Tufan Erhürman hükümetini bir “dönüşüm hükümeti” olarak nitelemek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Geçtiğimiz Cuma günü mecliste okunan hükümet programı tam da bu yönde güçlü ipuçları veriyor. Programın içeriğinde yer alan hemen her madde bu ülkenin ivedilikle ihtiyaç duyduğu unsurları içermesi yanında yeni bu anlamdaki en çarpıcı ifadeler programın başında yer alan şu iki paragraf açıkça kendini gösteriyor.
“Dini, mezhebi, dili, rengi, cinsiyeti, cinsel kimliği, cinsel yönelimi, etnik kökeni, doğum yeri, siyasi düşüncesi ne olursa olsun hiçbir yurttaşımıza ayrımcılık yapmayan, dini, dili, rengi, cinsiyeti, cinsel kimliği, cinsel yönelimi, etnik kökeni, doğum yeri, siyasi düşüncesi ne olursa olsun, bu topraklarda yaşayan herkese eşit hizmet sunan bir yönetim anlayışıyla çalışmak temel ilkemizdir. Ülkemizdeki çok kültürlü yapı bizim için sorun değil bu toprakların ve halkımızın zenginliğidir ve halkımızın bunu bir sorun olarak değil, paylaşılan bir zenginlik olarak yaşamasını sağlamak, toplumsal barışı, barış içinde bir arada yaşama koşullarını tesis etmek temel hedefimizdir. Bu çerçevede yol göstericimiz insan hak ve özgürlükleri, adalet, eşitlik ve hukukun üstünlüğü ilkeleridir”
“Hükümetimizin vizyonu, demokrasiyi, hukuk devletini, sosyal adaleti ve insan hak ve özgürlüklerini temel alan bir yaklaşımla ekonomik kalkınmayı sağlamak, halkımızı dünyayla ve evrensel değerlerle buluşturmaktır.”
Hiç kuşku yok ki, hükümetin vizyonunu anlatan bu ifadeleri yerine getirmede eğitme büyük görevler düşmektedir. Hükümet programındaki eğitim başlığı altında yazılanlar incelendiğinde yukarıda belirlen ilke ve vizyonla yakından ilişkili olduğu kolaylıkla görülmektedir.
Bu nedenle hükümet programında eğitim başlığı altında yazılanları son derece önemsiyorum ve desteklenmesi gereken uygulamalar olarak nitelendiriyorum.
Öte yandan hükümette Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı görevini üstelenen Cemal Özyiğit’in eğitimin içinden gelen biri olarak, eğitimdeki hassasiyetleri ve ihtiyaçları iyi bildiğini söyleyebilirim. Bu nedenle son 20 ayda yapılanlara göre çok daha anlamlı işler ortaya konacağı aşikar…
Şüphesiz eğitim adına atılması gereken çok adım var. Bugün eğitimde dibi gördüğümüz ortada… Yaşadığımız bu sorunların temelinde plansız uygulamalar, uyumsuz ve etkisiz çalışan siyasi kadrolaşmanın yarattığı bürokratik aksamalar, ekonomik kaynakları verimli kullanamama, çağdaş eğitim ve yönetim kuramlarını sisteme entegre edememe, eğitim bilimi ilkeleri yerine, siyasi kaygılarla karar alma gibi unsurlar yatmaktır.
Yeni dönemde bu olumsuzlukların ortadan kaldırılması en büyük beklenti olarak karşımızda durmaktadır. Pek tabi ki bunun için de nitelikli bir kadro, eğitim bilimi ilkelerini odağına alan ve hükümet programında yer alan maddeleri hayata geçirecek bir stratejik eğitim planına ihtiyaç var.
