Hüseyin Özgürgün UBP Parti Meclisi toplantısından sonra öyle 'tarihi' bir açıklama yaptı ki, adeta bu ülkenin bütün gerçekliği o birbuçuk sayfalık A4 kağıdına sığdırıldı.
Dedi ki UBP Genel Başkanj, "Bu CTP var ya bu CTP" ve ekledi:
"Bunlar Su Protokolü'nde de işi uzattılar, şimdi Ekonomik Program'da da uzatıyorlar. O yüzden biz çekiliyoruz!.."
Tespitlere ve sonuca bakın siz!
"Esnafımız, hayvancımız, tüccarımız, sanayicimiz perişanmış" üstelik ve UBP olarak 'icraat yapamamak'tan sıkılmışlar, usanmışlar.
"Halka hizmet"ten geri kalmak ağırlarına gitmiş.
Falan filan...
***
Özgürgün'ün bu sözlerinden pekala uzun metrajlı bir komedi filmi, tiyatroda bol kahkahalı bir oyun, üstüne bir de beste yapılırsa şen şakrak bir müzikal yazılıp oynanabilinir.
Yalnız her ne kadar içi ve altı boş ve komik olsa da açıklamaları, Özgürgün'e teşekkür borçluyuz. Çünkü siyasetin geldiği noktayı bütün çıplaklığıyla ortaya koymuş oldu.
Nedir bu çıplak siyaset?
Birincisi, KKTC adı verdiğimiz yapı 'TC'nin maskarası' haline geldi. Siyasilerimizi 'maskara' haline getirenler, Ankara'nın buraya atadığı yüksek maaşlı bürokratlarından ve memurlarından başkası değil.
"Esnaf ağlıyormuş, tüccar batıyormuş, sanayici perişanmış, hayvancı zordaymış" da bu yüzden UBP 'bir an önce Ekonomik Protokol imzalansın' istiyormuş!
Ve CTP müzakere ederek zaman kaybettiriyormuş.
Oysa Ankara ne derse, Yardım Heyeti Başkanı Ertan Tosun ne isterse anında kabul edilmeli, imzayı atmalı, parayı kapmalı, dağıtmalı, bundan nemalanmalı ve -aferin pohpoh- "siyaset yapıyoruz biz' diye böbürlenmeli!..
***
Özgürgün CTP ile hükümeti bozmakla ve bunları açıklamakla çok iyi etti. Zaten bu kafadaki bir partiyle CTP'nin ne işi olabilirdi?
Geçen hafta "Hükümeti Bozma Planları" olduğunu yazmış, bu işlerin şerde gerisinde Ankara'nın buradaki temsilcilerinin olduğunu belirtmiş, BESKİ'ye yapılan darbeye ses çıkarmamanın bedelini daha çok ödeyeceğimizi ima etmiştim.
Şimdi belli ki Ekonomik Protokol'e ve bundan sonra Ankara'nın talep edeceği 'toplu yurttaşlık', 'faşizan güvenlik yasaları', 'emeklilik yaşının 65'e çıkarılması, sosyal primlerin yükseltilmesi, cezaların ağırlaştırılması' gibi birçok konuya kayıtsız şartsız "Evet" diyecek bir hükümet kur(du)rulacaktır.
Plan budur. Bu planın kısa vadede bir 'geçiş koalisyonu' ve erken seçim sonrasında da daha geniş tabanlı bir 'sağ hükümet' öngördüğü anlaşılıyor. Dışarıda 'seçim' bekleyen Halkçı Parti'ye de bu projede rol biçildiği sezilebiliyor.
***
Ankara'nın KKTC'ye bakan bürokrasisi bunları istedi ve Özgürgün de gafil muhbir misali hükümetin ne Kıbrıs sorunu gibi CTP ve UBP'yi ayıran en önemli elementten değil, 'su'dan ve 'paket'ten sebeplerle boz(dur)ulduğunu açık etti.
Peki ama bu durumda sol ne yapmalı?
Planlananların hayata geçirilmesini ve toplumun başına Ankara kaynaklı yeni çoraplar örülmesini bekleyip sonra da sokakta "Varoluş" mitingleri düzenlemek mi?
Yoksa şimdiki parlamento aritmetiğinde sol ağırlıklı ve paketi toplumsal faydaya evirecek bir vizyona sahip hükümeti zorlamak mı?
CTP ve TDP'nin sayısı hükümet olmaya yetmez. Ama CTP-TDP ve DP'yle 28'lik bir hükümet çıkabilir.
UBP'nin kuracağı hükümet de DP'siz olmaz. Bu yüzden Serdar Denktaş bir kez daha 'kilit' oldu ve her türlü pazarlıkta 'ciğer sökme'yi deneyecek.
Bu kozmetik tarafları bir tarafa bırakır, vizyon temelli bir öngörü toplumun önüne konulur, ekonomik paketle ilgili kamuoyuna şeffaf bilgiler verilirse eğer, o plan çökertilebilir.
20 milletvekiline sahip CTP'nin köşeye çekilip olanları ve olacakları izleme lüksü yoktur.
Gelen dalga büyüktür ve yarın çok geç olabilir!