“Hükümetin teklifi beklentinin gerisinde”

Tıp-İş Başkanı Dr. Sıla Usar İncirli, hekimlerin özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda hükümetin önerilerinin cuma gün kendilerine iletildiğini belirerek, önerileri hızlıca değerlendirip görüşlerini sunacaklarını söyledi.

Ödül AŞIK ÜLKER


Tıp-İş Başkanı Dr. Sıla Usar İncirli, hekimlerin özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda hükümetin önerilerinin cuma gün kendilerine iletildiğini belirerek, önerileri hızlıca değerlendirip görüşlerini sunacaklarını söyledi.

Dr. Sıla Usar İncirli, “Maliye Bakanlığı’ndan gelen teklif beklentimizin oldukça gerisinde, varolan haklarımızın bile budanmaya çalışıldığı bir tekliftir. Arkadaşlarımızla değerlendiriyoruz. Sendika ile bakanlık arasındaki görüşmelerle hekimlerde bir umut ışığı, motivasyon oluşturmuştu. Zaman geçtikçe ve teklif gelince umut ışığı zayıfladı ve söndü” diye konuştu.

Hükümet kanadından hekimlerle anlaştıklarına dair gelen açıklamaları da değerlendiren Dr. Sıla Usar İncirli, hangi konuda anlaştıklarına dair kendilerinin bilgisi olmadığının altını çizdi.

Sağlık hizmetlerinin verilebilmesi için devletin sağlık hizmetlerine kaynak yaratması gerektiğini vurgulayan Dr. İncirli, söz konusu kaynağın hem altyapı ve fiziki koşulların iyileştirilmesi için harcanması, hem de iyi yetişmiş, dalında uzman sağlık personellerinin istihdam edilebilmesi için kullanılması gerektiğini anlattı.

Dr. Sıla Usar İncirli, “Sağlıkta kamu hastanelerinde verilen hizmetin kalitesi, verilen efor ortadayken ve kamu hastanelerinin yükü omuzlarımızda dururken, sorun hekimlerin ve sağlık çalışanlarının suçuymuş gibi gösteriliyor ve devlet sorumluluğunu bizim üzerimize atmaya çalışıyor” dedi.

Soru: Sağlıktaki en büyük sorun nedir?

Dr. İncirli: Bu sözlerim Tıp- İş Başkanı olarak değil, Sıla Usar olaraktır. Bu ülkede Yenidüzen Gazetesi’nin ilk tanıştığı çocuklardan biri benim. 1975 yılında Yenidüzen Gazetesi çıktığında, 3 yaşındaydım, çıktığı ilk günden beri gazeteyi görerek büyüdüm, yetişkin oldum. Emek mücadelesi veren bir ailenin çocuğuyum. Maalesef son zamanlarda kamu hekimleri olarak verdiğimiz emek mücadelesini gözden düşürücü, itibarsızlaştırıcı tavır sergileyen bir Yenidüzen’le karşı karşıyayız. Öncelikle buna olan sitemimi yapmak istiyorum. Yenidüzen Gazetesi, üzerinde “emek” yazan bir gazetedir ve kamu hekimlerinin emek mücadelesine karşı bir tutum sergilemekte, aşikar bir biçimde bu mücadelenin karşısında taraf olmaktadır. Bundan dolayı çok derin bir üzüntü yaşıyorum, bu sitemimi de Sıla Usar olarak dile getiriyorum.

 

Sağlıkta en önemli sorun...

Soru: Bu röportajla Tıp-İş’in düşüncelerini daha net ortaya koymayı amaçlıyoruz...

