Seçim, siyaset, aday, sıralama gündeminin dışına çıktım.
İki farklı tiyatro oyunu izledim hafta sonu, siyasetin oyunlarından sonra nasıl iyi geldi, nasıl harika hissettirdi, anlatamam.
Biri kuzeyde…
Biri güneyde…
Kıbrıslı Rumların acılarını hissettik, Türkçe…
Kıbrıslı Türklerin korkularını anımsadık, Yunanca…
“İktidar”ın düşmanlaştıran diline inat, sanatın odağına insanı alan sesleri ile arındık.
Yıkıntıların altındayız hep birlikte…
Çürüyoruz.
Makama, maaşa, iktidara, hırsa, arsızlığa, talimata kurban ettik yurdumuzu…
Yeniden inşa etmeliyiz.
Yeniden ve çok daha iyi bir yerden!
Bunu sanatla başarabiliriz en fazla…
Işık var hâlâ…
Kendi yurdunda göçebe, kendi evimizde evsizliğe karşı ışık var.
* * *
Maraş’a dair bir yerinden ve zamandan edinme oyunu “Kapalı”yı çevrimiçi yani online izlemiştim.
Ekrandan bakmak meğer ne kadar yapay, hissiz, uzakmış öyle!
Tiyatroda sanatçının nefesini hissetmek gerekiyor, sesindeki buğuyu duyumsamak, gözlerinin içine bakmak, hiçbir aracı olmadan…
Bu kez öyle oldu.
Yerinden edilen ne varsa, yerin yüzünde hep “eğreti” kaldığını, göçün aslında ölüme denk durduğunu yaşadık…
“Orada hayat vardı, hayat bir daha dikiş tutmadı.”
* * *
Aliye Ummanel olağanüstü bir metin yazdı, “Varosha” (Maraş) utancını harika anlattı.
Umarım sahnede kalmaz, kitaba taşınır, çok daha iyi akıllara kazınır.
* * *
Yitik bir kent için gerçek sahiplerine “sizin acılarınızı anlıyoruz” mesajıydı oyun…
Birbirine yaslanmış insan öyküleri, etkileyici bir bütünle dikenli telleri araladı.
“Biz de sizin acılarınızı anlıyoruz” mesajı da yine sanatla geldi, güneyden…
Antilogos Tiyatrosu’nun “1964” oyunu 4 Kıbrıslı Türkün, onca yokluğa, düşmanlığa, gerilime rağmen hayata tutunma öykülerini anlatıyor.
İzel Seylani de –ki son dönemde tiyatrodaki gururumuz- rol alıyor oyunda ve birlikte gittik, Lefkoşa’nın güneyine… 21’inci kez perdelerini açtı “1964”, bu rakam, hem ulaştığı seyirci hem de sahneleme anlamında son derece etkileyici…
* * *
Kıbrıs, yarım hayatlar ülkesidir.
İnsanı da sokağı da yüreği de yetimdir fazlaca...
Geleceğimiz “ortak yurt” inşası ile mümkündür ancak…
Yarım kalmış ne varsa, sökükleri dikerek…
Birbirimizi daha iyi anlayarak…
Güvenerek, hissederek, samimiyetle…
“Biz” olmayı başarabiliriz…
Bizi ayıran ne varsa “düşman” görmek yerine, çoğulculukla sahiplenerek…
---
Notlarım!
---
* Bandabuliya Sahnesi’nin anahtarları teslim edilmemişse eğer, bu oyun, tam da oraya göreydi bence, Varosha misali “yıkılmamışsa” sahne… Hem iki oyun aynı anda sahnelenirdi o zaman…
** Antilogos Tiyatrosu’nun “1964” oyununu ayrıca yazacak, çok daha geniş anlatacağım.