Kıbrıs sorunu çözülmeyecek!
Son dönemlerde buna inandırılan çok “seçmen” çıktı karşıma!
Çoğunluğunun seçmenliği tartışılır ki o da ayrı mesele!
Şu bir gerçektir ki her zaman bu görüşü savunan çok kişi mutlaka olmuştur…
Çünkü çözüm istemiyorlar!
-*-*-
Neden çözüm istemiyorlar?
Abiciğim, ablacığım görünen köy kılavuz istemez ki; “… BM Güvenlik Konseyi kararları temelinde bir çözüm” işlerine gelmez de ondan!
-*-*-
Neden işlerine gelmez?
Gelin buna bir bakalım ve bazı kararları hatırlatalım…
-*-*-
Bana göre Kıbrıs ile ilgili en önemli BM Güvenlik Konseyi kararlarından biri; 4 Mart 1964 tarihli ve 186 sayılı karardır…
Bu karar açıkça diyor ki, “… Kıbrıs’ta tek bir egemen devlet vardır ve o da Kıbrıs Cumhuriyeti’dir…”
-*-*-
Arada dahaları vardır ama 353 sayılı karar da önemlidir…
20 Temmuz 1974 tarihli bu kararda, “… Kıbrıs Cumhuriyeti'nin uluslararası anlaşmalarla tesis edilen ve güvence altına alınan anayasal yapısının yeniden tesis edilmesi…” ifadesi sanırım çok açıktır…
Aynı kararda, “… Tüm Devletlere Kıbrıs'ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı duymaları çağrısında” bulunulur…
-*-*-
Yine arada bazı kararlar vardır ama 16 Ağustos 1974’teki 360 sayılı karar, bir kez daha şunu vurgular:
“… Tüm Devletler, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı duyduklarını beyan ettiler…”
Ve aynı karar der ki; “… Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı askeri harekat resmen reddedilmiştir… … Yabancı askeri personelin Kıbrıs Cumhuriyeti'nden gecikmeksizin geri çekilmesi…”
-*-*-
367 tarihli karar, BM Güvenlik Konseyi’nin, “… Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni tanımadığını beyan eden” 367 tarihli karardır ve akabinde alınan en az beş kararda, Kıbrıs’ın Kuzey bölgesinden, “işgal altındaki bölge” diye bahsedilir…
-*-*-
Uzatmaya gerek yok, arada sayısız karar vardır, müzakereler desteklenir, hayal kırıklığı belirtilir falan…
Ve derken 18 Kasım 1983 tarihli karar gelir…
Bu kararda özetle denir ki; “… Kuzey Kıbrıs'ın bağımsızlık ilan etme kararı hukuken geçersizdir…”
-*-*-
BM Güvenlik Konseyi kararları, üye devletleri yasal olarak bağlar…
Peki uymayanlara yaptırım uygulanır mı?
Tartışılır!
-*-*-
Efendim, bazılarını özetlediğim bu kararlar dururken, “KKTC’nin kabul edilmesi mümkün müdür?”
Hayır değildir!
KKTC’nin tanınabilmesi “hayal” dahi değildir…
Defalarca söylenmiştir; KKTC’yi Türkiye dahi tanıyamamıştır!
Sadece “tanıdım” demekle olmuyor bazı işler!
Tanıdığını uygulamaya koysa, örneğin Galatasaray bir KKTC takımı ile dostluk maksatlı maç bile yapsa, ceza alabilecektir…
-*-*-
İki devletli çözümde ısrarın tek sebebi vardır; mevcut durumun korunması…
Kaldı ki şu anda iki devletli çözüm ya da KKTC’nin tanınması siyaseti bir kez daha terkedilmek üzeredir…
-*-*-
Kıbrıs’ta mevcut durum, hangi açıdan bakarsanız bakın, “… işgalci” konumdaki ülkeye çok ciddi avantajlar sağlamıştır…
-*-*-
Kıbrıs’ta olası çözüm; Türkiye’den taşınan nüfusun geri gitmesi; Güney’e kovulan Rumların evlerine dönme hakkı ve milyarlarca dolarlık tazminat demektir!
Bunun “mevcut koşullar veya konjonktür çerçevesinde” Türkiye tarafından kabul edilmesini beklemek, ölüden göz yaşı beklemektir….
-*-*-
Efendim Rumlar başlattıydı; kanla aldık; kılıç hakkı falan mı?