Dr. İncirli: Sağlıkta en önemli sorun verilen sağlık hizmetlerinde giderek ortaya çıkan gerileme, zayıflamadır. Temel sağlık hizmetleri gün geçtikçe geriye gitmektedir ve neredeyse durma noktasına gelmiştir. Halkın sağlığı koruma altında değildir. Merkezden uzak olan insanlar sağlık hizmetlerinden uzak kalmakta ve zayıflamış olan sağlık hizmetlerine dahi ulaşmakta büyük zorluklar yaşamaktadırlar. Merkezden uzak olan sağlık merkezlerinde yeterli sağlık personeli, altyapı mevcut olmadığından insanlar merkezdeki hastanelere yığılmaktadırlar. Merkez hastanelerinin yani Dr. Burhan Nalbantoğlu, Mağusa, Akçiçek  ve Cengiz Topel Hastaneleri’nin yükleri gün geçtikçe dayanılmaz boyutlara ulaşmaktadır. Bu ülkede ciddi bir nüfus artışı vardır, nüfus akışı vardır. Buna karşın verilen sağlık hizmetlerinde gerek sağlık personelinde, gerekse altyapı yatırımlarında ufacık bir gelişme yoktur. Bu yükün altında sağlık çalışanları ezilmektedir.

 

“Biz bu filmleri daha önce gördük”

Soru: İyileştirmelerin yapılmıyor olmasını neye bağlıyorsunuz?

Dr. İncirli: Sağlık hizmetlerinin verilebilmesi için devletin sağlık hizmetlerine kaynak yaratması gerekmektedir. Bu kaynak hem altyapı ve fiziki koşulların iyileştirilmesi için harcanmalı, hem de iyi yetişmiş, dalında uzman sağlık personellerinin istihdam edilebilmesi için kullanılmalıdır. Ama gelen geçen hükümetler sağlık hizmetlerinden elini, eteğini çekmiş durumdadır. Sosyal devlet anlayışından uzaklaşan devletler önce kaynak aktarımını keser, sonra işlerin kötü gittiğini izler, sonra da bu kötü gidişi birilerinin suçuymuş gibi gösterir, ki uzunca bir süredir, bu sanki hekimlerin suçuymuş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Sonra da “bu iş böyle gitmezdi” denir ve özelleştirmenin önü açılır. Biz bu filmleri daha önce gördük, KTHY’de gördük, başka kurumlarda da gördük ve bundan sonra da göreceğiz. Şimdi de sağlıkta görüyoruz. Sağlıkta kamu hastanelerinde verilen hizmetin kalitesi, verilen efor ortadayken ve kamu hastanelerinin yükü omuzlarımızda dururken, sorun hekimlerin ve sağlık çalışanlarının suçuymuş gibi gösteriliyor ve devlet sorumluluğunu bizim üzerimize atmaya çalışıyor.


--------------------

“Hekimlerin de geçinebilmek için ikinci
iş yapma ihtiyacı ortaya çıkıyor”

Soru: Kamu hekimlerinin “yığılma var” deyip, hem dışarıda çalışıyor hem de tam gün mesai yapmıyor olmalarına dair eleştiriler de var. Hatta bir de dava var. Yığılmaya sebep olan şey eleştiri konusu olan bu hususlar mıdır?

Dr. İncirli: Sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılabilmesi için hekim sayısının artırılması lazımdır, elbette mesai saatlerinin de uzatılması verimliliği artıracak olan bir şeydir. Ancak sadece hekimlerin mesai saatlerinin uzatılması yeterli olmaz. Aynı saatlerde çalışacak olan diğer sağlık personelinin, hemşirelerin, memurların da çalışabileceği bir düzenleme yapılmalıdır. Hastanelerin fiziki koşullarının da buna göre düzenlenmesi gerekir. Örneğin sizin 8 tane ameliyathane masanız varsa, aynı anda 8 ameliyat yapabilirsiniz. Bekleyen diğer ameliyatları, hastanede doktorunuz olsa da yeterli sayıda ameliyat masanız olmadığı için yapamazsınız. Dolayısıyla örneğin ameliyatların bekleme sürelerinin uzun olması hekimlerin yarım gün çalışmasıyla ilişkili değildir.

