“İki taraf da yaşananlardan hala ders çıkarmadı…” 2

Sevgül Uludağ

Bülent Şemiler’in ailesinden tam dört “kayıp” var…  1963-64’te amcaları Ekrem Şemiler ve Şahap Şemiler “kayıp” edilmiş, nenesinin Karpaz’daki sülalesinden baba-oğul Mustafa İzzet Zorba ve Menteş Zorba da hala “kayıp”… Bülent Şemiler anlatıyor

 

Ailesinden dört “kayıp” olan Bülent Şemiler’le röportajımızın devamı şöyle:


BÜLENT ŞEMİLER: Yıllarca Tekke bahçesinin kazılarak bu insanların kimlik tespitlerinin yapılması askeri makamlarca engellendi. Aileleri karanlıkta bırakıldı çünkü TMT’nin de gayrı nizami olarak vurduğu Rum esirleri buraya gömdüğü anlatılmaktaydı ve Türk-Rum cesetlerin biri birine karışık çıkmasından korkuluyordu belki de.
Daha önce Rumlar’ın Ayvasıl gömü yerinin açılması sırasında gösterdikleri panik durumunu bu sefer Türkler göstermeye başladı ve kazılardan gerçeklerin çıkmasını istemediler. Kemikler üzerinden siyaset yapılıyordu. Uzun zaman sonra Tekke Bahçesi’ndeki gömü yerinden cesetler kazılıp çıkarılınca DNA testinde bir cesedin Ekrem Şemiler’e ait olduğu belirlendi. Elbiseleri ile gömülmüştü. Görebildiğimize göre kaburgalarında 3-4 adet kırık vardı ve belli ki çok kurşun ile göğsünden vurulmuştu. Dil kemiğinde de kırılma tespit edildi. Bu verandada vurulduğu için annesi onun vücudunu içeri çekmeğe çalışırken olmuş olabilir veya yaralı kalıp yaralı halde Nikos Sampson’un  adamları tarafından alınıp götürülmüş sonradan öldürülmüş olabilir…
Şimdi kemikleri 21 Mayıs ta yapılacak bir tören ile şehitliğe gömülecek…
Diğer aile fertlerimiz hala daha kayıptır ve yok edilmiştir.

SORU: Amcan Ekrem Şemiler’i hatırlar mın?
BÜLENT ŞEMİLER:
Hatırlarım tabii…

SORU: Nasıl birisiydi?
BÜLENT ŞEMİLER:
Çok iyi bir adamdı. Devamlı bize tatlı getirirdi, hediyecik getirirdi ve çocuklarla çocuktu çok…

SORU: Ne iş yapardı?
BÜLENT ŞEMİLER:
Bel-Kola’da çalışırdı. Bel-Kola’da, Ramiz Manyera’yla…

SORU: O günlerde Kaymaklı’da kalırlardı herhalde…
BÜLENT ŞEMİLER:
Dedemlerin evi Kaymaklı’daydı. Dedem ölmüştü… Nenemle beraber kalırdı Ekrem amcam…
Bu “kayıp”, “şehit” olayları çok enteresandır… Kennedy ne zaman öldürüldüydü?

SORU: Sanırım Aralık 1963…
BÜLENT ŞEMİLER:
O günleri hatırlattın bana… Biz Köşklüçiftlik İlkokulu’na giderdik, şimdiki Tuncer İlkokulu… Derviş Kemal Deniz’le, hem Firuz Hasan Fehmi, beraberdik, bisikletçiklerimizle biz… Dediler işte “John Kennedy’yi vurdular…”
Kennedy bize okula süt, tereyağı, sabah ekmek verirlerdi, sürerlerdi bu Amerikan yardımı tereyağlarını, süt ve kahvaltı verirlerdi…

SORU: Ama o daha sonradır, Aralık’tan sonradır…
BÜLENT ŞEMİLER:
Aralık’tan sonradır? John Kennedy kafamızda böyle ideal bir president (cumhurbaşkanı) görünürdü ve vuruldu… Ve biz çocuk aklımızla, “Niçin vuruldu? Niçin öldürdüler?” diye düşünürdük… Aramızda hep konuşurduk… Ve bir ay sonra da – hemen hemen – bizim sınıf öğretmenimiz Tuncer Bey… Şehit Tuncer… Dediler “Tuncer Bey’i vurdular…”
Ve şok geçirdik. Niçin vurulur insanlar gibisinden… Sebebi nedir?

