Ulus IRKAD
Geçmiş haftalarda Baflı İşadamı Sayın Hüseyin Şevketoğlu’nun kitabından örnekler vererek kitabı tanıtmaya çalışmıştım. Tesadüf bu ya arkasından da Baf Ayannili 1963 öncesi ve sonrası Bayraktarlık görevlisi Sayın İlter Kırmızı’nın kitabı elime geçti ve her ikisini de hemen okuyarak iki yazarımızın aslında anı roman (İlter Kırmızı’nın belgeleri de olmasına rağmen bu gün bu tip kitaplar da roman olarak nitelenirler ve zaten kitap da içinde belgeler olmasına rağmen roman gibi bir nefeste sizi kendine bağlayarak okunmakta.) Geçen haftalarda Baf-Ülkü Yurdu Mahallesi’nden Hüseyin Şevketoğlu’nun daha fazla Baf’ın sosyal yaşantısı üzerindeki anılarına yer vermiştim. Bu defa da gene Kıbrıs ve Baf’ın gayrı-resmi tarihine ışık tutacak birkaç anısına yer vereceğim.
ŞEVKETOĞLU’NUN TÜRK İSTİHBARATINA KATILIŞI
Şevketoğlu, EOKA başladıktan sonra Kıbrıslıtürklerin de benzer şekilde örgütlenmeye başlamasını ve onların da aynen EOKA gibi bombalama faaliyetlerine başlamalarını, eğer EOKA eylemlerine devam edecekse onların da gözdağı vererek EOKA’ya mukavemet edeceklerinin mesajını verdiklerini yazar kitabında. Olay, EOKA döneminde Baf Türk Bölgesi’nde geçmekte ve Türk yeraltı Teşkilatı’nın da bombalama denemelerine nasıl başladığı anlatılmaktadır:
“Bu durumdan haberdar olan Harid Bey (Fedai, U.I.) Baf’a birkaç dinamit getirtmek için para toplamış. Lefke ve Dillirga bölgesinin insanları da Harid Bey’i sevdikleri için ona yardımcı olmuşlar. Dinamitleri teslim almaya Gaççaristo ile Mustafa Ruso gönderilmiş, Dinamit tedarikçisi, bir sepetin içine kat kat üzüm yapraklarının arasına bu dinamitleri koymuş, en üste de üzüm yerleştirerek gelenlere teslim etmiş. Nasıl patlatacaklarını da onlara izah etmiş.
O gün duyduğumuz bu ilk patlama, kafa karıştırmak, “Bakın bizde de var. Karşı koyarız” türünde bir göz korkutma patlamasıymış ama bu kadarı, bile hepimizi tedirgin etmeye yetmişti. Kısacası bu dinamit işi, bizim teşkilatçıların işiymiş.” (Şevketoğlu, 208, 2022)
ŞEVKETOĞLU’NUN İSTiHBARAT ÖYKÜSÜ
EOKA savaşı başlar başlamaz, Hüseyin Şevketoğlu Baf’ta Türk Haberler Ajansı muhabiri idi. Daha sonra Türkiye Konsolosluğu’ndan gelen birileri onu Baf’ta bulur ve ona kendilerine istihbarati bilgiler elde etmesi teklifinde bulunurlar: Kitabının 247, sayfasında Şevketoğlu bu olayı şu şekilde bizlere nakletmektedir:
“Yıl 1956’ıydı. Karşılarında 23 yaşını yeni doldurmuş genç biri vardı. Ne böyle bir tecrübem vardı ne yanımda bana hocalık edip tavsiyede bulunacak biri. Duygularımlan rengi öne çıkan gözlerimden, hırsımın ve isteğimin hat safhalarda olduğu belli olmalıydı ki bu onlar için yeterli olmuştu. Mutlu oldukları yüzlerinden okunuyordu. Herhalde böylesine önemli ve riskli bir görevi hemen ve derhal kabul eden birine rastlamaları işlerini kolaylaştırdığı için memnun olmuşlardı. “Yalnız” dedim, “Biraz zamana ihtiyacım olacak…” (Şevketoğlu, 247, 2022)