Sendika olarak hep söyledik, bu konu hekimlerin karar vereceği bir konu değil, bu konu idarenin karar vereceği bir konudur. İdare “mesai saatinden sonra kamu doktorları çalışmaya devam etmeyecek” derse, biz buna uyarız. Ama yıllardır idarenin ikircikli, iki yüzlü bir tavrı vardır. Tüm siyasi partiler söyledi, “hekimlere hak ettikleri ücreti veremiyoruz”. Tek bir siyasi parti yoktur ki “hekimler emeklerinin, bilgilerinin, aldıkları risklerin karşılığını alıyor” desin. Tek bir tane sağlık bakanı yoktur ki “hekimler emeklerinin karşılığını alıyorlar” desin. “Hekimlerin emeklerinin karşılığını vermemiz lazım ama veremiyoruz” diyorlar. Hekimlerin de geçinebilmek için ikinci iş yapma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Eğer idare “hekimler sadece kamuda kalacak, kamuda çalışacak ve mesai saatinden sonra özelde çalışmayacak” diye kararını verip, bunu ortaya koyarsa o zaman çıkacak sonuçlarla nasıl baş edeceğini de hesaplaması lazım. İdare, o zaman ortaya çıkacak sonuçlarla nasıl baş edeceğini bilmediği için bu kararı vermeye cesaret edemiyor çünkü biliyor ki, birçok hekim hastanelerden ayrılacak ve o hekimlerin yerine yeni hekim bulunamayacak.

 

“Camiaya reva görülen muamele üzücüdür”

Bugün bu ülkede 3 bin, 4 bin TL’ye hekim çalıştırılıyor ve bekleniyor ki bu hekimler bu ücretlerle 30 yaşından sonra bu ülkeye geldiklerinde hayatlarını sürdürebilsinler. Herkesin emeğine saygım sonsuzdur, herkesin yaptığı işin bir önemi, bir değeri vardır. Ama ben bir sendika başkanıyım ve hekimlerin haklarını savunmakla yükümlüyüm. Bu insanlar bu toplumun en iyi öğrencilerinden seçiliyor, sınavlardan geçiyorlar, yıllarca süren eğitimden, ihtisaslardan, uykusuz gecelerden sonra, hasta olduklarında başka hastalara, kendi çocukları hastayken başkalarının çocuklarına , kendi anneleri hastayken başkalarının annelerine bakmak zorunda kalıyorlar. Böyle bir camiaya reva görülen bu muamele gerçekten üzücüdür.

 

“Özlük hakları iyi olmadığı için hekimler istifa ediyor”

