Ödül Aşık ÜLKER
CTP Milletvekili, Meclis Başkan Yardımcısı Fazilet Özdenefe, Cumhurbaşkanı Tatar’ın Deprem ve Diğer Doğal Afetlere Yönelik Mali Yardım ve Hazırlık Yasası'nı sosyal, ekonomik veya hukuki gerekçe göstermeden meclise geri gönderdiğini vurguladı.
Özdenefe, Tatar’ın geri gönderme yazısında, Üstel ile yaptığı istişare sonucunda “gerekli düzeltmelerin ve/veya değişikliklerin yapılmasına olanak sağlanması” ifadelerine yer verdiğini söyleyerek, “İlgili komitenin değişiklik yapabilmesi için gerekçeleri değerlendirmesi gerekmektedir ancak yazıda herhangi sosyal, ekonomik veya hukuki gerekçe olmaması komitenin niyet okumasını gerektirecektir. Kanaatimce bu da yasanın bütünlüklü olarak yeniden ele alınmasını gerekli kılmaktadır” dedi.
Fazilet Özdenefe, Cumhuriyet Meclisi’nde Depremle İlgili Hukuki ve Adli Sürecin İzlenmesine İlişkin Oluşturulan Geçici ve Özel Komitesi’nin Ankara ve Adıyaman’daki temasları hakkında da Yenidüzen’e bilgi vererek, TC’de konuya arzu edilen önemin ve hassasiyetin verildiğini görmenin kendilerini memnun ettiğini söyledi.
Bilirkişi raporlarının soruşturmaların genişlemesi gerektiğine dair kanaat oluşturması durumunda, idari makamlarla ilgili de gerekenin yapılacağının bilgisinin kendilerine verildiğinin altını çizen Özdenefe, “Kıbrıslı Türklerin yaşadığı kayıpların ve mağduriyetlerin görünmez olmasının kesinlikle söz konusu olmadığını gözlemledim. Bugünden sonra da sürecin aynı hassasiyet ve özenle devam edeceğine inanıyorum ve elbette Cumhuriyet Meclisi adına bizler de sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
“Tüm kayıplarımızla ilgili temaslarımızı gerçekleştirdik”
Soru: Cumhuriyet Meclisi, Depremle İlgili Hukuki ve Adli Sürecin İzlenmesine İlişkin Oluşturulan Geçici ve Özel Komitesi olarak Ankara ve Adıyaman’da temaslarda bulundunuz. Öncelikle bu temaslar ve yürütülen süreçle ilgili bilgi verir misiniz?
Özdenefe: Komite, soruşturmalar ve dava süreçleriyle ilgili gelişmelerin yakından takip edilmesi ve davalara taraf kayıp yakını insanlarımızla koordinasyonun sağlanması amacıyla kuruldu. TC’de gerek cezai, gerekse idari ve hukuk davaları bağlamında sürdürülecek adli süreçlerin her aşamasında ve gerekli görünen her durumda, TBMM, TC savcılıkları, Türkiye Adalet Bakanlığı’nca ölüm ve yaralanmalara ilişkin kurulan Deprem Suçluları Soruşturma Büroları, mahkemeler ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla istişare edilmesi, yerinde inceleme ve araştırma dahil olmak üzere gerekli her türlü girişimin yapılması ve süreçlerin sağlıklı ve seri bir şekilde devam edip sonuçlandırılması için gerekli her türlü desteğin verilmesi ve bilgi akışının sağlanması komitemizin başlıca görevleri arasındadır. Bu çerçevede geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğimiz ziyaret sırasında gelinen aşama hakkında detaylı bilgiler aldık.
