Özel sektör çalışanı bu ülkenin kaçıncı sınıf yurttaşıdır bilemem. Dilim dönmez anlatmaya, aklım ermez artık…
“İkinci sınıf” değil!
Ötesi…
Birisi aradı geçenlerde, hastaneye gitmiş, çocuğuna mutlaka bir ilaç alması gerekiyor, “sen özel sektör çalışanı sigortalısın, buradan veremeyiz” demişler.
* * *
Yıllar önce özel sektörden emekliye ayrılan büyüklerimiz İhtiyat Sandığı birikimi üzerinden ev almak hayalleri kurardı.
Kimileri alırdı. “Emekli oldum, evimizi aldık” derdi, huzurla...
Kamudaki emekli maaşı ile kıyası olmazdı, elbette…
Yine de hayali güzeldi.
Bir ev!
Gel zaman git zaman hayaller değişti, özelden emekli olanlar yeni bir araba almayı hayal ettiler.
Otuz yıllık çalışmışlığım, yatırımım, birikimim var ve ayıptır söylemesi, bugün emekli olsaydım eğer ikramiye dedikleri ücretle geçtim ev, araba, arabama ancak da dört yeni lastik alabilirim.
Bir dost emekli oldu geçenlerde, ikramiyesini sterlin yapmak istedi, lanet etti çalıştığı onca seneye!
İnsan nasıl isyan etmez!
O kadar çalış, geceyle gündüzü birbirine karıştır, onca gerilim yaşa, terle, ömür çürüt, yorgunluğa yaslan, ağart saçlarını ve günün sonunda eline geçen ikramiye hiç olsun!
Bunun en önemlisi sebebi Türk Lirası kullanmamızdır.
Şimdi “Mevduat Korumalı Kur Programı” deniyor ya…
Avrupalı para birimine geçişi beğenmemişti “Ulusal”cı abiler!
Önce ve en önce dünya kadar sigortalının İhtiyat Sandığı ikramiyeleri koruma altına alınmalıdır.
Kamu çalışanlarının emekli ikramiyesi de çok farksız değil…
O da yitiriyor giderek anlamını…
“Gelecek yok” dediğimiz bu!
Ya euro, sterlin gibi bir para birimi üzerinden tüm bu yatırımlar korunmalıdır ya da kur farkı dikkate alınarak Türk Lirası için özel faiz düzenlenmeli, destek verilmelidir.
Bir heşa Türkiye yollarına düştüler, Erdoğan’la poz poz, Oktay’la kucak kucağa görüntüler verdiler, övündüler de övündüler, Türk Lirası’na istikrardan, kur korumasından söz ettiler, yetmedi Euro’yu kötülediler.
Ne oldu?
Hiç!
Eğer koruyacaksanız önce yatırımlarımızı koruyunuz, geleceği garantiye alınız!
İnsanlar yaşlandığı zaman bakmıyorsunuz yetmez, bir de hiçleşiyor yatırımları…
Mevduatlar orada, siz neredesiniz?
Yeni geçişler için hareket zamanı
Yeni geçiş noktalarının açılması hem barış, hem de ekonomi için önemlidir.
Özellikle Lefkoşa’da tam bir eziyete dönüşüyor hele de araçlı geliş, gidişler…
Çoğunlukla da Kıbrıslı Rumlar bekliyorlar ve tıkanıklık güney kontrolünde yaşanıyor.
Hafta sonu gözlemledim.
Aslında dört görevli var Kıbrıslı Rum ama ikisi işlem yapabiliyor.
Çünkü kontrol noktaları çok yakın yakın ve dört görevli olsa da iki araç yanaşabiliyor.
Bu bir organizasyon sorunu!
Bir de tek geçiş noktası Lefkoşa’ya yetmiyor.
Yeni geçiş noktaları için birkaç seçenek var.
Özellikle Lefkoşa’da Baf Kapısı, Mağusa Kapısı olarak bilinen noktalar ve elbette Luricina!
Birleşmiş Milletler’in, Avrupa Birliği’nin, dünyanın gündemine taşımak gerekiyor bu açılımı, iki toplumlu komitelerde konuşmak gerekiyor.
Kayseri’deki işler bitmişse!
Askerlere yine mi izin yok!
Askere son 1 aydır izin yokmuş!
Hafta sonu futbol maçları sonrasında teknik direktörleri, başkanları dinliyorum, hepsi de aynı sorundan yakınıyor: Asker futbolcularımızı bir aydır görmüyoruz.
Niye?
Hem “barışa ihtiyaç yok, ülkeye 1974’te barış geldi” diyorlar.
Hem de kışlalara kapatıyorlar gençleri!
İstedikleri zaman izinleri kaldırıyorlar.
Anayasa’nın 10’uncu maddesi yurt savunması için tüm yetkiyi kolorduya veriyor, Cumhurbaşkanı da Başbakan da işlevsiz kalıyor, anladık.
Tamam da gençlerin özgürlüğünü kısıtlamak bu kadar sıradan olmamalı…
Hele bu çağda!
Psikolojik bir dayatmaya dönüşüyor giderek askerlik…
“Nöbetler dönmez” diye bir şehir efsanesi yaratılmış, saatlerce elde tüfek ayakta tutuyorlar çocukları…
Kimi, neyi, niçin bekliyorlar kimse bilmiyor.
“Askerde mantık yok” bir başka meşhur söz!
Hayatın içinde mantık var oysa…
Akıl mantık almıyor bu yaşananları…
Limana yanaşan dev gemiler!
Limasol’a gitmiştim hafta sonu ve limanda, yan yana cruise gemilerini gözlemledim.
Kıbrıs’ı ortak yurt yapmanın güzelliğini düşledim yeniden, fırsatları, imkanları, çok daha ışıl ışıl bir geleceği… Bunu inatla anlatmak gerekiyor yenilmeden, vazgeçmeden, yılgınlığa düşmeden…
Binlerce yolcu geliyor dünyanın dört bir yanından…
Dünyanın en büyük cruise gemisi orada şimdi…
Ada yarısına hapsettiler düşlerimizi ve kendilerinin dahi anlamadıkları hukuk terimleri üzerinden yalnızlaştırıyorlar bizi…
Siz ilhak örtülü “nutuklar” atarken, dünyanın en büyük gemileri turist taşıyor güneye!
Kimse umursamıyor yalancı formüllerinizi…
Ah ahhh!
‘Külliye’ projesi konuşulurken aklınıza gelseydi keşke, bu ülkeye yeni ve modern Yaşlı Bakım Evleri ihtiyacı!
O zaman açsaydınız ağzınızı!