Neriman CAHİT
Bir süredir kafam, ‘Sindirmek’ eylemine takıldı… Sin – dir – mek… Bilmem bu konuda siz hiç düşündünüz mü ?.. Düşündünüzse eğer, sindirmenin, iki anlamı olduğunu fark etmişsinizdir…
Bir anlamı: Karşısındakinin, buyruğundakinin, ya da ‘statü’ bakımından, senden daha aşağıda olanın üzerine gidip, zorla, baskıyla, şiddetle, korkuyla… Hatta terörle (söz ya da eylemle olabilir) onu sindirmek…
Bu tür sindirmek, yalnızca insanoğluna da özgü değil üstelik… Hayvanlar arasında da geçerli. Daha da ötesi; ‘fili – aslanı’ sindirmek…
Demek ki bu konu: İnsan ve hayvanda da ‘eşdeğerlidir…’ Şöyle ki: “Çocuğu Sindirmek, kadını sindirmek, aileyi, insanları, toplulukları, toplumu sindirmek…”
Tümü de eşdeğerli…
Tümünde de, sindiren ve sindirilen aynı durumda…
İKİNCİ TÜR
Gelelim İkinci Tür Sindirmeye…
Bu ise: İÇE SİNDİRMEK…
Bu tür sindirmek, ötekinden çok daha farklı…
Evet… İçe Sindirmek…
Yaptığınız işi… Duygularınızı, düşüncelerinizi, eylemlerinizi içe sindirmek…
Kısacası: İÇİMİZE SİNDİREREK YAŞAMAK…
***
Ne dersiniz…
Siz kendinizi hangi türe koyarsınız…
Ve barışık mısınız kendi kendinizle…
Öyleyse…
Ne mutlu size…
Ve…
Çevrenizdekilere…