İnsan Hakları Platformu ve Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi, ortak basın açıklaması yaptı, demokratik bir toplumda ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının, baskıcı denetime tabi tutulmasının veya sansürlenmesinin kabul edilebilir olmadığının altını çizdi.
Demokrasi kültürünün zedelenmesine yol açan bu yönde kısıtlayıcı ve hak ihlali barındıran uygulamaların bir an önce son bulmasını talep eden İnsan Hakları Platformu ve Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi, halihazırda süren bu yöndeki davaları takip edeceklerinin ve yasal değişiklikler için aktif olarak çalışmalar yürüteceklerini vurguladı.
28 Şubat, Pazartesi saat 9.00’da Mahkemeler önünde gerçekleşecek eyleme destek vereceklerini de duyuran Platformlar, her bir bireyin temel hakkı olan ifade özgürlüğüne önem veren herkesi de destek vermeye çağırdı.
Ortak açıklama şöyle:
“Demokratik bir toplumda ifade özgürlüğünün kısıtlanması, baskıcı denetime tabi tutulması veya sansürlenmesi kabul edilebilir değildir. Siyasiler başta olmak üzere, kamusal figürler, devletin kurum ve kuruluşları; siyasi eleştiri ve sorgulamaya doğal olarak daha çok açık olmalıdır. Bu doğrultuda rahatsız edici, iğrendirici, hoş olmayan, şoka uğratacak ifadelerin dahi korunması, insan hakları bakımından gerekli ve demokratik değerler açısından kilit öneme sahiptir.
Bir süredir takip ettiğimiz ve kamuoyunun da bilgisine getirilen davalar, ciddi bir sorun ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Son olarak Basın-Sen Başkanı gazeteci Ali Kişmir aleyhine, “Askeri Suç ve Cezalar Yasası” kapsamında soruşturma açılmış ve yargılanma süreci başlatılmıştır. Ali Kişmir’in yargılandığı dava maalesef ülkemizde giderek büyüyen ifade özgürlüğü hakkına tehdit oluşturan davaların bir örneğidir. Bu dava gibi duruşma aşamasına getirilen pek çok başka dava vardır. Önceden benzer davalarda beraat kararı verilmiş olmasına rağmen “yasaklı kitap bulundurmak”, “yasadışı örgüt üyeliği”, “cumhurbaşkanına hakaret etmek”, “bankacılık sistemine olan güveni zedelemek” gibi maddeler altında açılan davalar mevcuttur.
Bu davalara aşağıdaki örnekler verilebilir:
2017 yılında bir DAÜ öğrencisi, tasarrufunda “yasaklı kitap” bulundurmasından dolayı “Yasa dışı cemiyete üye olmak" ve "Yasa dışı cemiyete ait propaganda niteliğinde yayın bulundurmak" ile suçlanmış ve hala daha yargılanmaktadır. Söz konusu kişinin 2017 yılında el konulan bilgisayarı halen kendisine iade edilmemiştir. Aynı zamanda 2017 yılından beri yurt dışına çıkış yasağı konmuştur. Her celsede sanık ve avukatı duruşmaya hazır olsa da duruşma başlamamaktadır.
2018 yılında tasarrufundaki USB içerisinde kürtçe müzik bulunduran kişiye dava açılmış ancak halen daha yargılaması başlamamıştır.
2019 yılı Mart ayından beri, Bergül Gargınsu ve Simge Alıcı’nın davası bitmemiş ve haklarındaki yurt dışı çıkış yasağı devam etmektedir.
2020 yılında Erdal Eryener’e Cumhurbaşkanına hakaret suçundan dolayı hakkında dava okunmuş ve yurt dışına çıkışı yasaklanmıştır. Böbrek hastası olan Erdal Eryener’in Kıbrıs Cumhuriyeti kontrolü altındaki bölgelerde tedavisi için her defasında mahkemeden izin alması eziyete dönüşmüştür.
Abdullah Korkmazhan “Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği” gerekçesiyle Mart 2021’de tutuklanmış ve savcılık tarafından dava hazırlananıncaya dek yurt dışına çıkış yasağı talep edilmiş ancak mahkeme bu talebi reddetmiştir. Ancak, mahkeme vermiş olduğu kararda Abdullah Korkmazhan’ın yargılamasında hazır olması için polis karakoluna haftada bir gün imza vermesine karar vermiştir.