Ziyaretten önce komite olarak resmi ve gayrı resmi toplantılar yaptık, uzmanlardan bilgi aldık, ailelerle görüştük. Sadece İsias Otel değil, Kırıkhan Öğretmenevi, Saray Otel ve Uçar Otel’de hayatını kaybeden yurttaşlarımızla ilgili olarak da titizlikle çalışıyoruz. İsias Otel’de 35, Kırıkhan Öğretmenevi’nde 4, Saray Otel’de 2, Uçar Otel’de de 1 yurttaşımız hayatını kaybetmişti. Özel ikametgahlarında hayatını kaybedenlerle birlikte toplam kayıp sayımız 49’dur. İsias Otel, biliyorsunuz, Türkiye kamuoyunun gündeminde daha fazla yer aldı. Bizler sadece İsias Otel’deki değil tüm kayıplarımızla ilgili olarak temaslarımızı gerçekleştirdik.
İki günlük ziyaretimizin ilk günü Ankara temaslarımızdan oluştu. TBMM Başkanı Mustafa Şentop, TBMM Deprem Araştırma Komisyonu, TBMM Adalet Komisyonu, Türkiye Adalet Bakan Yardımcısı ve heyetleriyle ile görüştük. İkinci gün Adıyaman’a gittik; orada da AFAD Koordinatör Vali olarak görevlendirilen Bitlis Valisi Oktay Çağatay, Belediye Başkanı Süleyman Kılınç, Adıyaman Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Süren ve davayla ilgilenen savcı ile görüştük. Gözlemlediğimiz kadarıyla, herkes Kıbrıs Türk halkının konuya duyarlılığının farkında ve bizleri en iyi şekilde bilgilendirebilmek adına detaylı dosyalar görüştüğümüz tüm yetkililerin önündeydi.
“Arzu ettiğimiz önemin, hassasiyetin verildiğini görmek bizleri memnun etti”
TC’de on binlerce kayıp, çökmüş ve ağır hasarlı binalar var. Bunlarla ilgili enkaz kaldırma çalışmaları halen devam ediyor. 13 milyon insanın etkilendiği bir depremden bahsediyoruz. Ve elbette yaklaşan bir seçim süreci var. Tüm bu yoğunluğun ortasında ilgili toplantıların ayarlanması ve gerçekleştirildiğimiz temaslar, konuya arzu ettiğimiz önemin, hassasiyetin verildiğini görmek bizleri memnun etmiştir. Kıbrıslı Türklerin yaşadığı kayıpların ve mağduriyetlerin görünmez olmasının kesinlikle söz konusu olmadığını gözlemledim. Bugünden sonra da sürecin aynı hassasiyet ve özenle devam edeceğine inanıyorum ve elbette Cumhuriyet Meclisi adına bizler de sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz.
“Delil toplanmadan hiçbir enkazın kaldırılmadığı bilgisi verildi”
Temaslarımızda verilen bilgiler tüm kayıplarımızla ilgili olarak ceza soruşturmalarının başlatıldığı yönündedir. Delil toplanmadan hiçbir enkazın kaldırılmadığı ve kaldırılmayacağı ilgili bilgi verildi. Sadece binaları yapan müteahhitler değil, temel atımından bitim aşamasına kadar sorumlular tespit edilecek. Her bölgede Deprem Suçları Soruşturma Büroları kuruldu, delillerin toplanması ve tüm keşifler başsavcılar ya da yetkilendirdikleri savcılar nezaretinde oluyor. Deprem soruşturmalarının süratle sonuçlanması için büyük şehirlerden ek savcılar görevlendirildi.
“Gizlilik yok”
İsias dosyasına 400-500 avukat müdahil oldu, bütün raporlara, evraklara avukatlar ulaşabiliyor, gizlilik yok. Her binadan demir, karot örneklerinin alındığı bilgisi var. Saray Otel ağır hasar aldı ancak yıkılmadığı için oradan numuneler kontrollü yıkım aşamasında alınacak. İsias Otel konusunda daha çok bilgi akışı var. Hatay ve Osmaniye ile ilgili daha sınırlı bilgiye ulaştık, bunlarla ilgili süreçleri yakından takip etmeye devam edeceğiz ve o bölgelere de en kısa zamanda komite olarak gideceğiz. Adıyaman özelinde, kamu binalarında da sorun olduğu için, mimari ve statik projelere ulaşma konusunda bazı sıkıntıların yaşandığını ancak İsias Otel ile ilgili olarak statik proje de dahil ilgili dosyalara bir tamam ulaşılabildiğini öğrendik.
