Hüseyin Ruso’nun anıtının bulunduğu yer, askeri bölge statüsünden çıkarılıyor… Bakanlar Kurulu bu yönde dün akşam karar aldı… Ailenin isteği yerine getiriliyor…
“Kayıtsız kayıp” Hüseyin Ruso’nun anıtının bulunduğu yer, dün akşam Bakanlar Kurulu tarafından alınan bir kararla askeri bölge statüsünden çıkarılarak, ailenin “Vurulduğu yere gömülsün” diyerek yürütmekte olduğu son bir yıllık mücadelenin hedefe ulaşmasında hükümet tarafından adım atıldı.
“Topracığı olsun, bilirik, ben da giderim… Törenine giderim ben zaten… Şimdi istediler, ne tarafa? Tekke Bahçesi’ne mi gömülsün? Yoook, istemem… Şu abidesini yaptılar vurulduğu yere, oracığını isterim. Abidesinin olduğu yere gömülsün isterim. Yani bütün aile da onu ister…” 54 yıl sonra Tekke Bahçesi’nde yürütülen “kayıp” kazılarında Kayıplar Komitesi tarafından “Hüseyin Yalçın-Aymarina” yazılı mezarda kalıntıları bulunan Küçük Kaymaklılı Hüseyin Ruso’nun hayattaki tek kardeşi Meryem Ruso Paralik'in bu sözleri 1 yıl önce YENİDÜZEN'de manşet olmuştu… Bakanlar Kurulu bu talebi yerine getirecek ilk adımı bir yıl sonra attı. “Şehit Hüseyin Ruso Anıtı”nın bulunduğu yer askeri bölge statüsünden çıkarılıyor. İlgili kurul onaylarsa buraya hem Ruso hem Kaymaklı’dan “kayıp” edilmiş ve kalıntıları bulunabilecek başka Kıbrıslıtürkler de defnedilebilecek.
Bakanlar Kurulu dün akşam “Şehit Hüseyin Ruso’nun her yıl anıldığı anıtın da bulunduğu yerin bir mezarlık alanı olarak ilan edilmesi ve askeri bölge statüsünden çıkartılması kararı” aldı.
1 yıl önce gazetemiz YENİDÜZEN’e konuşan Hüseyin Ruso’nun hayattaki tek kardeşi Meryem Ruso Paralik, “Çok, çok hata yaptılar… Ailesinden gizlemeyecektiler… Kaçtık gittik hepimiz, gelir giderik kurtaralım, yok ‘Çetinkaya’dadır’ dediler, yok ‘Küçük’tedir’ dediler, bizi oyaladılar… Çok şükür Allahıma, şimdi defnedeceyik kendini, topracığı olsun” demişti. Meryem Ruso Paralik, kardeşi Hüseyin Ruso’yu Tekke Bahçesi’nde bulunduğu yere defnetmek istemediklerini, onun vurulduğu yere yaptırılmış olan Küçük Kaymaklı’daki abidenin olduğu yere defnetmek istediklerini, ailenin en önemli isteğinin de bu olduğunu açıklamıştı.
Hüseyin Ruso’nun ailesi, Kayıplar Komitesi’nin Tekke Bahçesi’ndeki kazıları sonuçlanıp DNA testleriyle Ruso’nun kimliği saptandıktan sonra ondan geride kalanları alıp Tekke Bahçesi’ne tekrar defnetmeyi reddetmiş ve aile bireyleri, gazeteci Hasan Hastürer’le birlikte, Meryem Ruso Paralik’in isteği doğrultusunda Hüseyin Ruso’nun vurulduğu yere gömülmesi için kampanya başlatmıştı.
HASAN HASTÜRER’İN YAZDIKLARI…
Nokta Kıbrıs haber sitesinde dün, gazeteci Hasan Hastürer, bu konuda karar üretilmesi için adım atılacağını açıklayan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kudret Özersay’ın bir TV programında söylediklerine ilişkin şunları yazmıştı:
“Ruso Ailesinin Yüreğine Su Serpti
Dün akşam BRT’de yayınlanan bir programa katılan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay Şehit Hüseyin Ruso’nun neredeyse bir yıldır defnedilmeden bekletilmesi meselesini çözüyor oldukları müjdesini verdi. Kendisi de şehit çocuğu olarak Ruso ailesinin hassasiyetlerini anladığına vurgu yaptı.
