımıyla sağlanacak, AB çerçevesinde bir çözüm idi.
Buna göre bugüne kadar BM zemininde devam eden müzakerelere BM’nin yanında daha aktif olarak AB de yer alacak. Yeni süreç artık sadece BM süreci olmayacak, aynı zamanda AB süreci olarak da devam edecek. Dün toplanan Rum ulusal konseyi de bu yeni siyaseti sahiplendi.
Bundan sonra ne olacak?
Türk tarafı bir süreden bu yana “iki devletli çözüm siyasetini” yeni siyaset olarak ileri götürmeye çalışıyor.
Rum tarafı da yeni seçilen cumhurbaşkanı ile “AB’nin aktif olarak sürece dahil olacağı siyasetini” yeni siyaset olarak sunmaktadır.
Bana göre iki tarafın yeni siyaseti çözüme değil çözümsüzlüğe hizmet ediyor.
İki taraf da yeni siyasetleriyle mevcut statükoyu, yani bugünkü durumun devamını arzuluyorlar.
Türk tarafının iki devletli çözüm siyaseti Rum tarafında asla kabul görmez. Bunu, adına yeni dedikleri, aslında Denktaş’ın yıllarca savunduğu eski siyaseti savunanlar da biliyor.
Rum tarafının adına yeni dediği, aslında AB üyesi oldukları günden bu yana savundukları, AB’nin daha aktif olacağı bir çözümden anladıkları federal çözüm değil. Rumların murat ettiği çözüm, kendilerinin olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamıdır.
Bu nedenle müzakerelerin BM zemininden, AB zeminine kaydırılmasını arzu ediyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Hristodulidis ile görüşen AB yetkilileri ilk aşamada bu yeni süreci benimsemediklerini, BM sürecinin devam etmesini ve kendilerinin de BM sürecini desteklediklerini açıkladılar.
Buna rağmen Hristodulidis, ulusal konseyin desteğiyle bu siyaseti ileri götürmeye çalışmaktadır.
Benim endişem hem Türk tarafının, hem de Rum tarafının yeni dedikleri, eski siyasetleriyle çözümsüzlüğün devam edeceği ve ayrılıkçılığın daha da derinleşeceğidir.