Ankara ziyaretlerimiz sırasında TBMM Genel Kurulu’na da katıldık ve geldiğimiz anons edildiğinde kurul çalışmalarında hazır bulunan tüm partilerin temsilcileri bizleri selamladılar. AKP, CHP, İYİ Parti, HDP temsilcileri sürecin takipçisi olduklarını ve acımızı paylaştıklarını ifade ettiler. Görüştüğümüz herkesin süreci yakından takip ettiğini gördük. Bize verilen mesaj “kim ihmalde bulunduysa bunun bedelini ödeyecek” şeklindedir.
“TC’deki makamlar hızlı ve seri refleks verdi”
Bilirkişi raporları soruşturmaların genişlemesi gerektiği kanaatini oluşturursa, idari makamlarla ilgili de gerekenin yapılacağının bilgisi verildi. Buradaki ailelerin ve enkaza müdahale eden kurtarma ekipleri ve diğer yetkililerin yazılı olarak ifadeleri bizim mahkemelerimiz tarafından alınıp adli yardımlaşma kapsamında TC makamlarına gönderilecek. Bununla ilgili yazışmalar da başlamış bulunmaktadır. “Mümkün olduğunca hızlı ama en doğru şekilde tamamlanmış dosyalarla davaları açacağız” tutumunu sergiliyorlar. Hızlı ancak hukuki temeli yeterince hazırlanmamış bir şekilde dosyalanan davalar sağlıklı bir şekilde sonuçlanmaz. Oradaki ilgili makamların hızlı ve seri refleks verdiğini görüyoruz, bu önemlidir. Türkiye kamuoyunun da, resmi makamlarının da konuya hassasiyet ve titizlik gösterdiğini gözlemledik. Ancak soruşturmaların sağlıklı ve etkin yürütülmesi için zamana ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir. Nitekim İsias özelinde bilirkişi raporlarının kısa bir süre içerisinde ellerinde olacağını öngörmektedirler.
“Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği’nin kurulmuş olması önemli”
Şu an kayıp yakınlarını ayakta tutan en önemli faktörlerden birinin de yargılama süreciyle alakalı kamuoyundaki ilgilinin canlı tutulması mücadelesi olduğunu gözlemliyorum. İnanıyorum ki, bu mücadele devam ederken, ailelerin karşısına başka hedefler de çıkacak. Kurulan derneğin bunun en önemli örneği olduğunu düşünüyorum. Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği’nin kurulmuş olmasını ve önüne uzun vadeli hedefler koymasını çok önemli buluyorum. Hem aile yakınlarının bir araya gelip ortak acılarıyla birbirlerine dayanışma zemini oluşturması, hem de toplumun dayanışma sağlayabileceği bir çatı olması açısından çok önemli.
Soru: Yargılamaların nerede olacağı da zaman zaman tartışma konusu oluyor…
Özdenefe: Bize verilen bilgi yargılamaların ilgili bölgelerinde, “doğal hakim” ilkesine uygun olarak yapılacağıdır. Örneğin, İsias Otel ile ilgili yargılamalar, Adıyaman’da ve oradaki yetkili mahkeme heyeti tarafından gerçekleştirilecektir. Güvenlik ve adaletin tecellisinin risk altında göründüğü istisnai hallerde mevzuatta alternatifler olsa da, an itibarı ile bunu gerektirecek bir süreç içerisinde olunmadığı bilgisi bizlere aktarılmıştır.