Aklınızda Bulunsun
Lütfiye Özipek ve Eğitim Sistemi
Lütfiye Özibek, Türkiye’de bir ses yarışmasının birincisi. Toplumsal olarak gurur duyduğumuz, mutlu olduğumuz, hep beraber sevinme duygusunu tattığımız bir başarı öyküsü…
Lütfiye’nin bu başarısı, eğitim sistemimizde bazı şeyleri yeniden düşünmemiz gerektiğinin en büyük örneğini oluşturduğunu söyleyebilirim. Bu başarı her şeyden önce “bizden bir şey olmaz diyen anlayışa inat, çok şeyler başarırız diyen, yeteneğin, çalışmanın, saygınlık dolu duruşun örneğidir. Ancak daha fazlası var…
Lütfiye’nin başarısından sonra yayımlanan haberlerden; lise eğitimini Lefkoşa Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde tamamladığını ardından University Of Nicosia'da caz eğitimi, daha sonra da İngiltere'de pop müzik ve söz yazarlığı eğitimi aldığını öğrendik.
Sadece bu eğitim serüveni bile, ülkemizde oluşturduğumuz eğitim sistemindeki anlamsız tavırların ve çarpıklığının varlığını daha iyi görmemizi sağlayan örneklerle doludur. Şöyle ki;
- Gerçek başarının kolej sınavını kazanmak değil, öğrencinin yetenekleri doğrultusunda kendi gelişimini sağlamak olduğunun örneğidir.
- Belki de birçok kişinin adını bile duymadığı, eğitim sistemimizin neredeyse en çok ihmal ettiği Lefkoşa Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nin ve diğer kamu okullarının bu nitelikte öğrenciler yetiştirebileceğinin örneğidir.
- Ülkemizde var olan onlarca üniversiteye karşın, güven veren kaliteli yükseköğretim uygulamalarının yoksunluğu nedeniyle Güney Kıbrıs’ta bir üniversitenin tercih edilmesine neden olduğunun örneğidir.
- Eğitimde yönlendirmenin ne denli önem taşıdığı, her öğrencinin ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmesinin gerçek başarıyı yakalamada en önemli unsur olduğunun örneğidir.
Lütfiye’yi yeni ve çok daha büyük başarılara taşıyacak anlayış ve yaklaşımların yanında eğitim sistemimizde daha nice Lütfiye'ler yetiştirecek bir yapının kurulması gerektiğini aklımızdan çıkarmamalıyız… Bütün bunlar ve daha birçok şey için teşekkürler Lütfiye…
Biliyor muydunuz?
Öğrenmede Doğru Bildiğimiz Yanlışlar
Hollandalı eğitim bilimci Doç. Dr. Piet Kommers’in “öğrenme kültürü” hakkındaki makalesinde oldukça sıra dışı bir tanımı var... Kommers’e göre “öğrenme, sizle beraber her yere gidebilmelidir” diyor…
Kommers, “Çocuklar neden öğrenir?” sorusuna çok çarpıcı bir yanıt veriyor, “Öğretmenden kurtulmak için…” Böyle bir yanıtın doğruluğunu da şu gerekçelerle açıklıyor: “Çünkü öğretmenler çoğu zaman öğrencinin neyi bilip neyi bilmedikleri ile ilgilenmezler. Onlar, sadece sıradaki konuyu öğretmeye odaklanırlar…” Dahası Kommet, öğrenme ve öğretme ile ilgili ciddi yanlış inanışlarımız olduğunu dile getiriyor. İşte doğru bildiğimiz yanlışlar:
• Oturarak daha iyi öğrenilir.
• Öğrenme tamamen sesiz ortamlarda olur.
• Çalışkanlar daha iyi öğrenir.
• Tüm sınıfa uygulanan yöntem en iyisidir.
Oysa bunların hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Dahası birçok araştırma yukarıda bahsedilen uygulamaların hatalı olduğunu ortaya koymuştur… Sonuç olarak Kommers’e göre öğrenmenin, oyun ve çalışma ile beraber düşünülmesi gerektiği ve etkili öğrenmenin de bu üç kavramın arakesiti olduğudur…