1974’te savaşta ara bölgede öldürülen İbrahim Latif, 46 yıl aradan sonra kalıntılarının bulunarak DNA testleriyle kimliklendirilmesi ardından yeniden aynı mezara defnedildi…
46 yıl önce, 1974’te savaşta, Lefkoşa’da ara bölgede öldürülen İbrahim Latif, 46 yıl aradan sonra kalıntılarının bulunarak DNA testleriyle kimliklendirilmesi ardından yeniden aynı mezara defnedildi.
Hüzünlü ve huzurlu bir defin törenine katıldık dün sabah…
Dün sabah saat 10.00’da Lefkoşa Mezarlığı içerisindeki şehitliğe gittiğimiz zaman İbrahim Latif’in ailesi, sevenleri, onunla aynı birlikte görev yapmış silah arkadaşları toplanmıştı bile…
Mezarı kazılmıştı ve açıktı…
Toprak yığınları ve kürekler hazırdı…
Belediye defin arabası duruyordu…
Küçük tabut az sonra omuzlarda getirildi…
Ailesinin isteği üzerine herhangi bir dini ya da askeri tören yapılmaksızın, sade bir sermoniyle defnedildi…
“HİÇBİR EVLATİ BABASININ ÖLÜSÜNÜ ARAMAMALI…”
İbrahim Latif’in sevgili eşi Göksen İnce, sevgili oğlu Latif İnce, sevgili kızı Gülten İnce Erkan, Göksen İnce’nin çok değerli annesi ve rahmetlik Hüseyin Ruso’nun kızkardeşi Meryem Paralik buradaydı…
Gürol Ruso, Ahmet Ruso ve İbrahim Latif ile Göksen İnce’nin diğer akrabaları, torunlar, yeğenler hep buradaydı… Nilgün Ecvet Orhon, anneciğiyle birlikte katıldı cenaze törenine, onlar da buradaydı…
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi Asistanı Mine Balman da buradaydı… Kardeşi Zübeyir Hamit de tıpkı İbrahim Latif gibi resmi “Kayıplar Listesi”ne konmamış olan ve bu yüzden ailesi çok büyük acı çeken Kubilay Yıldırıcı da buradaydı… Ailenin acısını paylaşmaya ve birkaç kürek toprak atmaya gelmişti İbrahim Latif defnedilirken… Omorfo’dan çıkıp gelmişti…
Bir gün önce İbrahim Latif’in kızı Gülten, sosyal medya paylaşımında şöyle yazmıştı:
“46 yıl sonra… Hiçbir baba evladını gömmemeli… Hiçbir evlat da babasının ölüsünü aramamalı… Bu acıları ve öfkeleri yaşamamalı…
Bunca yıldır sadece anacığımın hisleriyle gittiğimiz mezara yarından itibaren, babam orda olduğu için gideceğiz. Hayatımızdaki bilinmezlik son buldu… Başta Cumhurbaşkanımız Sn. Mustafa Akıncı’ya ve bu karmaşık ve sıkıntılı süreçte bizlere yardımcı olan herkese teşekkür ederim…”
“ARTIK HUZURLUYUZ…”
Herkes toplandığı zaman küçük tabut mezara indirildi ve İbrahim Latif, bir kez daha kalıntılarının bulunmuş olduğu mezara defnedildi. Bir fark vardı: Bu kez ailesi kesin olarak onun kimliğinden emindi – bu mezarın üstüne gelişigüzel bir isim yazılmamıştı, gerçekten de İbrahim Latif’in mezarı olduğunu bilerek geleceklerdi buraya… Nitekim oğlu Latif İnce de, kızı Gülten de, eşi Göksen İnce hanım da, tümü de bana aynı şeyi söylediler: “Artık huzurluyuz…”
KAYIPLAR LİSTESİ’NE KONMAMIŞTI…
Bu huzuru çoktan hak etmişlerdi… Çok uzun yıllar boyunca sırf Kıbrıslıtürk resmi makamları sevgili İbrahim Latif’i “kayıp” olduğu halde resmi “Kayıplar Listesi”ne koymayarak, onun için olası bir gömü yerinde Kayıplar Komitesi’nin kazı yapmasını “engellemiş”lerdi… Çünkü İbrahim Latif, tüm diğer “kayıtsız kayıplar” gibi, “kayıtsız” bırakılmıştı “kayıp” olarak – “known dead” yani “ölü olduğu bilinen” kategorisinde olduğu gerekçesiyle, Kayıplar Komitesi kazı yapmayı reddetmiş ve sonuçta aile kendi çabalarıyla Birleşmiş Milletler’e başvurmuştu, bir okurumuzun göstermiş olduğu olası gömü yerinde kazı yapılsın diye… Çok zahmetli süreçler ardından, burada yapılmış olan kazının da yanlış bir noktada yapılmış olduğu anlaşılınca, yeni yeni süreçler başlatmak durumunda kalmışlar ve dövün dövün, bir türlü huzura kavuşamamışlardı…
HALİL SADRAZAM’IN ÖNEMLİ ROLÜ…