Hekimlerin işe ihtiyacı vardır, geçinebilmek için iyi ücretlere de ihtiyacı vardır ama günün sonunda asla unutulmamalıdır ki esas, hastaların hekimlere olan ihtiyacıdır. Kamu sağlık hizmetleri çökertilirse bu ülkedeki sağlık çöker, insanlar hayatta kalamazlar. Bunu en iyi bilenlerin biri de Serbest Çalışan Hekimler Birliği Başkanı Sayın Gardiyanoğlu’dur. Biz hekimlerin emek mücadelesini verirken, “hekimlerin özlük hakları yeterli değildir, artırılması gerekir”derken, Sayın Gardiyanoğlu çıkıp da “aldıkları para çoktur” diye beyanat veriyor. Biz “yasal çalışmalar yapılsın, ya bizim özlük haklarımız verilsin ya da bu yasal korunaksız durum ortadan kaldırılsın” dediğimizde, “anayasal suç işliyorlar” diye beyanat veriyor. O zaman Sayın Gardiyanoğlu’na şunu da hatırlatmakta fayda var, biz bu hastanelerde hekim kalması için mücadele veriyoruz. Biz bu hastanelerde insanlara bakacak doktor bulunabilsin diye mücadele veriyoruz. Yıllar önce bacağından ateşli silahla vurulduğu zaman kendisi de Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’ne geldi ve arkadaşlarımız saatler süren bir ameliyatla onu hayatta tuttular. Siz eğer hastanede kardiolog bulundurmazsanız kalp krizi geçiren hastayı kaybedebilirsiniz. Benim birkaç gün önce yaptığım basın açıklamasında da söylemeye çalıştığım tam olarak budur. “Kurtarılması mümkün olan hastaları bile kaybedeceğimiz günler yakındır” dedim. Neden? Çünkü kardiolojide sarsıntı var, acil serviste, yoğun bakımlarda, birçok branşta yeterli sayıda doktor yok. Acil servislerde bir tane doktor bir saatte 120 hasta bakıyor. Bu inanılabilir bir rakam mı? Siz oradaki hekim sayınızı yeterli tutmazsanız, hekimlerinizi sürekli ve özellikle eğitim düzeyi yüksek hekimleri bu kadrolara katmazsanız, hekimleri işsiz bırakırsınız, göç etmeye zorlarsınız ama günün sonunda bundan halk zarar görür. Kalp krizi geçirdiğinizde, hastanede kardiyolog yoksa kalp kriziden hayatınızı kaybedebilirsiniz. Trafik kazası geçirdiğinizde, beyin kanaması geçirdiğinizde hastanede beyin cerrahı yoksa, hastayı kaybedebilirsiniz. Bu işler şaka değildir. Bu işlerin konuşulduğu zemin de doğru bir zemin değildir. Gerçekler nedir? Devlet hastaneleri dökülüyor, fiziki koşulları yetersizdir. Yoğun bakımda solunum cihazı olmadığı için biz hasta sevk ediyoruz. Bunlar sır değil, gerçeklerdir. Hekimlerin özlük hakları iyi olmadığı için hekimler istifa ediyorlar. İşsiz kalmak pahasına istifa ediyorlar, hatta göç ediyorlar.

----------

“Hangi konuda anlaştığımıza dair fikrimiz yok”

 

Soru: Tüm hükümetler sağlığın öncelikli olduğunu söyler. Şimdiki hükümet de göreve geldiği zaman sağlığın öncelikleri olduğunu söylemişti. Sağlık Bakanı 50 yıllık sorunu çözmek için 6 aylık bir süre istediklerine dair açıklama yapmıştı, Genel Sağlık Sigortası ile sorunun ortadan kalkacağına dair de demeçleri var. Bu konudaki düşünceniz nedir? Doktorların özlük haklarının Ocak ayı içinde iyileştirileceği söylenmişti. Bu konuda bir çalışma var mı? Hükümet kanadından zaman zaman Tıp-İş ile anlaştıklarına dair açıklamalar da geliyor. Nasıl bir anlaşmaya vardınız?