Bu kitabı aynen İlter Kırımızı’nın kitabı gibi okuyuculara tavsiye ediyorum çünkü okuyucular bu kitapta sadece 1955 ve 1963-64 Olaylarını değil, Baf’ı da hatta tarihini de öğrenecekler…
İLTER KIRMIZI’NIN KİTABI: “BİR SIR ADAM”
Bir Sır Adam Kitabı’nın anlatıcısı İlter Kırmızı Beydir fakat onun elindeki belgeleri toparlayıp düzenleyen ve kitap olmasını sağlayanlar da Koral Ozkoraltay, Güven Uludağ ve Osman Kırmızı’dır. Bu yazıda İlter Bey’den söz ederken elbette kitabı hazırlayanlardan da bahsetmekteyim. İlter Kırmızı Bey, kitabında bizlere anlattığı gibi 1963 olaylarıyla Bayraktarlık’tan sonra en güvenilir bir birimin başına atanan bir Baflı (Aydın-Ayannili) Kıbrıslıtürk... Kitabının başlarında benim de yakından bildiğim “Ayanni-Aydın” adlı köyünden ve köyün Kıbrıs ekonomisine yaptığı katkılarla üretimdeki önemli noktalarına parmak basıyor. Fakat İlter Kırmızı Bey, bize kitabında Kıbrıslıtürklerin Gayrı Resmi Tarihinden de bilgiler vermektedir (sf. 63):
“Türkten Türk’e kampanyası” zorla ve baskıyla yürürlüğe girdikten sonra halka haksızca baskıların gelmeye başlamasını kitabında şöyle yansıtmaktadır.
“…Bu şekilde Kıbrıslı Türkler arasında kapital sahibi zengin bir sınıf yaratılması hedefleniyordu. Bu zengin sınıf ortaya çıktıktan sonra, Türk çarşısı oluşacak ve sadece siyasal alanda değil, ekonomide de ayrılık/taksim gerçekleşmiş olacaktı. Ancak geleneksel tüketici davranışları, bu zorlamanın istendiği gibi yürümesini engelliyordu. Tüketici aynı ürünü, daha ucuz olan Rum tüccardan almaya devam ediyordu. Bunu engellemek için Çarşı Murakabe Ekipleri kuruldu. Bu ekipler çarşıda dolaşıyor, Rum tüccarlardan alışveriş yapan Kıbrıslı Türkleri uyarıyor, satın aldıkları mallara el koyuyor, bazı ekipler şiddet dahi uyguluyordu” (Uludağ & Özkoraltay & Kırmızı, 63, 2022)
“TÜRKTEN TÜRK”E KAMPANYASI HAKKINDA ÖZKER YAŞIN’IN BİR ANISI
Kitabın bu bölümü bana hemen Özker Yaşın’ın “Nevzat ve Ben” adlı ikinci cilt kitabından (Sf. 509) iki paragrafı anımsattı:
“Türk’ten Türk’e Kampanyası’nın uygulandığı yıllarda Kıbrıslı Türkler çok acı günler yaşadılar. Başlarından çok ilginç olaylar geçti.
Ben fazla ayrıntıya girmeden kendi başımdan geçenlerin bazılarını anlatacağım. Sanıyorum ki insanın başkalarından dinlediklerinden çok, kendi yaşadıklarını anlatması daha etkileyici oluyor..
Anımsanacağı üzere 1958 yılı yaz aylarında, her gün Peristerona’dan Lefkoşa’ya, Lefkoşa’dan Peristerona’ya gidip gelirken, başıma bir bela geleceği endişesine kapılmıştım.
Rumların Türkleri, Türklerin Rumları en fazla öldürdüğü, Rum Türk düşmanlığının en doruğa ulaştığı Lefkoşa’daki Lokmacı Barikatından Türk bölgesine girip Mecidiye sokağındaki dükkanımın önüne geldiğimde, peşime takılan iki adam, bavullarımı açtırıp bir gümrük memuru titizliğiyle içlerinde Rum tarafından alınmış bir mal olup olmadığını kontrol etmişlerdi.
