“İki kamyon dolusu baba, dört kamyon dolusu babasını kaybetmiş çocuk eder...”

Sevgül Uludağ

1974’te savaşta babasını kaybeden Nilgün Ecvet Orhon yazdı: “Ağlayan babasız çocuğun milliyeti önemli mi?...”

 

1974’te savaşta babasını kaybettiğinde küçük bir çocuk olan Nilgün Ecvet Orhon, sosyal medya sayfasında yaptığı paylaşımda, o günlerde yaşadığı etkileyici bir olayı anlattı ve “Ağlayan babasız çocuğun milliyeti önemli midir?” dedi.

Savaşta babasını kaybetmiş olmasına karşın, her zaman barış için ön saflarda mücadele eden Nilgün Ecvet Orhon şöyle yazdı:

“74 Temmuzu ya da Ağustosu... Hatırlamıyorum hangi ay...

Babamı henüz yeni kaybetmişim... Savaşa kurban vermişim... Çocuk kalbim yasta ve acı içinde... Geleceğimden endişelerim var ve babamı çok özlüyorum... Hissettiklerimi hiç unutmadım...

İşte o günlerde evimizin balkonunda babamın diktiği çiçeklere bakarken, kapının önünden geçen iki kamyon dolusu, gözleri bağlı Rum esir gördüm... Hepsi erkekti... Bilemiyorum, belki de babamı vuran Rum da içlerindeydi... Ama aklıma ilk gelen şey, onları acaba öldürecekler mi endişesi oldu... İki kamyon dolusu baba, dört kamyon dolusu babasını kaybetmiş çocuk eder... Çocuk kafam bunu hesapladı o anda şimşek hızıyla... Benim sınırsız acı yaşayan çocuk kalbimdeki kimsesizlik duygusunu yaşayacak olan dört kamyon dolusu çocuk... Rumca ağlayacaklar... Ben Türkçe ağlıyorum... Ağlamanın ve acının dili var mı? Ağlayan babasız çocuğun milliyeti önemli mi???

Ben o gün büyüdüm, ya da belki hiç büyümedim... Ama o gün insan olduğuma inanıyorum...

Sadece paylaşmak istedim...”

Nilgün Ecvet Orhon’un bu paylaşmıyla ilgili olarak bir sosyal medya arkadaşı ise şöyle yazdı:

“Buna bezer bir duyguyu ben da yaşadım hocanım, yıl ya 65 yada 66 Lefkoşa’da Yeni Kapı’da Gençlik Gücü Kulübü’nün üstünde Hisar üstündeki bir evdeki mevzide mücahit idim, bir sabah evin altındaki bodrumdan sesler gelmekteydi, bodruma indiğimde nereden bulup da getirdiklerini bilmediğim genç bir Rum’u bodrumda hapsettiklerini gördüm ve bu Rum’u orada üç gün tuttular, daha sonra onu kimse bir daha görmedi. Bu olayı bunca yıl geçmesine rağmen zaman zaman hep hatırlarım. Kendi aramızda hep konuştuk ama hiçbirimiz o Rum’a ne olduğunu öğrenemedik. Bizim bölük Çaglayan’dan Tanti’nin yani Aygasyano’ya kadar olan 33üncü bölüktü, Ermu bölgesi ise 22nci bölüktü,  büyük bir ihtimalle ya Çağlayan ya da Kaymaklı bölgesinden kaçırılan biri olabilir diye düşünüyorum…”

 


 

BASINDAN GÜNCEL

 

Deutsche Welle’den Kayıplar Komitesi’nde çalışan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum bilim insanları hakkında video:

“Kıbrıs: Toprağı barış için kazanlar…”

 

Deutsche Welle, Kayıplar Komitesi’nde birlikte çalışan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum arkeologlar ve laboratuvarda çalışan bilim insanlarıyla ilgili bir video yayımladı. 19 Mayıs 2017 tarihinde Deutsche Welle haber sitesinde Türkçe olarak yayımlanan video, “Kıbrıs: Toprağı barış için kazanlar” başlığı taşıyor.