İbrahim Latif’in ailesi, tüm bunları onu unutmadıkları ve bulmak istedikleri için yürüttüler – ta başından Cumhurbaşkanlığı’na da, Kayıplar Komitesi’ne de yazılar gönderdiler, inatla ve ısrarla Lefkoşa Mezarlığı’nda bulunan ve üzerinde “İbrahim Latif” yazılı olan mezarın da açılarak DNA testleri yapılmasını talep ettiler… Onları Halil Sadrazam’la da buluşturarak, yardımcı olmasını istemiştik. Halil Sadrazam, Tekke Bahçesi kazılarında önemli rol oynayan, Sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın danışmanıydı… Vakti zamanında şehitliklerle ilgili bir kitap yazmış, mezarların yerlerini ve kimlerin bu mezarlarda yattığını da krokiler çizerek kitabına koymuştu… Sonraları gerek Tekke Bahçesi’nde, gerekse diğer bazı şehitliklerde askeri makamların yaptığı bazı düzenlemeler sonrasında ortaya başka bir tablo çıkacaktı… Bazı mezarlar “kayıp” olacak, bazı mezarların üstüne, içinde birisi olmadığı halde “meçhul” diye yazılacak ve bazı mezarlar da başkalarının isimleriyle yaptırılacaktı – böylece bu çok büyük karmaşadan çıkış yolu aranırken, Sayın Halil Sadrazam’ın da büyük emeği geçecekti çünkü o tüm bu şehitlikleri zaten yıllar önce inceleyip, krokiler çizip kitaplaştırmıştı…
EN NİHAYET HUZUR…
Bu son kazılarda da üzerinde “İbrahim Latif” yazılı mezar kazıldı ve DNA testleri yapıldı – kimliklendirme, bu mezarda yatanın İbrahim Latif olduğunu gösteriyordu…
En nihayet, aile huzura kavuşabilecekti…
Dokuz yıl önce ilk kez bu sayfalarda kaleme aldığımız bir yazıyla İbrahim Latif’in izini sürmeye başlamıştık… Bu cenaze töreniyle birlikte biz de bu sürecin sonuna geliyorduk ve biz de huzura kavuşacaktık…
HATIRALAR PAYLAŞILDI…
İbrahim Latif’le ilgili yazımızı okuyan Hasan Sarıca, sosyal medya sayfamıza şu notu gönderdi:
“Sevgül dostum, beni çok uzun yıllar öncesine götürdün. İbrahim Latif, 30uncu Bölük komutanı idi. 22 veya 23 Temmuz 1974’de 2 koldan hücuma kalkmıştık. Benim de içinde bulunduğum grup, Dereboyu’nda bulunan tren köprüsünün devamı olan tren yolu dediğimiz ve golf sahası olarak da bilinen hattan Kornaro Hotel’e doğru açık arazide saldırıyorduk. O gün eski hakemlerden Göral Mustafa havan mermisi parçası ile başından yaralanmıştı. Göçmenköylü mobilyacı Mehmet Salih ise 5 metre sağımda tam siper yatırken belinden vurulmuş ve yaralanmıştı.
Latif komutan ise Osman Paşa Caddesi ile Mehmet Akif Caddesinin kesiştiği yerdeki asfalt köprüden cezaevi yönüne sokaklara doğru hücuma kalkmışlardı. Bu gruptan 3-4 arkadaş şehit olmuş pek çok arkadaş yaralanmıştı.
Geri çekilip toplandığımızda benim de duyduğum Latif komutanın vurulduğu, yakıldığı ve sadece helmetinin İngiliz yüksek komiserliğinin arkasına atıldığı ve kayıp olduğu idi.
Ailesine ve silah arkadaşlarına bir kez daha baş sağlığı diliyorum. Değer biçilemeyecek bu çalışmalarından ötürü seni bir kez daha kutluyorum.”
Ali Fegan arkadaşımız ise yine sosyal medya sayfamıza şu paylaşımı yaptı:
“Ben o dönemde Makarına Fabrikasındaki bölükte görevli idim. Komşu bölüğün hücuma kalktığı gün, bizim bölükten de bir manga tam teşkilatlı destek vermek için seçildik. Manga İngiliz Elçiliği güneyinde dere kenarında mevzi aldık. Bulunduğumuz yer dereden 2-3 metre yüksekti, dereye inip Hapishaneye saldırıya geçecektik. Tam bu esnada yeni bir emir gelip görev iptal edildi. O gün bu olayla ilgili yayılan bir söylenti vardı. Türk Alayı Ortaköy’den bizler de bulunduğumuz bölüklerden hücuma geçip hapishaneyi alacaktık. Bu emri Kıbrıs’taki komutanların verdiğini, kolordunun bu emri duyunca iptal ettiğini duymuştum. Fakat hücum tam koordineli yapılamadığı için başarılı olamadı ve komşu bölükteki arkadaşlarımız şehit oldular.”
Biz de İbrahim Latif’in ailesinin acısını paylaşıyoruz ve bu süreçte ailesinin acısını dindirmek, İbrahim Latif’in gömü yerinin bulunmasını sağlamak için canla başla çalışan herkese yürekten teşekkür ediyoruz… Işıklarda ol sevgili İbrahim Latif… Artık herkes tam olarak nerede yattığını biliyor, seni sevenler gönül rahatlığıyla ziyaret edecek seni…