Pazar günü bir milletvekili için bütün ülke olarak sandık başına gideceğiz. Bu seçimin ülkeye maliyetinin yüksek olacağı aşikardır. Bundan en çok şikayet eden Kudret hoca istifa etmeseydi elbette bu seçime de gerek kalmayacaktı.
Yine hükümet partileri önümüzdeki yılın ilk yarısında bir erken seçime gidilmesi önerisini reddetmese yine bu seçime gerek kalmazdı.
Ama hükümetin başı Üstel’in, ana muhalefet partisine yaptığı “gelin Anayasa’yı birlikte ihlal edelim, bu seçimi yapmayalım” çağrısı herhalde ciddiye alınacak bir çağrı değildi.
Bunların hiçbiri olmadı. Ara seçim yapılması kaçınılmaz oldu. Ara seçime başkanının boşalttığı yerin doldurulması için yapıldığından HP katılmadı.
Ara seçime HP ve boykotçu 1-2 parti dışında hemen tüm siyasi parti ve hareketler aday gösterdi. TDP adayı talihsiz biçimde yarış dışı kaldı ama oy pusulasında adayın ismi ve partinin amblemi duruyor. Bağımsız adaylar da dahil toplam 12 aday yarışıyor.
Sokağın nabzı bu seçimde ipin CTP adayı Sami Özuslu tarafından göğüsleneceği yönündedir.
Doğrusu da budur. Bu seçim hükümete bir ihtar verilmesinin tam zamanıdır.
Ekim 2020’de gerçekleşen ve Ankara’nın doğrudan müdahalesiyle sonuçlandırılan cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Ankara’da kurdurulan UBP-DP-YDP hükümeti birkaç başbakan değiştirilmiş olmasına rağmen bugün hala baştadır.
En son Mayıs 2022’de yine Ankara’dan tayin edilen Ünal Üstel başbakan olarak görevlendirildi. Ama UBP-DP-YDP aynen devam ediyor.
Bu hükümet KKTC halkının iradesiyle kurulmadı. Bu hükümet Ankara’dan tayinle iş başına getirildi. O nedenle halkı temsil etmiyor. İşte bu ara seçimde bunun için hükümete bir ihtar vermeliyiz.
Bunun için “bir tek milletvekili neyi değiştirecek” demeden sandığa gitmeli ve Ankara’dan tayinli Üstel’e ve hükümetine ihtar vermeliyiz.
Bu hükümet ülkenin bütün kaynaklarını yabancılara peşkeş çekmeye hazırdır.
İhale yasasını bu amaçla değiştirdiler. Stratejik önemdeki elektrik, içme ve kullanım suyu ile atık sular vb. ihalesiz olarak istenilen şirketlere devredilecek.
Üstel önceki gün elektrikte enterkonnekte görüşmelerini yapmak üzere Kıb-Tek yönetim kuruluna yetki verdiğini, yasayı bu amaçla değiştirdiklerini açıklamıştı.
Dün ise seçim gezisinde halka müjde diye “kablo ile elektrik konusunda ön protokol imzalamak için önümüzdeki günlerde Ankara’ya gideceğini” söyledi.
Kıb-Tek yönetim kurulu ön görüşmeleri ne zaman yaptı, kiminle, ya da kimlerle görüştü bilinmiyor. Protokol kiminle imzalanacak bilinmiyor. Daha doğrusu bu konu herkesin bildiği bir sırdır. Bu iş Aksa’ya verilecek. Çünkü talimat öyledir.
Üstel hükümeti Kıbrıs Türk halkının değil, kendisini o sandalyeye oturtanların isteklerini yerine getirmeye çalışıyor.
Yıllarca bu ülkede dişiyle, tırnağıyla direnerek toplumsal varlığını koruyan bu halka bundan daha büyük kötülük yapılamaz.
Atamayla işbaşına getirilen cumhurbaşkanı ve hükümetin “Türkiyesiz biz hiçiz” yaklaşımı zaten bu ülke insanına yapılan en büyük kötülüktür.
Elbette bu ülkede yaşayan herkes Türkiye’nin desteğinin önemini çok iyi biliyor. Bu destek Kıbrıs Türkünü yok saymaya, dahası giderek görünmez kılmaya yöneldiği için toplumsal varlığımıza ve geleceğimize yönelik büyük bir tehdit oluşturuyor.
Buna dur demenin zamanı geldi, geçiyor. O nedenle boykot, ya da başka gerekçelerle bu seçimde sandığa gitmeme yalnızca yönetenlerin işine yarar.
Bütün bu olumsuzluklara karşı mücadeleyi seçtiğini iddia edenlerin yapması gereken Pazar günü sandığa giderek bu olumsuz gidişe ilk ihtarı vermektir.
Evet bir tek milletvekili bütün bir ülkenin kaderini değiştirmeye yetmez. Ama önümüzdeki Pazar günü yaz sıcaklarının verdiği rehavete aldanmadan ülkemize ve halkımıza karşı duyarlılığımızı göstermeli ve sandığa giderek oyumuzu kullanmalıyız.
Unutmayın bu oylar CTP adayı Sami Özuslu’nun deyimiyle “hükümete bir sarı kart” olacak. Futbolda ikinci sarı kartın ardından kırmızı kartın geldiğini biliyoruz. Kırmızı kart ise oyuncuyu oyun alanı dışına gönderir.