Baba bir masal anlat bana!
Yeni Türkü’nün enfes şarkılarından biridir…
O başlattıydı, şu vurduydu, öteki şöyle yaptıydıyı geçin!
-*-*-
“Türkiye çekilirse KKKTC Gazze olur” gibi hem ahlaksız, hem Kıbrıslı Türkleri aşağılayan, hem ırkçı hem de Türkiye’yi çok zayıf gösteren “salakça” açıklamalardan da vaz geçin!
Türkiye, gerçekten Kıbrıs Türk toplumunun güvenliğini çok düşünüyorsa, şu andaki tükenişinden rahatsız olur…
Türkiye, gerçekten Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarının güvenliğini düşünüyorsa, değil Akdeniz sahiline, Sinop’a 12 kişilik bir özel tim oluştursa, Rum fanatizmine nefes bile aldırmaz!
-*-*-
Türkiye’nin, Kıbrıs’ta güvenliği sağlamak için Ada’da 20 bin veya ne bileyim 40 bin asker bulundurmasına hiç gerek yoktur!
Güney Kıbrıs’a doğru işaret parmağını sallayan Atatürk heykeli yeter ve artar!
-*-*-
Çözüme karşı olanlar, ahaliyi gaza getirmek için “Gazze” örneği veriyor, o kadar!
-*-*-
Şu gerçeği bir kez daha hatırlatalım; Kıbrıs sorununun çözümü demek; Türkiye’nin mevcut yönetiminin milliyetçi prestijinin çöküşüne ve içteki ciddi oy potansiyelinin hayal kırıklığına sebep olmak demektir…
-*-*-
Kıbrıs sorununun çözümü demek, Türkiye’nin Ada’daki bir kolordu gücündeki askerinin, 600 kişilik bir tabur büyüklüğüne inmesi demektir…
-*-*-
Ama hepsinden önemlisi, Kıbrıs’ta çözüm demek; mevcut ekonomik koşullarda, Türkiye’nin asla ödeyemeyeceği maddi tazminat demektir…
-*-*-
Kısacası, hiçbir çözüm modeli Türkiye’nin kabulü olamaz!
BM Güvenlik Konseyi ve Kıbrıs Cumhuriyeti diyelim ki “iki devletli çözüm”ü kabul etti!
Türkiye etmez!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Efendim Rumlar da çözüm istemez!
Bizi istemezler!
Denk görmezler!
Geçiniz canlarım benim, geçiniz!
Maçı idare ediniz!
Ensemizde lingiri oynamaya da devam ediniz!
Sidikli Kıbrıslı Türklerden bize ne, gebersinler kardeşim!
-*-*-
Sidikli Kıbrıslı Türkler ifadesiyle ne demek istediğimi eminim herkes anlamıştır!
“Hadi oradan aşağılık toplum”un Kıbrıslıcasıdır diyelim…
Peki, ensede lingiri oynamak ne demektir?
Bunu da siz çözün!
Bilenlere sorun, anlatsınlar ya da!
Hayırlı pazarlar…
Kıbrıs tarihi öldü!
Kıbrıs’ta en sevdiğim yer…
Yeşilırmak Kayası dediler adına…
Petra tou Limnitis…
Bre aman zaman, kime soralım?
Kimden alalım en sağlıklı bilgiyi?
Tuncer abiye…
-*-*-
Daha dün yazdım helik meselesini…
Samarellayı, gara yağı…
Bir dostum demişti ki, “… Bu üçünü kekik ve domatesle birlikte tüketenler ve bu üçünü üretenler, Yunanistan’daki filanca efendinin yanında çalışan Arnavut göçmenlerdir… Efendi ölünce, Osmanlı hepsini Kıbrıs’a gönderdi…”
-*-*-
Bu bilgiyi kim onaylayacak?
Tuncer abi…
-*-*-
Salamis Harabeleri?
Soli kalıntıları?
Vuni?
Tuncer abi…
-*-*-
Tarihti…
Bilgiydi…
Bilgeydi…
Kibardı…
İyi insandı…
-*-*-
Ölüm haberini işitir işitmez yaptığım tek bir yorum oldu:
“Kıbrıs tarihi öldü”…
-*-*-
Ve gerçek bir Kıbrıs sevdalısı; muhteşem bir yurtsever yitirildi…
Saygıyla anısı önünde eğiliyorum…