Dr. İncirli: Özgürgün hükümeti göreve geldiği zaman Başbakan hemen hemen tüm açıklamalarında sağlığa değindi, “önceliğimiz sağlıktır, sağlıkla ilgili bütün sorunları çözeceğiz” dedi. Bu taahüdü yalnız bize değil, halka verdi. Sağlık Bakanı da hekimlerin özlük haklarının iyileştirileceğini, yasa çalışmaları yapacaklarına dair pek çok kez beyanat verdi. Maliye Bakanı da açıklamalar yaptı. Bizimle yaptıkları görüşmelerde de bunu söylediler. Biz işbirliğine hazır olduğumuzu beyan ettik, yapıcı görüşlerimizi ortaya koyduk. Kamu Sağlık Çalışanları Yasası’nda da hekim özlük haklarına müsaade edecek şekilde yapılacak değişiklikler vardı. Kamu Sağlık Çalışanları, Döner Sermaye, Hasta Hakları, Genel Sağlık Sigortası yasalarının Eylül’de meclise gideceğine dair Sayın Sucuoğlu ile sözlü mutabakata vardık. Yaz geçti, sonbahar geldi. Sonbaharda bütçe çalışmaları vardı, çalışmalar ilerleyemedi, maliye çok yoğundu. Süre verdik, süreler geçti, bütçe çalışmaları da bitti. Kasım, Aralık geldiğinde hem Sağlık hem de Maliye Bakanlarına 1 Ocak’a kadar bekleyebileceğimizi söyledik. “Siz her yerde ‘anlaştık’ diyorsunuz ama bizim hangi konuda anlaştığımız konusunda ufacık bir fikrimiz yok. Bu nasıl bir anlaşmadır ki tarafların bir tanesi anlaşılan konuyla ilgili fikir sahibi değildir” dedik. Bu çıkışlarımızın sonunda 20 Ocak 2017 Cuma günü mesai saati bittikten sonra Maliye Bakanlığı özlük haklarının iyileşmesi konusunda hükümetin önerilerini tarafımıza iletti. Arkadaşlarımızla hızlıca değerlendirip görüşlerimizi sunacağız. Biz aylardır, yıllardır bekliyoruz ama şunu da biliyoruz ki hükümet istediği takdirde, istediği yasaları rekor hızla geçirebilir. Örneğin Özelleştirme Yasası’nı rekor hızla hazırladı, rekor hızla geçirdi, 425 mağdur olan çalışan için bu yasayı yaptı. Elbette ki bu, bu çalışanların emeğinin karşılığıdır. Madem ki yapabiliyorsunuz, o zaman hekimler için de yapmalısınız. Yani elbette ki o çalışanlar da çok kıymetlidir, emekleri değerlidir. Elbette ki her çalışanın emeği kıymetlidir ama hekimlerin emeklerini artık kimsenin küçük görmeye, hor görmeye hakkı yoktur. Şu anda kamuda çalışan hekim sayısı 300’ü bulmuyor.

Çağdaş ülkelerde Genel Sağlık Sigortası varsılın da, yoksulun da aynı şemsiye altında olup, varsılın yoksula dayanıştığı bir geri ödeme sistemidir. Sağlık sistemi değildir. Bu sosyal dayanışmayı elbette destekleriz ama gerekli düzenlemeler yapılmadan, Genel Sağlık Sigortası’nın özele açılarak bir rant kapısı oluşmasına da karşıyım. Dipkarpaz’dan Yeşilırmak’a kadar gelir durumuna bakılmaksızın her yurttaşa aynı kalitede hizmetin verilebileceği bir ağ kurulmalıdır. Ancak hastalara bakacak hekim bulamazsanız, hangi sistemi getirirseniz getirin o sistemi yürütemezsiniz.

 

“Baskılarla münhal açtırıyoruz”

Soru: Doktor eksikliği konuşuluyor. Münhaller açıldı başvuru yok deniyor, diğer taraftan başvuru oldu sınav tarihleri açıklanmadı deniyor. Durum nedir?

Dr. İncirli: Hekimler yıllarca mecburi hizmetçi, sözleşmeli olarak çalıştırıldılar. Kadro açılmadı. Diğer birçok kuruma istihdam yapılırken, kamu sağlık hizmetlerine yıllarca istihdam yapılmadı. Baskılarla münhal açtırıyoruz. Sonrasında bürokratik süreç, “maliye yetki verdi mi”, “başbakanlık onayladı mı” başlıyor. Hekim münhallerinin sonuçlandırılması yıllar alıyor. Dün kadrolu olan bir kardiyoloji uzmanı arkadaşım “dünyanın neresine gitsem şartlar bundan çok daha iyidir” dedi ve birkaç ay içinde kadrolu olduğu halde istifa edecek. Genç hekimler düşük maaşlarla, bu hastanelerde, bu ağır yükün altında çalışmayı kabul etmiyor. Ne oluyor? Geride kalan hekimler olarak bizler, sırtımızda çok büyük bir yükle yaşamımızı sürdürüyoruz.

 

“Ben gideyim, diğeri gitsin, öteki gitsin, hastalara ne olacak?”

Soru: Kamu doktorlarına karşı “beğenmiyorlarsa hastaneden ayrılsınlar” diye de bir yaklaşım var...

