İki Olay, Bir Sonuç…

Kutlay Erk

Ülkenin son haftasının gündemi iki olaya yoğunlaştı; makus bir tutuklama, menfur bir cinayet…

Tutuklama olayı yargı aşamasına getirildiği için yorumlamada sıkıntı var ancak yargıya götürülen süreç polis için sıkıntısız olduğu yorumunu yapmak herhalde sıkıntı yaratmaz! Polis, Gargınsu’nun kusurunu hemen keşfetti, mahkemeden emir aldı, evi yokladı ve yasaklı emareler buldu… Maaşallah polise… Hangi polise?! Meclis damına çıkanları hala bulamayan polise… Faili meçhul siyasi cinayetler, kurşunlamalar gibi olaylarda halen karnesi zayıf olan polise… Gargınsu olayında şipşak…

Başbakan ve CTP çok eleştirildi bu olay karşısında; iki taraf da konuyu izlediğini ancak polise talimat vermeyeceğini, yargıya müdahale etmeyeceğini açıkladı… Doğru tutum, doğrusu bu… Siyasi talimatlarla polisin yaptıkları yüzünden çok cefalar çekmiş bir kitle olarak elbette CTP Başkanı ve Başbakan’ın tutumu demokrasinin ilerlemesi açısından doğru ve önemlidir. Ancak, polise siyasi kapsamlı talimat verenler olduğu ve bu talimatlarla polisin de hızır gibi işlem yaptığı veya konuyu dondurup işlemi ileri götürmediği olaylar da bu halkın hafızında hala vardır. Meclisin damına çıkmak serbest, meclisin karşısındaki TC Büyükelçiliği’ne bir mektup vermek isteyen sendikacılara yasak.

Her iki olay için de talimatlar olduğu kesin ama talimatı veren polisin bağlı olduğu Başbakan değil, bilinen başka makamlar… Başbakan’dan talep edilen, kendi demokratik tavrını o başka makamlara da benimsetmesi ve onları uyarmasıdır. Bu olayların faturasının Başbakan’a ve CTP’ye kesilmesi doğru değil ama böyle faturalar yazılmasını önlemek de Başbakan’ın ve CTP’nin ödevidir. Onlarca yıl önce, örneğin «Bütce meclise» diyerek demokrasiyi kurumlaştırmak için çabalayan CTP’nin de şimdilerde de «polise müdahaleye son» diye çabalaması gerek…

Polise müdahale edenlerin bir muradı daha olduğu da anlaşılıyor: Hükümet partisi CTP’nin sinir uçlarına dokunup, «İktidar kimde?» sorusunun cevabını CTP’lilere söyletmek ve CTP’yi yıpratmak… Rejimin iktidarlarının CTP’ye bu türden ilk saldırısı değil bu, son da olmayacak. CTP ve ilericilerin görevi, birbirileri ile bu nedenlerle didişmeyi bırakıp rejimin görünen saklı yüzü ile siyasi kavgayı yılmadan birlikte sürdürmektir.     

Menfur cinayet vakasında yitirilen değerli insan Gökhan Naim ışıklar içinde uyusun, ailesinin başı sağolsun… Planlanmış bir hırsızlık ve cinayet olduğu anlaşılıyor… Memleketin geldiği durum bu… Polis sanıkların eşkalini belirlemiş, arıyor; Güney’e kaçtıkları düşüncesi hakim… Olayın henüz izaha muhtaç yanları var ama kesin olan durum da şu: Her türlüsünden adi suçların günden güne süratle arttığı Kuzey Kıbrıs’ta, cürüm işleyip Güney’e kaçmak ve dolayısıyla yakalanmaktan kurtulmak da Kıbrıs sorununun bir ‘ikramı’dır. Ne hal ise, sınırlardan kaçak geçmek de mümkün…

Bu iki olayın bir sonucu var: Kıbrıs’ta çözümsüzlük koşulları, Kuzey Kıbrıs halkını rahatsız eden toplumsal olguların rahimidir. Kıbrıs sorunu, Denktaş ve Makarios’un uzlaştığı ve BM ölçütü haline getirdiği ‘İki toplumlu - İki bölgeli Federasyon’ ile çözülmedikçe bu türden olaylar süregelecektir. Hükümette Kıbrıslı Türklerin unsurları olacak, iktidarda Türkiye’nin unsurları… Siyasi suçluların göreceği yasal muameleler iktidarın talimatı ile olacak; adi suçluların Kuzey’den Güney’e kaçıp kurtulabileceği sınır da düzgün yurttaşlar için var olmaya devam edecek… 

Çözüm, Kıbrıs’ın bir yarısını, diğer yarısının suçlularının cenneti olmaktan çıkaracaktır. Çözüm, Kıbrıs’ta bir hükümet ve bir de onun üstünde bir iktidar gibi yapılanmayı ortadan kaldıracaktır. Çözüm, Kıbrıslı Türkleri adi suçluların artan tehdidinden ve siyasal zorbalıklardan kurtaracaktır. Çözüm, Kıbrıslı Türkler için özlenen huzura, hak edilen demokrasiye kavuşmak olacaktır.

Kıbrıslı Türkler o zaman kurtulmuş olacak…