Video’nun link’i:

https://www.dw.com/tr/k%C4%B1br%C4%B1s-topra%C4%9F%C4%B1-bar%C4%B1%C5%9F-i%C3%A7in-kazanlar/av-38899243

Video’da şöyle deniliyor:

“Kıbrıs'ta 1974'ten bu yana kayıp kişilerin gömüldükleri yerlerden çıkarılması, kimliklerinin belirlenmesi ve iade edilmeleri amacıyla çalışmalar yürüten Kayıp Şahıslar Komitesi'nde Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler birlikte çalışıyor…

Kayıplara karışan bu kişinin cesedi 43 yıl boyunca Kıbrıs topraklarında saklı kaldı…

Kayıp Şahıslar Komitesi çalışanları, kemikleri sabah saatlerinde buldu…

Bölünmüş memleketleri Kıbrıs’ta toprağı barış için kazıyorlar…”

Kayıplar Komitesi’nde arkeolog olarak çalışan İrini Papadopulu, “Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın burada birlikte çalışıyor olmaları, gerçekten çok önemli. Bu, işbirliğimiz için bir mesaj… Kayıp Şahıslar Komitesi benim gözümde gelecekte birlikte barış içerisinde yaşayacağımız toplumumuz için bir minyatür niteliğinde…” diyor Deutsche Welle’ye ve haber şöyle devam ediyor:

“Kayıp Şahıslar Komitesi’nde çalışan bilim insanları, yapılan her üç kazıdan birinde, çatışma kurbanlarının kalıntılarına rastlıyor. Şu ana dek “kayıp” kişilerin yarıdan fazlası çıkarıldı, kimlikleri belirlendi ve onlarca yıldır yas tutan ailelerine iade edildi.”

Kayıplar Komitesi’nde kazılarda arkeolog olarak çalışan Evren Korkmaz ise Deutsche Welle’ye şöyle konuşuyor:

“Kayıplar konusu, Kıbrıs sorununda belki de en önemlisi… Yani ailenin beklediği, annesini, babasını, kardeşini, halasını bulmaya çalışıyor Kayıplar Komitesi ve bu belki bir mutluluk değil ama bu bir son yani… Son olduğunda bir başlangıç, barışa da gidecek bence… İnşallah…”

Deutsche Welle daha sonra Kayıplar Komitesi laboratuarını ziyaret ederek burada çalışmakta olan bilim insanı Erdinç Usta’yla konuşuyor…

Deutsche Welle haberine şöyle devam ediyor:

“Erdinç Usta, ölümden korkmuyor… Ve daha da önemlisi, ölülerden de korkmuyor… 34 yaşındaki Erdinç Usta, burada arkeolog olarak çalışıyor. Fotoğraflı belgelendirme için kemik sınıflandırması yapıyor.

Usta, on yıl boyunca bu işi yaptıktan sonra, ölülerin kaderinden etkilenmeye başladığını söylüyor…”

Erdinç Usta, Deutsche Welle’ye şöyle diyor:

“Bir iskelet bulmuştuk, parmağında yüzüğü… Yüzüğün içinde yazan nişan ya da düğün tarihi, benim nişanlandığım günle aynıydı… Ve genç birisiydi. O beni biraz duygulandırmıştı, biraz farklı hissetmemi sağlamıştı…”

Deutsche Welle, daha sonra geçtiğimiz Kasım ayında kalıntıları bulunan bir Kıbrıslırum’un yakınlarını ziyaret ediyor ve onları da dinliyor… Deutsche Welle haberinde devamla şöyle deniliyor:

“Adanın güneyinde bir ailenin konuğuyuz. Eleftherios Yuannu’nun kalıntıları geçen Kasım ayında bulundu. Kardeşleri 42 yıl boyunca bu haberi beklemişti… Erkek kardeş Andreas ve kızkardeş Lenia, 1974’te henüz ergenlik dönemindeydi… Erkek kardeş Kipros’sa aynen yıllar sonra bulunan Eleftherios gibi asker olarak görev yapıyordu.

Bu acı onları mahvetmedi, aile Kıbrıslıtürkler’e nefret duyma yolunu da seçmedi… Bunun yerine Kayıplar Komitesi’ne minnettarlık duymayı tercih etti…  Erkek kardeş Andreas, “Bizim için Kayıplar Komitesi’nin yaptığı iş, bir Tanrı işi, bir sevap… Gerçekten bir sevap… Pekala böyle denebilir. Bir yakını kaybolan tüm Kıbrıslıtürkler’e ve Kıbrıslırumlar’a iyi haberler getirmeye devam etmelerini diliyorum….” diyor.

Ve bir sonraki sabah, defin işlemi gerçekleşiyor.

42 yıl boyunca hiç sesi çıkmaksızın canyoldaşı olan acı, bugün Andreas ve kardeşlerini terk ediyor… Yarım saat sonra Yuannular sonunda aile mezarlığında çember oluşturuyor.  Kayıplar Komitesi’nin yaptığı iş, bir çok ailenin acısı için onurlu bir sonu mümkün kılıyor…”