UBP-HP koalisyon hükümetin meşruluğu sona erdi. Hem de geçen Pazar günü…
Yenidüzen’in ortaya çıkardığı ‘özel izin’ skandalı kamuoyunun bilgisine geldiği andan itibaren yaşanan gelişmeler, Tatar hükümetine duyulan güveni sıfırladı.
Bu saatten sonra bu hükümet görevde kalamaz. Ancak ‘uzatmaları’ oynayabilir. Biraz Covid krizi, biraz da seçime az süre kalması yüzü suyu hürmetine bir süre daha devam edebilir. Ama kerhen. Sadece kağıt üzerinde.
Sokağın, yani toplumun desteği olmaksızın hiçbir siyasi yapı uzun süre ayakta kalamaz. Koltuklarda oturabilir kabine üyeleri, ancak yitirdikleri güveni asla geri kazanamazlar.
Muhtemeldir ki bu yaşananları unutturmak, gündemi değiştirmek için bazı girişimler yapılacak. Toplumsal ilgiyi başka taraflara çevirme çabaları mutlaka olacak.
Belki de bugünlerde açıklanması beklenen ‘2’nci ekonomik paket’te kimi ‘sus payları’ da dağıtılacak.
Ama nafile…
Yitirilen güven geri gelmeyecek.
* * *
Hükümet yitirdiği güveni geri kazanamaz.
Çünkü herkes kendi koltuğunu korumanın derdine düştü.
Bakanlar, kendilerini temize çıkarmak için aynı kabinede görev yaptıkları bakan arkadaşlarını çatır çatır harcıyorlar.
Sadece diğer partidekileri değil, kendi partilerinden bakanları da suçluyorlar.
‘Özel uçuş’ için Bakanlar Kurulu izni olduğunu söyleyen Tolga Atakan’ı, bizzat kendi partisinin hükümetteki 1 numarası ‘yalancı’ çıkardı!
Ünal Üstel sadece HP’li İçişleri Bakanı’nı değil, kendi partisinden Ali Pilli’yi de ateşe attı. Bununla da kalmadı, bakanlık koltuğunu kaybetmesin diye kendine yakın partilileri UBP yöneticilerinin üzerine yolladı, konvoy yaptırdı, Başbakan ve MYK’yı baskı altına almaya çalıştı.
O kadar tuhaf bir noktaya gelindi ki koalisyon hükümetinde, kabinedekiler bizzat kendi kendilerini şikayet eder pozisyona düştü.
Tüm bunları izleyen insanların kafasında güvensizlik pekiştikçe pekişti.
* * *
Güvensizliğin pekişmesinde en önemli unsurlardan biri de siyaset-sermaye ilişkilerinin daha fazla deşifre edilmesi oldu.
Antalyalı iş insanlarının Covid’le ilgili olanlar dahil hiçbir kural uygulanmaksızın ve Bakanlar Kurulu kararı olmadan adaya getirilmesinin ardından başlayan çorap söküğü, bir ihale ve yatırım kapışmasını ve de bunun siyasete uzanan ipuçlarını gözler önüne serdi.
Corona dönemine denk geldiğinden ve özgür basının büyük başarısından dolayı bu kavga ve ilişkiler ağı ortaya çıktı da, acaba ‘normal’ dönemlerde neler oluyordu?
Herkes bu tür sorular soruyor şimdi.
Bir firmaya verilmiş bir ihaleyle ilgili süreç devam ederken, hükümet eliyle ihaleyi ikinci tamamlayan şirketin özel muamele ile adaya getirtilmesi, ısrar ve inatla ‘bu adaya yatırım yapmalıdır’ mesajı verilmesi nasıl izah edilebilir ki?
Perde arkasında çok şeyler söyleniyor tabii… Muhtemelen sır perdesi de yavaş yavaş aralanacak. Ancak skandalın siyasi faturasını sadece Ünal Üstel değil, kabinenin bütün üyeleri ve de koalisyondaki iki parti hep beraber ödeyecek.
Kamuoyu nezdinde yitirilen meşruluk, sonun başlangıcıdır.