“Süreç toplumdaki dayanışma ve yardım duygusunu zedeleyecek şekilde ele alındı”
Soru: Depremde bütün toplum travma yaşadı, sonrasında yardım kampanyaları başladı. Hükümet herhangi bir tasarruf tedbiri almadan maaş kesintisini gündeme getirdi, mecliste tartışmalar yaşandı ve yasa hükümetin oylarıyla geçti. Cumhurbaşkanı Tatar yasayı imzalamadı ve meclise geri gönderdi. Hükümetin bu konuyu ele alış şeklini, Meclis Başkan Yardımcısı olarak meclisteki tartışmaları ve Cumhurbaşkanı’nın Deprem ve Diğer Doğal Afetlere Yönelik Mali Yardım ve Hazırlık Yasası'nı iadesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özdenefe: Süreç hükümet tarafından doğru yönetilmedi, toplumdaki dayanışma ve yardım duygusunu zedeleyecek şekilde ele alındı. Toplumun dayanışma, elbirliğiyle hem TC’deki yaraları elinden geldiğince sarma, hem de kendi eksikliklerini tamamlama iradesi ortadayken, konunun duyarsızca, emrivakiyle, ilgili paydaşlarla sağlıklı istişareler yapılmadan ele alınmasını ciddi bir siyasi hata olarak değerlendiriyorum. Anayasa’ya uygunluk bir yana, toplumun cebine elini uzatan hükümet ne gibi tasarruflar yapıyor? Mecliste bunu sorguladığımız zaman “yapacağız” diyorlar ama yasada böyle bir şey yazmıyor. Yazılsaydı toplumun da muhalefetin de tepkisi daha farklı olabilirdi. “Bize inanın, bize güvenin, gereğini günü gelince yapacağız” gibi gayri ciddi, keyfi bir tutumları var. Demokratik bir toplum yönetiminin temel ilkelerinden, şeffaflıktan, hesap verilebilirlikten uzak bir zihniyetle bunları yapıyorlar.
“Yasanın bütünlüklü olarak yeniden ele alınması gerekecek”
Nitekim, 6 Nisan sabahı Cumhurbaşkanı ilgili yasayı onaylamayarak, değiştirilmek üzere meclise geri göndermiştir. Anayasa’da bu tip iadelerin gerekçesiyle birlikte yapılması öngörülmektedir. Sayın Tatar, geri gönderme yazısında gerekçe olarak Sayın Üstel ile yaptığı istişare sonucunda “gerekli düzeltmelerin ve/veya değişikliklerin yapılmasına olanak sağlanması” ifadelerine yer vermiştir. Başbakan tarafından kamuoyuna yapılan ve öngörülen değişikliklerle ilgili olduğunu anladığımız bir açıklama vardır, ancak meclise gelen yazıdan hareketle herhangi bir kanaat oluşturmak mümkün değildir. Komitenin değişiklik yapabilmesi için gerekçeleri değerlendirmesi gerekmektedir ancak yazıda herhangi sosyal, ekonomik veya hukuki gerekçe olmaması komitenin niyet okumasını gerektirecektir. Kanaatimce bu da yasanın bütünlüklü olarak yeniden ele alınmasını gerekli kılmaktadır.
Protokol...
Soru: Bu arada TC ile Mali İşbirliği Protokolü imzalandı ve yine meclise gelmedi…
Özdenefe: Protokolü bizler henüz görmedik hatta anlayabildiğimiz kadarıyla iktidar vekilleri de görmedi. Bize verilen eksik, farklı, yarım yamalak ve genelde de saldırganlıkla doldurulmuş cevaplardan anlıyoruz ki, hala eklemeler yapılmaktadır ve imzaları atılan belge aslında henüz yazılma aşamasındadır. Sayın Arıklı geçtiğimiz hafta genel kurulda protokole eklenecek yeni unsurlardan bahsetmiştir. İmzaları büyük bir gösteri ile atılan bir metnin içine yeni maddelerin hangi koşullarda ve nasıl ekleneceği, son halinin ne olacağının iktidardakiler tarafından dahi bilinmemesi devlet ciddiyetinden uzak hareket edildiğini göstermektedir. Yaşanan süreç Kıbrıs Türk halkının iradesinin iktidar tarafından devredilmesinin ve irade gaspının somut göstergesidir.
