UBP-DP azınlık hükümeti rahata erdi.
30 Haziran perşembeden itibaren hükümet için ‘3 aylar’ başladı.
Tam 90 gün boyunca meclis kapalı olacak.
Bunun anlamı da şu: yasa geçirme konusunda sayısal sorun yaşayan hükümet bu dönemde bu sıkıntılardan uzak kalacak.
Ayrıca TC ile imzalanan protokol gereği geçmesi gereken yasalar da bu tatil döneminde rafa kaldırılmış oldu.
Zaten Kıbrıs’ta sıcakların ve izinlerin maksimum düzeye çıktığı yaz dönemleri genelde siyaseten de rahat geçer.
Gerçi birkaç yıl önce Temmuz sıcağında erken seçime gitmiş, yine yaz başında Lefkoşa’da erken yerel seçim heyecanı yaşamıştık.
Ama bu sene yaz siyasi bakımdan rahat geçecek gibi görünüyor.
Tabii bu ‘fırtına öncesi sessizlik’ olarak da algılanabilir.
***
Kamuoyunun yakından ilgilendiği ‘Koordinasyon Ofisi’nin akıbeti de yaz tatiliyle beraber Ekim ayına kaldı.
Cumhurbaşkanı, meclisten oy çokluğuyla geçirilen yasayı görüş almak üzere Anayasa Mahkemesi’ne göndermişti. Mahkemenin 45 günlük görüş bildirme süresi var.
Toplumu iyice geren, geniş tabanlı bir ‘sokak hareketi’ni tetikleyen ve sessiz çoğunluktan da büyük reaksiyon gören Koordinasyon Ofisi meselesi de, bu rölans ve peşi sıra yasama tatiliyle ötelenmiş oldu.
Ekim başında açılacak meclis, Anayasa Mahkemesi’nin ileteceği görüş ve Cumhurbaşkanı’nın ortaya koyacağı siyasi tavırla birlikte bir kez daha konuyu ele alacak.
***
Yaz tatili nedeniyle gerek meclis çatısı altında siyasal muhalefetin markaj ve eleştirilerinden, gerekse TC’ye karşı ‘ev ödevleri’nden bir süre muaf kalacağı için Özgürgün-Denktaş ikilisi rahata erdi ama sonbahardan itibaren siyasette daha sert ve hareketli bir döneme girilmesi olası.
Gerçi yaz aylarında da ‘Bakanlar Kurulu kararı’ ile değiştirilmesi beklenen ‘kamuda mesai saatleri’ meselesi var, ama bu konuda çok büyük bir reaksiyon oluşmasını beklemek gerçekçi olmaz.
Yaz-boz tahtasına döndürülen kamudaki çalışma saatlerinde ‘verimlilik’ iddiası ortaya konulacak yine, ama havanda su dövmekten başka bir sonuç elde etmek olası değil.
Yaz tatili boyunca hükümetin rahat edeceğine ilişkin bir başka unsur da, TC-KKTC arasında para akışının yeniden başlaması…
Özgürgün sessiz sedasız protokole imza koydu, sonra bu protokol iki tarafta da onay süreçlerinden geçti, Ankara ‘paranın musluğunu açtığını’ duyurdu.
Eski Maliye Bakanı Birikim Özgür her ne kadar “Bu parayı nasıl ve nerede kullanacaklarını” merak etse de, UBP-DP koalisyonu ‘bildiği gibi’ yapacak. Bundan şüphe yok!
***
Yaz aylarıUBP-DP hükümeti için rahat geçecek. Tabii siyasette rahatlık çok da iyi bir şey değil.Bir süre sonra o rahatlık alışkanlık haline gelebilir ve –eskilerin tabiriyle- batmaya başlayabilir.
Zaten daha önce de yazdığım gibi, CTP-UBP koalisyonunu ‘siyasi darbe’ ile bozdurup yerine UBP-DP’yi kurduranların hedefi bambaşka…
Bu hükümete ‘yapabildiği kadar’ protokolü uygulatacaklar, geriye kalanı ise ‘erken seçim’ sonrası için hayalini kurdukları ‘3 sağ partili meclis’ten çıkacak yeni model ve daha geniş tabanlı koalisyon(lar)a yaptıracaklar.
‘Kıbrıslı Türkleri dönüştürme’ misyonerleri dini, sosyal, kültürel, finansal, askeri ve siyasi faaliyetlerini ‘dikensiz gül bahçesi’nde sürdürebilmek adına, Özgürgün ile Denktaş’ı alabildiğine kullanmak için onlara her türlü kolaylığı da sağlayacaklar. Bunu çok net biçimde görüyoruz. Fütursuzca atamalar ve devlet imkanlarını yandaşlarına kullandırma operasyonları bunun dalaleti…
Peki ama nereye kadar?
Bunun yanıtı toplumda ve ona yön verecek güçlerde saklı…
Ve o yanıt çok önemli!...