İşte bu olay, benim Türk’ten Türk’e kampanyasının faşist uygulamaları ile ilk tanışmam oldu. Şayet yanılıp da uçak alanından dükkanıma gelirken Lefkoşa’nın Rum bölgesinden gereksinim duyduğum bir eşya almış olsaydım, kesilecek cezayı ödemeye mecbur edilecektim. Şayet ödemeyip direnmeye kalkışsaydım yolun ortasında dövülecektim. Belki arabamın camları kırılacak, lastikleri patlatılacaktı. Rum tarafından satın aldığım mal müsadere edilecekti...” (Yaşın, 509, 1997)
YASSIADA DURUŞMALARI VE SEFERBERLİK TETKİK KURULU
1960 Darbesi sonrasında Menderes Davasında Yassıada’da TMT de dava dosyasına konulmuştu, Bu dava sırasında “6-7 Eylül Olayları ve örtülü ödenek konuları doğrudan, seferberlik Tetkik Kurulu ve onun üzerinden silahlandırılan TMT de, dolaylı olarak bu süreçte gündeme geldi…” (Uludağ, G. & Özkoraltay, K. & Kırmızı, O., 93, 2022). Türkiye’de son zamanlarda çıkan kitaplar bize bu kuruluş hakkında bilgiler vermektedir. Ne isterse olsun TMT’nin indirek olarak bu kuruluşla bağlantıları olduğu Türkiye’de bugün tartışılmaktadır (Makarios Druşotis’in kitaplarında ise EOKA’nın da Yunanistan- Özel Harp veya oradaki Seferberlik Tetkik Kurulu’na bağlı olduğu iddia edilmektedir, Bk. Kıbrıs-1970-74-Druşotis.) Türkiye basınında veya daha sonraları Özel Harp Dairesi olarak tanınacak bu kuruluş aslında Psikolojik Savaş veya Asimetrik Savaşla ilgili faaliyetler yapmaktaydı. “Gizli ordular içinde en çok güçlendirilen ve buna bağlı olarak en aktifi Özel Harp Dairesi oldu. Çünkü gizli orduların oluşturulduğu ülkeler arasında Sovyetler Birliği’ne sınırı olan tek ülke Türkiye’ydi...” (Kılıç, 10, 2007).
Özel Harp Dairesi 27 Eylül 1952 tarihinde Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla kuruldu. Diğer ülkelerdeki gizli ordular gibi varlığı sır gibi saklandı. TBMM’nin bile bilmediği bu gizli ordunun kurucuları ve sonraki yöneticileri Amerika’daki merkezlerde özel harp eğitiminden geçirildi...” (Kılıç, 10, 2007)
“1935 ile 1955 yılları arasında dairede görev alan ve öne çıkan ilk özel harpçi subaylar şunlardı:
İsmail Tansu, Rıza Vuruşkan, Remzi Atılgan, Ahmet Soylu, Cahit Vural, Ahmet Göçmez, Bedri Esen, Nurettin Öktem, Hüseyin Ömür, Recep Atasu, Şadi Demirbilek, Osman Nalbant, Mehmet Kızılsu, Sibkatullah Yalan, Cemal Akkan” (Kılıç, 49, 2007)
Görüldüğü gibi bu isimlerin bazıları “Bir Sır Adam”da da sizlere pek yabancı değil.
Kıbrıslıtürkler, EOKA’ya karşı aynı yöntemlerle mücadele edecek bir örgütü oluşturdular ve Kıbrıs’ta olaylar kaçınılmaz olarak böyle başladı.
“SIR ADAM”DAN ÖZEL SAVAŞA
Sır Adam kitabında da ismi geçen Seferberlik Tetkik Kurulu veya Özel Harp Dairesi, Türkiye iç siyasetinde de maalesef çok adı geçen ve Türkiye’de bir türlü uygulanamayan demokrasi, adalet, İnsan Hakları ve Evrensel Hukuku’nun en büyük engelleyicisi olarak adından sözettirmektedir.