Dün akşam BRT’de yayınlanan bir programa katılan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay Şehit Hüseyin Ruso’nun neredeyse bir yıldır defnedilmeden bekletilmesi meselesini çözüyor oldukları müjdesini verdi. Kendisi de şehit çocuğu olarak Ruso ailesinin hassasiyetlerini anladığını vurgulayan Özersay bu konuta gereksiz tartışmalardan kaçınılması gerektiğine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Şehit Hüseyin Ruso uzun yıllar kayıp olduğu için bir mezarı olmadan bugün askeri bölge içerisinde kalan bir anıt önünde törenle anıldı. Ailesi Şehit Hüseyin Ruso bulunduğu zaman şehitlerini bu anıtın olduğu yere defnetmek istedi. Biz de sadece bir şehide özgü bir mezarlık olmasını doğru bulmadığımız ama aynı zamanda da ailesinin hassasiyetlerini dikkate almak istediğimiz için ayrı bir karar üretme yoluna gittik. Biz hükümet olarak bu alanı önce mezarlık ilan etme yoluna gittik. İlk (bugünkü) Bakanlar Kurulu toplantısında da askeri bölge statüsünden kaldırılmasını karara bağlayacağız. Bunun ertesinde de farklı kurumların temsilcilerinin yer aldığı birimde konu ele alınacak ve bahse konu yerin şehitlik olması kararı değerlendirilecek.
Günün sonunda hedeflenen şey, bugün Ruso anıtının bulunduğu yerin bir şehitlik olması ve Şehit Hüseyin Ruso yanında başka şehitlerin, kalıntıları bulunan kayıpların da bu şehitlik içerisine defnedilmesinin mümkün kılınmasıdır. Özetle bir yandan şehidimizin yakınlarının hassasiyetleri ve talepleri, diğer yandansa başka hassasiyetler dikkate alınmış olacak ve tek bir şehidimize özel bir ayrıcalık yapılmayacak. Burasının Bakanlar Kurulu kararı ertesinde devletin ilgili birimi tarafından da uygun görülmesi durumunda şehitlik olarak ilan edilmesi ve Şehit Hüseyin Ruso yanında örneğin Kaymaklı’da şehit düşen ve halen kayıp olan başka soydaşlarımızın da aynı şehitlik içerisine gömülmesi mümkün olacak…” (NOKTA KIBRIS – HASAN HASTÜRER – 4.12.2018)
ŞEHİT AİLELERİ VE MALUL GAZİLER DERNEĞİ KARŞI
Hüseyin Ruso’nun vurulduğu yere gömülmesi yönünde ailesinin talebine karşı çıkan tek örgüt, Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği olmuştu. Dernek, “Başka şehit ailelerinin de şehitlerinin vuruldukları yere gömülmelerini istemesi halinde ortaya büyük karmaşa çıkabileceğini” söyleyerek, geçtiğimiz günlerde dernek binasına pankart asmış ve “Şehitler arasında ayırımcılık yapmayınız!” sloganını kullanmıştı…
Konuyla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren ve şehitliklerle ilgili kararlara imza atan “Şehitlikler ve Anıtlar Kurulu”nda bir oy sahibi olan Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği’nin yanısıra bu kurulda askeri makamlar adına GKK’dan bir temsilci, ilgili belediyenin (Lefkoşa Belediyesi’nin) bir temsilcisi, Sosyal Hizmetler Dairesi’nin bir temsilcisi, İçişleri Bakanlığı’ndan bir temsilci bulunuyor.
Lefkoşa’da Küçük Kaymaklı’da askeri bölge içerisinde “Şehit Hüseyin Ruso Anıtı”nın yapılmış olduğu arazi aslında halen hayatta bulunmayan Kaymaklılı Hüseyin Topal ile Vedia Topal’a ait imiş. Ancak arazileri askeri bölge içerisinde kaldığından, kendilerine buna karşılık 74 sonrası Kızılbaş bölgesinde başka bir yer ve/veya puan verilmiş.