“Toplumun bütün sinir uçları hassas”
Soru: Bu süreçte yeniden eylemler, grevler başladı. Kamu İhale Yasası’nda değişiklik yapılmak isteniyor. Kıb-Tek’le ilgili Sayıştay Raporu çıktı. Hem mecliste, hem de toplumda gerginlik tırmanıyor. Nereye gidiyoruz?
Özdenefe: Halihazırda ağırlaşan ekonomik koşullar, kayıplarımızdan dolayı yaşanan travma, geleceğe dair belirsizlik ve endişe var. Kıbrıs meselesinde durağanlık hakim ve Cumhurbaşkanı’nın hal ve tavırları da topluma yardımcı olmuyor, kesinlikle topluma liderlik, önderlik etmekten çok uzak… Şu anda toplumun bütün sinir uçları hassas.
Kıb-Tek’teki yanlış yönetimle alakalı çıkan Sayıştay Raporu’nda kurumun nasıl milyonlarca lira zarara uğratıldığı, keyfi kararlarla zamanında yapılması gereken ihalelerin yapılmaması sonucunda kurumun, yani bu halkın parasının başka birilerinin cebine aktarıldığını gördük. Bu süreçte ayrıca, Başbakan ve maalesef ülkedeki sağ siyasetin önemli bir kısmının hemen hamasete ve “Rumculuk” edebiyatına sığındığına tanık oluyoruz. Yanlış uygulamalar, Kıb-Tek yönetim kurulundaki iş bilmezlik, basiretsizlik, yanlış yönetim ve yolsuzluk nedeniyle bugünlere geldik. Zamanında yatırım yapılmadığı için bugünkü sıkıntıları yaşadığımız ve sonucunda güneyden yüksek meblağlara enerji almak zorunda kaldığımız aşikarken, hamasete ve milliyetçiliğe sarılmaları aslında kendilerini izah noktasında ne kadar çaresiz olduklarının göstergesidir. Sayıştay Raporu’nda yer alanları yapanlar, tüm bunlara göz yumanlar ve bunları yapanları oraya atayanlar ve görevde tutmaya devam edenler topluma, “halledeceğiz, gereğini yapacağız” dediğinde toplumun gözünde elbette inandırıcılıkları olmaz.
“Ciddi bir umursuzluk ve gailesizlik hissediyoruz”
Başbakan aylardır meclis kürsüsüne çıkmadı ama öte yandan sağlık sorunlarına rağmen yerel seçimlerde örgüt, köy toplantılarının hepsine katıldı, Türkiye’ye ziyaretler yapıp ışıklar altında açıklamalar yaptı ama pazartesi günleri mecliste ana muhalefetin genel başkanının sorularına çıkıp cevap vermedi. Burada ciddi bir umursuzluk ve gailesizlik hissediyoruz. Aylardan sonra Başbakan geçtiğimiz perşembe gün kürsüye çıktı ve hükümet içindeki çelişkileri yeniden gözlemledik.
AKSA’nın 2024’e kadar sözleşmesi var ve talep durumunda aynı şartlarda sözleşmenin 3 yıl daha uzatılacağına dair şirketin taahhüdü var. “Siz bu ülkeye ucuz elektrik getirmemizi istemiyorsunuz” diyorlar. CTP, ucuza elektriğe veya enterkonnekte sisteme prensipte karşı mı? Böyle bir şey söz konusu değil, ama çarpıtıyorlar.