Dr. İncirli: Bizim şartlarımız o kadar iyiyse bunu söyleyenler buyursunlar hastanede çalışsınlar. Ben gideyim, diğeri gitsin, öteki gitsin, hastalara ne olacak, kim bakacak? Kamu hekimlerine yapılan bu tür saldırıları çok anlamsız ve çok zararlı olarak değerlendiriyorum. Bu ülkede zayıflayan bir sağlık hizmeti vardır, hem temel sağlıkta, hem de hastanelerde verilen sağlık hizmetinin kalitesi giderek düşmektedir. Bunun düzeltilmesi için hiç birşey yapılmamaktadır. Gerçekler bunlardır. Hekimlerin aldıkları ücretler yeterli değildir. Hekimler göç etmeye devam etmektedir. Bu iş böyle giderse söylediğim şey maalesef gerçekleşecek ve kurtarılabilecek hastalar bile kaybedilecektir.

 

“Onlar da sağlık emekçisi, biz de öyleyiz”

Soru: Sorunlar çözülene kadar mücadeleye devam edeceğinizi, eylemliliğe geçme kararı aldığınızı açıkladınız. Hükümete verdiğiniz süre nedir? Ne yapmayı planlıyorsunuz?

Dr. İncirli: Tıp-İş grev yapmaktan kaçan bir sendikadır. Sıklıkla grev yapmaz, hele ki acil hizmetleri durdurma konusunda hiç istekli olmamışızdır. Ama şu anda kitle gerçekten çok öfkelidir. Dayanışma içinde olmamız gereken serbest çalışan hekim arkadaşların saldırısı altındayız. Ben bütün açıklamalarımda çok dikkatli davranıyorum, serbest çalışan hekim arkadaşlarla dayanışmamızı dile getiriyorum, “onlar da sağlık emekçisi, biz de öyleyiz” diyorum. Biz vakarımızı koruyoruz, onların da böyle davranmasını bekliyoruz. Kamuda çalışan hekimlerin özlük hakları iyileştirildiğinde, serbest çalışan hekim arkadaşların bundan ne gibi bir zararı olabilir? Ya da insanlar hastanelere geldiğinde, iyi bir hizmet aldığında, iyi fiziki koşullar ve altyapısı olan hastanelerde yattıklarında, bundan serbest çalışan hekimlerin ne gibi bir zararı olabilir? Bizim taleplerimiz serbest çalışan hekimlere zarar vermez. Bize saldırmaları da anlamlı ve doğru değildir. Serbest Çalışan Hekimler kamuda çalışan hekimlerin ikinci işten dolayı disiplin suçu işledikleri ve haklarında soruşturma açılması talebiyle dava açtılar. Bizim hakkımızda disiplin soruşturması açıldığında ve velev ki kamu hizmetinden atıldığımızda bunun serbest çalışan hekimlere ne gibi bir faydası olabilir? Bu husumetin kimseye faydası yoktur. Ama dayanışma içinde kamu hastanelerinin iyileştirilmesi, daha iyi hizmetlerin verilebilmesi için çalışmalar yapılması bu ülkenin her bir vatandaşına fayda sağlar. Biz fayda olan taraftayız, zarar verici tarafta değiliz. 

 

“Teklif gelince umut ışığı zayıfladı ve söndü”

Kitlemiz çok kırgın, yorgun ve kızgındır, acil servislerde dahil, genel bir greve hazırdır. Sadece sendikadan işaret bekliyorlar. Maliye Bakanlığı’ndan gelen teklif beklentimizin oldukça gerisinde, var olan haklarımızın bile budanmaya çalışıldığı bir tekliftir. Arkadaşlarımızla değerlendiriyoruz. Sendika ile bakanlık arasındaki görüşmelerle hekimlerde bir umut ışığı, motivasyon oluşturmuştu. Zaman geçtikçe ve teklif gelince umut ışığı zayıfladı ve söndü.

İlgili Haberler

Röportaj Haberleri