TEKKE BAHÇESİ KAZILMASAYDI, BULUNAMAYACAKTI…
Hüseyin Ruso, Kaymaklı’da vurulup öldürüldükten sonra naaşı bazı Kıbrıslırumlar tarafından Lefkoşa Genel Hastanesi morguna götürülmüş ve burada, Lefkoşa’da ve Kaymaklı’da 1963 çatışmalarında öldürülen ve naaşları morgta toplanan diğer bazı Kıbrıslıtürkler’le birlikte morgta bekletilmeye başlanmıştı.
Kıbrıslırum yetkili makamları, morgta bulunan, Lefkoşa’dan ve Kaymaklı’dan toplanmış bazı Kıbrıslıtürkler’in naaşlarının üzerinde kimlik aramışlar ve kimlik bulabildiklerinin isimlerini yazdıkları 21 kişilik bir liste oluşturmuşlardı. Üstünde kimlik bulunmayanlar için ise “Kaymaklı’dan isimsiz bir Kıbrıslıtürk” gibi tanımlar yapmışlardı.
Bu listeyi Kızılhaç aracılığıyla Kıbrıslıtürk makamlara göndermişler ve “Lefkoşa’nın çeşitli bölgelerinde öldürülen 21 Kıbrıslıtürk’ün naaşları Lefkoşa Genel Hastanesi morgunda beklemektedir. Bunları gelip alınız” diye haber göndermişlerdi. Tarih 4 Ocak 1964 idi.
Ancak o dönemin yetkili Kıbrıslıtürk makamları Lefkoşa Genel Hastanesi morgunda bulunan 21 veya 22 Kıbrıslıtürk’ün naaşını gidip almamış veya alamamış, Kızılhaç’tan da bu naaşları Türk tarafına getirmesi için herhangi bir talepte bulunmamışlardı…
Kıbrıslırumlar ise bir süre bekledikten sonra, Kıbrıslıtürk makamların 21 naaşı almayacağına kanaat getirince onları Ayvasıl Kıbrıslıtürk mezarlığı dışına açtıkları çukurlara gömmüşlerdi. Bu toplu mezarları bir süre sonra Kıbrıslıtürk yetkililer açmak istemiş ve İngiliz askerleri eşliğinde bu toplu mezarlar 13 Ocak 1964 tarihinde açılarak 21 veya 22 Kıbrıslıtürk’ün naaşı mezarlardan çıkarılmıştı.
Bunlar, herhangi bir kimliklendirme yapılmaksızın “Ayvasıl şehidi” adı altında, çoğu isimsiz olarak Lefkoşa’da Halkın Sesi gazetesi arkasındaki Tekke Bahçesi mezarlığına Kıbrıslıtürk yetkililer tarafından defnedilmişti. Ellerinde Kızılhaç aracılığıyla gönderilmiş olan 21 kişilik listeyle herhangi bir kıyaslama yapıp “kimliklendirme” girişiminde de bulunmamıştı Kıbrıslıtürk yetkili makamlar o günlerde. Tümünü de “Ayvasıl şehidi” olarak defnetmişlerdi, sessiz sedasız.
