- Onca yaşanmışlıktan geriye kalan: İçlerinden “hiçliğin” uğultuları gelen iki boş deniz kabuğu işte - [Fikret Demirağ]
Bugün “yüzüm” gülmeliydi yine...
“Yaşadığımı hissettiğim an”lardan biri olmalıydı, onca karmaşık ve içinden çıkılmaz duyguyla debelleşen bedenimde...
Ve peşimi bırakmayan özlemler, bir kuş tüyü yumuşaklığında okşamalıydı şakaklarımı...
Elinde bir demet çiçek tutan çocuk masumluğum, bir yol kenarında bekleyen çaresizliğim, kendimi kendimde kaybedişliğim bir son bulmalıydı...
***
Bugün “umutlara” bezenmeliydim yine...
Kum tanelerinin birbirine kenetlendiği bir koy, küçük esintilerle gelgitler yaşayan kızıl dalgaları koynuna almalıydı...
Islanmalıydı, baş edilmez bir tutkunun gecenin kıyısına sakladığı o çok özel saatler...
Ve ay en kocaman haliyle keyif çatmalıydı tepemde...
Ay ışıl ışıl olmalıydı...
Bir büyük senfoninin en azgın anında, sahnenin en kenarında unutulmuş bir müzisyeni aydınlatan takip ışığı gibi aydınlanmalıydı kalp çarpıntım...
***
Bugün “heyecanlara” sarılmalıydım yine...
Bir dudak kemirmeliydi alt dudağımı, bir ağaç gövdesine yaslanmalıydı boynum, bir ürperiş gezinmeliydi göğsümde, bir dil tortusunu bırakmalıydı kalbimin derinlerine...
Bir kocaman gözle gelmeliydim göz göze... Ve şarap kıvamında akmalıydı sessizlik...
***
Bugün “genç ruhum”la buluşmalıydım yine...
Bugün “bağlanabilmeliydim” yeniden “içimde bir sen varsın” diyebildiğime...
Bugün “hüzünlerden” çaldığım zamanın bir diliminde “var oluşların” öyküsünü yazabilmeliydim...
Bugün “aşk be!” diyebilmeliydim, sonsuzluk şiirinin son hecesine...
Bugün, “dün”den de güzeldi be canım ve yarına “umut”tu o nedenle...
***
Onca günün ve anın ardından, “hiçler” uğultusu kaybolurken yaşamın akışında, iki deniz kabuğu olmalıydık dalgaların sesine terk edilmiş...
Ve kabuklarımıza dolmalıydı kendimizle ve yaşamla sevişmişlik...