“Özel Harp Dairesi’nin ilk illegal ve gizli eylem alanı da 6-7 Eylül olaylarının çıkış noktası olan Kıbrıs oldu. Özel Harp Dairesi olaylardan üç ay önce adada sivil unsurları örgütlemeye gitmişti bile. En önemlisi de Özel Harp Dairesi’nin subay ve astsubayları özel harp tekniklerini adada pratiğe dökmeleriydi. Bu durum Kıbrıs Harekatı sonrasına kadar sürdü” (Kılıç, 92, 2007)
Aslında bu durum 1989 sonrasına hatta son zamanlara kadar sürdü çünkü Kuzey Kıbrıs’ta sürdürülen bombalama ve halka korku salma hatta muhalefeti beniletme teknikleri, hep bu Özel-Psikolojik Savaş veya Harbin teknik ve pratiklerinin bir devamıydı.
…Bazı Kıbrıslıtürk liderlerinin taksim yanlısı olmalarını ise İlter Bey şu şekilde yorumlamaktadır kitabında: “…Kıbrıslı Türk ve Rumların bir arada yaşamasının asla mümkün olmadığına inanıyordu. Bu kanadın yayın organı olarak görev yapan Nacak gazetesi sürekli olarak kışkırtıcı yayınlar yapmaya devam ediyordu” (Uludağ,G & Özkoraltay,K. & Kırmızı,O., 118, 2022)
Kitapta ilginç olan olaylardan biri de BM askerlerine yaptırılan silah taşımaları ile sabotajlardır ki bu konuda kitapta bol bol söz edilmektedir. (Bk. Sf 217, sf. 227, sf. 228-229).
Aşağıdaki açıklama da Kıbrıs Olaylarında sadece tek bir tarafın değil, diğer tarafın da ortak veya eşit payı olduğunu bize isbatlamaktadır:
“Kıbrıslı Rum liderliği ise, hem Kıbrıslı Türklerin geri evlerine dönmesini engelleyerek, hem de yeni göçler yaratılmasına neden olacak silahlı saldırılarla, Kıbrıslı Türk liderliğinin değirmenine su taşımaya devam etti. Kıbrıslı Türklerin siyasi görevlerinden ayrılması sonucunda, ortak hükümetin olduğu zamanlarda alamayacakları kararları hızlı bir şekilde almaya başladı.” (Uludağ,G & Özkoraltay,K. & Kırmızı,O., 215, 2022)
1974 olayları sırasında gerek Sancaktarların durumu ve gerekse bizlerle Baf Lazana mevkiinde çarpışırken aynen 1964 Erenköy Olaylarındaki gibi yaralanan Rahmetli Aktan Kamil’in (Yeğenim, Büyük Dayım Zihni İmamzade’nin torunu, U.I.) hikayeleri (sf. 486-487) de kitapta anlatıldığı gibidir. Aktan Kamil birkaç sene önce Güzelyurt’ta hayata gözlerini kaparken, Baf Sancaktar’ı Sadrettin Bey kod adıyla tanınan Cengizhan Özoğul da gene birkaç sene önce Ankara’da Sancaktar Mahallesi’nde hayata gözlerini kapamıştır. Rahmetle kalsınlar. Kitap aslında şimdiye kadar söylenilenlerin veya anlatılanların belgelerle desteklenmesidir ve bu konuda araştırma yapan arkadaşları tebrik etmek gerekmektedir.
KAYNAKÇA
Şevketoğlu, H. (2022 Dikey Uçuş, Baf’tan Lefkoşa’ya Birt Ömür, Anı Yayınları, İstanbul.
Uludağ,G & Özkoraltay,K. & Kırmızı,O. (2022) Bir Sır Adam, Söylem Printing, Lefkoşa.
Yaşın, Özker (1997) Nevzat ve Ben, Cilt 2, Yeşilada Yayınları, İstanbul.
Kılıç, Ecevit (2007) Özel Harp Dairesi, Güncel Yayıncılık, İstanbul.
Druşotis,Makarios (2006) Kıbrıs-1970-1974- EOKA B- Yunan Darbesi ve Türk İstilası