Aralık 2021’de Avrupa Gazetesi ve yazarlarına polis tarafından 6 dava okunmuştur.
Aralık 2021’de Avrupa gazetesi ve yazarlarına polis tarafından 3 dava daha okunmuştur. Ayrıca konu ile alakası olmayan Hasan Ulaş Altıok’a da dava okunmuştur.
Bir bankanın suç işlediğini ve suçların örtbas edildiğini iddia eden iş insanı Meriç Erülkü’ye polis tarafından Bankacılık sistemini ve/veya bankalara olan güveni zedeleyebilecek veya şöhretine veya servetine zarar verebileceği cihetle asılsız haber yayma iddiasıyla polis tarafından 6 dava okunmuştur.
Yine isim vermeden bir bankanın suç işlediğine yönelik tweet atan Avukat Mehmet Şahoğlu’na da aynı dava okunmuştur.
Son olarak da Basın-Sen Birliği Başkanı Ali Kişmir’in yaklaşık 1.5 yıl önce yazmış olduğu yazı nedeniyle Güvenlik Kuvvetlerinin manevi şahsiyetin tahkir ve tezyifi suçundan polis tarafından dava okunmuştur.
Anayasa, mevzuatımıza dahil edilen insan hakları sözleşmeleri ve onlara bağlı oluşturulan içtihat birlikte değerlendirildiğinde, yukarıda sayılan meselelerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi ve soruşturma konusu yapılmaması ve dava açılmaması gerekirdi. Örneğin iç hukukumuzun bağlı olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ışığında özellikle gazetecilerin ifade özgürlüklerinin cezai yaptırım riskiyle karşı karşıya bırakılarak kısıtlanması hak ihlali anlamı taşımaktadır. Bunun aksine insan hakları yükümlülükleri gereği gazetecilerin mesleklerini icra ederken karşılaştıkları risklere karşı korunmaları devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer almaktadır. AİHM açık şekilde üst üste ürettiği içtihatlar ile günümüzde ifade özgürlüğünü riske atacak cezai yaptırım öngören yasa maddelerinin orantılılık ilkesi ışığında ifade özgürlüğü hakkı ihlali doğuran, demokrasiyi zedeleyen ve toplumlarda oto sansürü oluşturabilecek bir durum olduğunu kabul etmektedir. Lakin ülkemizdeki mevcut bazı yasal düzenlemeler ve siyasi baskılar; özgürlükleri hiçe sayan, insan haklarına aykırı soruşturma yürütülmesi ve ardından cezai yargılama yapılmasına zemin yaratmaktadır.
Öncelikle geniş manada ifade, özelde ise basın özgürlüğünü korumak adına gereken önlemlerin alınması gerekir. Bu doğrultuda ilk adım olarak, hukuk sistemimizde yürürlükte olup ifade özgürlüğü ile çelişen düzenlemeler derhal değiştirilmelidir. Bunun yanında gazetecilerin mesleklerini icra ederken karşılaştıkları zorluklar tespit edilmeli ve devletin pozitif yükümlülükleri gereği korunmalıdırlar.
İnsan Hakları Platformu ve Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi olarak ülkemizdeki demokrasi kültürünün zedelenmesine yol açan bu yönde kısıtlayıcı ve hak ihlali barındıran uygulamaların bir an önce son bulmasını talep eder, halihazırda süren davaları takip edeceğimizi ve yasal değişiklikler için aktif olarak çalışmalar yürüteceğimizi bildiririz. Bu doğrultuda 28 Şubat, Pazartesi saat 9.00’da Mahkemeler önünde gerçekleşecek eyleme destek vereceğimizi duyurur, her bir bireyin temel hakkı olan ifade özgürlüğüne önem veren herkesi de destek vermeye çağırırız.”
İnsan Hakları Platformu Bileşenleri ve Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi
Evrensel Hasta Hakları Derneği
KUİR Kıbrıs Derneği
Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı
Mülteci Hakları Derneği
Pozitif Düşün İnisiyatifi
Sivil Toplum İnisiyatifi Derneği
Üçüncü Toplum Forumu