Pandeminin hayatımızdan büyük oranda çıkmasına bile sevinemedik.
Oysa ki pandeminin şimdiki hale gelişini o kadar uzun zaman bekledik ki!
Planlar yaptık, hayaller kurduk.
Pandemi bir bitse şunu yapacağım, bunu yapacağım dedik.
Ama olmadı.
Neden?
Çünkü pahalılık, zamlar, TL’nin günden güne, neredeyse her dakika eriyişi pandemi günlerinde yaptığımız planları olanaksız hale getirdi.
Parasız, masrafsız yapacağımızı şeyler yok mu peki?
Var tabii… Maskesiz yürüyüşe çıkar, bol bol nefes alırsınız…
Bir arkadaşı gördüğünüzde elini sıkar, yine biraz tedirgin olsak da kucaklarız.
Bunlar bedava ama fazlası olmaz.
Bir yerlere oturup bir şey içemez, bir şeyler yiyemez durumdayız artık.
Arabamızla alıp başımızı gitmek de maalesef imkânsız artık.
Bunu yaparsak uzun bir süre günlük harcamalarımızı oldukça fazla kısmak durumunda kalırız.
***
Akaryakıt her gün neredeyse zamlanırken bir yerden bir yere gitmek, her gün işe gidip gelmek, biraz uzak olan annenizi-babanızı sık sık ziyaret etmek nostalji oluyor artık…
İşe gidenler olabildiğince izin alarak benzin masrafını düşürmenin veya işe arabasız gidebilmenin yollarını arar oldular.
Anneler-babalar çocuklarını artık daha az görebilmenin normalliğine kendilerine alıştıracaklar mecburen…
Keşke yollarımız uygun olsa, trafikte kaza yapmanın olasılığı düşük olsa da bisiklet kullanabilsek…
Lefkoşa’nın içinde bisikletle işe gidip gelmek ne kadar güvenli olabilir?
Veya Lapta-Garava’dan Girne’ye yine bisikletle gitmek ne kadar mantıklı olabilir?
Hamitköy’den Lefkoşa merkeze giden bir bisikletlinin bir araba altında kalmama, kaza yapmama olasılığı ne kadardır?
***
Sevinemedik.
Pandemi bitti deyip havalara uçamadık.
Oysa pandemi nedeniyle evlere kapandığımız zamanlar uzak değil. Şehirlerarası yolların kapandığı, polis kontrolünde yollara çıktığımız zamanlar uzak değil.
Sevdiğimizden uzak durduğumuz, elimizin başka ellere değmemesi için eldiven taktığımız, dezenfektanlarla, en yakınımızın tanınmaz hale geldiği maskelerle gezdiğimiz zamanlar uzak değil.
Daha dün yaşadık bunları…
Maskeler kalktı artık. Çok kısıtlı yerlerde kaldı, onlar da yok gibi…
Ama biz sevinemedik.
Cebimizde eriyen para, sağlık sorunlarıyla boğuştuğumuz günleri unutmamıza engel oluyor. Mutluluğumuzu engelliyor.
Asgari ücretle geçinmeye çalışanlar, siftah yapmadan dükkânını kapatıp eve gitmek zorunda kalanlar içinde bulunduğu ayın nasıl geçeceğini hesaplarken, maliyetini çıkaramayan çiftçi, hayvancı, üretici bir daha sefere nasıl ekip biçeceğini, nasıl yem, ilaç alabileceğini bilemezken, kamuda çalışan bile artık ayı nasıl çıkaracağını hesaplar duruma gelirken pandeminin bitişine sevinmemize bile izin verilmedi.
***
Protokollermiş, ekonomik önlemlermiş, pansumanmış, kısa-uzun vadeli planlarmış hiç ama hiç umut vadetmiyorlar bana…
Euro’ya geçiş çalışması olsa, müzakerelerle ilgili bir uğraş olsa, bu karanlıktan çıkış için bir gaile gelişse biraz umutlanacağız.
Oysa bunların tam aksine “güdülmesi kolay koyun toplum” yaratmak uğruna gelişiyor çalışmalar…
Ya bu yolu seçip her şeyi kabullenip ot gibi yaşamayı kabullenecek bu toplum veya hemen yukarıda yazdığım Euro’ya geçiş gibi, müzakereleri zorlayacak siyasi gelişmeler ve Kıbrıs sorununda sonuca varılması gibi uğraşları seçip umudu yaşatmaya devam edeceğiz.
İkinci seçeneği yazarken bile kendi adıma umutlanıyorum.