Kıb-Tek'in özerkleşmesi, profesyonelleşmesiyle alakalı yapılabilecek çok şey varken, bunları yapmadan aceleyle yasada değişiklik yapmak, günü geldiğinde, sorumluluk altında olanların da elini zayıflatacak. Mevzuatı değiştirerek elinizi güçlendirmiyorsunuz, kendi ayağınıza, toplumun ayağına kurşun sıkıyorsunuz. Kamu İhale Yasası’nda şeffaflık, rekabet, eşit muamele, hesap verilebilirlik, kamuoyu denetimi gibi temel ilkeler var. Yasada bir değişiklik yapılacaksa bile, bu temel ilkelere uygun yapılmalıdır. Gündemdeki değişiklikler, yasanın temel ilkeler maddesinde ifade edilen kriterlerin de hilafına değişikliklerdir. Endişemiz, günün sonunda tekelci bir piyasa yaratılacak olmasıdır. Stratejik konularla ilgili tekelleşmeye müsaade etmemeliyiz. Her türlü denetim mekanizmasından uzak bir şekilde, “ben yaptım oldu” mantığıyla bu değişiklikleri yapma ısrarı açıkçası potansiyel yolsuzluğa işaret ediyor. Çünkü biliyoruz ki ihale yoksa denetim yoktur, denetim yoksa da yolsuzluk olasıdır. Aynı şirketten 4 yıl daha aynı koşullarda hizmet almanın ve bu süre zarfında gerekli yatırımı yapmanın önü açıkken, bu acele niye?
“Meclis çalışanlarının yanındayım”
Soru: Meclis Başkan Yardımcısı olarak, Meclis Başkanı Zorlu Töre ile farklı duruşlarınız, zaman zaman basına da yansıyan tartışmalarınız var. Bu süreci nasıl yürütüyorsunuz? Başkan’ın Kamu İhale Yasası görüşmelerinde meclis personeline, özellikle stenograflara mobbing yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özdenefe: Ben bu tip yaklaşımların, meclisteki çalışma huzurunu bozduğuna inanıyorum. Meclisteki idareciler meclisteki çalışma huzurunu tesis etmekle ve meclisin sağlıklı bir şekilde çalışmasının önünü açmakla yükümlüdürler. Son yaşananları, personelin toplu olarak ya da ayrı ayrı odalara çekilmesini, baskıcı yaklaşımlara maruz kalmasını kesinlikle doğru bulmuyorum. Toplumsal hassasiyetlerin yüksek olduğu bir süreç içerisindeyiz. Sonuçta bu insanlar sendika üyesidir ve sendikalarının belirlediği eylem kararı çerçevesinde hareket etmişlerdir. Bu nedenden ötürü hedefe alınmalarını doğru bulmuyorum. Bu süreci yakından takip edeceğim, meclis çalışanlarının yanındayım.
Bugüne kadar başka uygulamalarda da sıkıntılarımız oldu. Meclis Başkan Yardımcısı olarak bunları kamuoyu önünde konuşmayı tercih etmiyorum. Yaşanan sıkıntıları divanın bilgisine getirerek çözmeye gayret ediyorum. Çünkü, nihayetinde meclis, halkın temsiliyetinin olduğu yerdir ve kurumsal yapısı zarar görmeden sıkıntıların çözülmesi gerektiğini düşünmekteyim. Maalesef bu her zaman kolay olmuyor.
“Rumcu”, “Ruma hizmet eden” hatta “vatan haini” gibi soğuk savaş dönemine ait ifadelerle, modası geçmiş jargonlarla bu devirde siyaset yapmayı benimsemem. Yapanlar vardır, Meclis Başkanı da maalesef zaman zaman benzeri söylemlerde bulunmakta, birleştirici olacağı yerde toplumu kutuplaştıran ifadeleri kullanmayı tercih edebilmektedir. Bunları kabul edebilmemiz söz konusu değildir. Mevcut sıkıntıların çözülmesi yönünde, divandaki tüm milletvekilleri ile birlikte çalışmaya devam edeceğim.