Hafta sonu enteresan bir kitap okudum. O replikte söylendiği gibi “Bütün dünyam değişmedi” gerçi, ama kitaptan etkilendim.
Kitabın adı ‘Dalga’...
Todd Strasser imzalı roman, 1969 yılında ABD’de geçen bir olaydan yola çıkılarak kaleme alınmış.
Öykü tamamen bir lisede geçiyor.
Ve herşey Ben Ross isimli tarih öğretmeninin bir gün sınıfta Hitler faşizmini anlatan bir belgeseli öğrencilere izletmesiyle başlıyor.
Nazilerin başta Yahudiler olmak üzere ‘arı ırk’tan olmayanlara uyguladığı vahşet ve milyonlarca insanı yok edişi, öğrencileri derinden etkiliyor.
Bir öğrenci ise belgeseli izledikten sonra öğretmene “Almanların tamamı Nazi miydi?” sorusunu soruyor.
Cevap: “Hayır, Almanların ancak yüzde 10’u Hitler’in destekçisiydi...”
Öğrenci bu cevabı alınca, şu zekice soruyu soruyor:
“İyi de, yüzde 10’luk Naziler insanları sabun fabrikalarında vahşice öldürürken geriye kalan yüzde 90 onlara niçin engel olmadı?”
Tarih öğretmeni bu soruya hazırlıklı değildi. Eveleyip gevelediyse de, tatmin edici bir cevap veremedi ve sonraki günlerde evde kendisini Nazilerle ilgili kitaplara verdi.
Aradığı şey, o sorunun yanıtıydı...
**
Kısa süre sonra öğretmen sınıfta bir ‘deney’e başlama kararı aldı. Sınıftaki öğrenciler üzerinde otorite kurmak için onlara ‘özel selam’, ‘ayağa kalkarak selamlama’, ‘lidere saygı’ gibi alışkanlıklar öğretmeyi denedi. Şaşırarak gördü ki, sınıfın tamamı buna uymaya dünden razıymış meğer!..
Sınıftaki dağınık, başarısız, silik öğrenciler ‘bir yerlere ait olma’ duygusuyla tanışınca karakterlerinde nüyük değişiklikler gözlendi.
‘Deney’ bir süre sonra öğretmenin de tahminlerinin ötesinde, ‘ötekini yok sayma’, ‘birlik üyesi olmayan en yakınını bile şiddetle yola getirme’ gibi eğilimlere yol açtı.
‘Dalga’ adı verdikleri bu ‘birlik’ sınıfı aşmış, okulun ve kasabanın konusu haline geldi.
Kimileri sağlanan ‘disiplin’, ‘birlik havası’ ve ‘bağlılık’ gibi tavırlar nedeniyle ‘Dalga’ya olumlu yaklaşırken, diğer bir kesim bundan ürkmeye başladı.
Ürkenler arasında bazı öğrenciler ve ailelerin yanı sıra, tarih öğretmenin eşi, hatta kendisi de vardı!..
**
Romanın sonunda tarih öğretmenini ‘Dalga’yı durdurmaya çalışırken görüyoruz.
Ama artık o kadar kolay değildir bu...
Kendisi de anladı ki, ‘disiplin aracılığıyla güç’, ‘birlik aracılığıyla güç’, ‘eylem aracılığıyla güç’ sloganlarıyla şekillendirilen insan kalabalıkları, bir süre sonra ‘lidere itaat’ eden bir ‘sürü’ haline geliyordu.
O ‘sürü’ etrafına korku salıyor, geriye kalanları susturuyor, pasifize ediyordu.
Bilim kurgu filmlerindeki ‘laboratuvarda üretilmiş ucube canlı’ gibi bir şeydi ortaya çıkan...
Ve aslında Ben Ross isimli tarih öğretmeni, Adolf Hitler’in metodlarını kullanarak sınıfında yaptığı ‘deney’le, Nazi ordusunun prototipini oluşturmuştu. Devam edebilse, belki de İkinci Hitler kendisi bile olabilirdi. Görüşleri ne kadar ters olsa da, ‘deney’ sırasında Hitler modeli ‘lider’ rolünün büyüsüne o bile kapılmıştı çünkü!..
Benzerlerini biz de görmüyor muyuz, ‘makro’ olsun, ‘mikro’ olsun, ‘iktidar’ hırslılarında?
Aman, içimizdeki ‘Küçük Hitler’lere dikkat!