Yıllar sonra bu konuda araştırmalarımız ışığında Tekke Bahçesi’nin kazılması ve burada bulunan “kayıp” Kıbrıslıtürkler’den geride kalanların bu mezarlıktan çıkarılarak ailelerine doğru düzgün defin işlemi için iade edilmesi yönünde bu sayfalarda on yıl sürecek bir kampanya başlatmıştık. Kıbrıslıtürkler ilk kez YENİDÜZEN’de “Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler” yazı dizimizde yayımlanan belgeler ve röportajlar aracılığıyla, Tekke Bahçesi’ne bazı “kayıplar”ın gömülmüş olduğunu ve ailelerine haber verilmemiş olduğunu öğreniyordu… Ayvasıl’daki toplu mezarları kazan Dt. Hüsrev Dağseven de bildiklerini bizimle paylaşıyordu ve o dönemin Türkçe ve Rumca gazetelerinden bu olayla ilgili yazılmış olanları da paylaşıyorduk okurlarımızla…
Evet, Tekke Bahçesi’nde kazı yapılmalı ve “kayıplar”ımız bulunmalıydı: Ancak büyük engeller vardı: “Derin devlet”, Tekke Bahçesi’ndeki mezarların kazılmasına karşı çıkıyordu. Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği’nin o dönem Şehitlikler ve Anıtlar Kurulu’ndaki temsilcisi de, o dönemki başkanı da Tekke Bahçesi’nin kazılmasına karşı idi. Nitekim Kayıplar Komitesi’nin burada başlatmış olduğu bir kazı, İçişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren “Şehitlikler ve Anıtlar Kurulu” tarafından aynı gün “izin almadıkları” gerekçesiyle durdurulmuş ve mezarların kazılabilmesi ancak Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı döneminde pek çok mücadele ve çaba sonucu mümkün olabilmişti… Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk yetkilileri olsun, Cumhurbaşkanlığı’ndan güvenlik danışmanı emekli albay Halil Sadrazam olsun, Küçük Kaymaklılı “kayıp” yakınlarının oluşturduğu Küçük Kaymaklı Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Asbaşkan Ali Zeybekoğlu önderliğindeki büyük mücadelesi olsun, bizim on yıllık kampanyamız olsun, en sonunda sonuç verebilmiş ve Tekke Bahçesi’nde “sınırlı” sayıda mezarda kazı yapılması izni Bakanlar Kurulu’ndan çıkarılabilmişti. Bu mezarlar, yalnızca Ayvasıl’dan Tekke’ye getirilmiş Kıbrıslıtürkler’e ait mezarlardı… Ve bir de biri Boğaz’da, biri de Tekke Bahçesi’nde olmak üzere iki mezara sahip Önder İbrahim’in Tekke’deki mezarının kazılması için İsmail Bekir’in kızı Ülfet Canseç’in yaptığı girişimler sonucu kazı izni çıkmıştı: Bu mezardan da toplam beş kişi çıkarılmış ve kimliklendirilmişti…
TEKKE BAHÇESİ HALA KAZILMAYI BEKLİYOR…
Tekke Bahçesi’nde pek çok başka kuşkulu mezar daha bulunuyor… Bunların kazılabilmesi için bazı aileler girişim yapmış bulunuyor. Örneğin Lefkoşa Mezarlığı’nda “İbrahim Latif” yazılı mezarın kazılması için ailesi başvuru yapmış bulunuyor çünkü İbrahim Latif’in o mezarda değil, Lefkoşa’da ara bölgede bir noktada gömülü olduğu sanılıyor. Aynı şekilde Nilgün Ecvet Orhon, babası Ecvet Yusuf’un mezarının kazılması ve kimliklendirilmesi için başvuru yapmış bulunuyor. Gerek Tekke Bahçesi, gerekse diğer şehitliklerde kazılması gereken mezarlar ve bölgeler konusunda geniş bir çalışma yapılmış olduğunu biliyoruz ancak bu konu henüz sonuçlandırılmış değil. Gerek Tekke Bahçesi’nde, gerek diğer şehitliklerde kazı yapılabilmesi için Bakanlar Kurulu’nun yeni kararlar üretmesi gerekiyor…
Hüseyin Ruso’nun ailesinin acısını paylaşıyoruz… “Kayıplar” konusunda yıllardır yürütmekte olduğumuz mücadeleye, okurlarımızla birlikte devam edeceğiz ve başka “kayıp” ailelerinin de böyle sonuçlara ulaşabilmesi için her zaman YENİDÜZEN olarak yanlarında olacağız.
Bize konuşan, bilgi veren, bizi her zaman destekleyen hem Kıbrıslıtürk, hem Kıbrıslırum okurlarımıza gösterdikleri insaniyet nedeniyle buradan “Sonsuz teşekkürler” diyoruz.