SORU: Gerçi Şehit Tuncer’i bazı Kıbrıslıtürkler vurduydu zandersam…
BÜLENT ŞEMİLER:
Öyle derler… Yanlışlıkla iki ekip un fabrikasına gitmiş da Vural’la beraber, Yılmaz Bora falan… Yanlışlıkla birbirlerini vurdular… Öyle duydum…

SORU: Kemal Hıfzıoğlu onların Kıbrıslırum olduğunu sanıp ateş açmış diye anlattılardı bana Trafik Polisi’nin olduğu binadan, adama “Dikkat et da Kıbrıslırumlar baskın yapacak birazdan” denmişmiş… Yani bu tür bir iç karmaşada vurulmuş Tuncer…
BÜLENT ŞEMİLER:
Neysa… Eve gittik, dediler “Okula gelmeyeceksiniz” falan filan… Babam bizi aldı götürdü, Şahap amcamın evi Köşklüçiftliğin içindeydi… Biz da FİNA benzin istasyonunun yanındaydık. Biz sınırdaydık… Gittik da bodruma indik amcam Şahap Şemiler’in evine…
Ve nenem geldi, yerden yere vurur kendini, Ekrem amcamı vurdular Kaymaklı’da diye… Hepimiz da orada yerik, bodrumda otururuk böyle… Birkaç gün sonra da dediler “Şahap Şemi kayboldu otomobiliynan…” Bir posta daha krizler, bağırmalar, çağırmalar…
O Aralık 63, Ocak 64… Çok enteresan günler geçirdik, bu “kayıplar”, öldürmeler…

SORU: Ondan sonra da herhalde Menteş Zorba’nın haberini aldınız…
BÜLENT ŞEMİLER:
Sonra Menteş’in…

SORU: O da hastanedeydi…
BÜLENT ŞEMİLER:
Hastanede bademcik ameliyatı olacak diye yattı, vurdular kendini hastanede…

SORU: Onu “Teşkilat” hastaneye, hemşire Mehmet Veli’ye destek olsun diye gönderdiydi, aslında bir şeyi yoktu diye anlatılanlar da var… “Teşkilat” demiş ki “Git hastaneye, apandisitin var gibi yap, Mehmet Veli yalnızdır orada, ona destek ol…”
BÜLENT ŞEMİLER:
Bunu ilk defa duyarım… Nasıl destek olacaktı ki Mehmet Veli’ye?

SORU: Gerekçesi ne olursa olsun, Mehmet Veli’yi de, Menteş Zorba’yı da vurup bazı Kıbrıslırumlar ve sonra da “kayıp” edildiler… O günlerde hastanede gerginlik vardı çünkü hastaneye egemen olanlar, bazı eski EOKA’cılardı… T. diye birisi vardı, işin başında… P. diye bir başka şahıs vardı… T. hastanenin başındaydı ve Sampson’un çok yakını bir kadınla evliydi…
BÜLENT ŞEMİLER:
O zaman zaten iki toplum birbirine girmek üzere ayarlandıydı dışarıdan, üçüncü devletler tarafından… Ve herkes kendi toplumunu koruyacak diye girerdi EOKA’ya veya TMT’ye, hiç düşünmeden, etmeden…

SORU: Zaten yok diyebilirler miydi? Benim babam “Yok” dedi, “Ben insan öldüremem” dedi ve bedelini ödedi.
BÜLENT ŞEMİLER:
“Yok” da denemezdi…

SORU: Ondan sonra Emine nenen ne oldu? İki evladı da “kayıp”tı… İki oğlu birden gittiydi…
BÜLENT ŞEMİLER:
Nenem ne oldu? Çok travmalar geçirdi kadın… Fakat bunlar eski toprak, sağlamıdılar… Mesela Şahap Şemi’nin evinde biz saklanırken bodrumda, çok yakından silah sesleri gelmeye başladıydı. İşte Rumlar geçmiş Önder-Atleks’in olduğu yeri ve arka tarlaydı, Köşklüçiftlik İlkokulu’nun arkası ve geliyorlar Köşklüçiftliğe… Panik manik yaşandıydı evde, korku sardı insanları, nere kaçacaklar diye… Ve nenem benim yanıma oturdu, tuttu kolumu, dedi bana “Sen korkma” dedi. “Ben Ayetülkürsü okudum ve dört duvara üfürdüm… Buraya kimse giremez oğlum” dedi. Baktım yüzüne, hakikaten o kendini emniyette hissederdi… Ayetülkürsü nedir diye merak ettim o vakit…

SORU: Annem da çok okurdu onu, okur üfürürdü bana…
BÜLENT ŞEMİLER:
Ayetülkürsü… Yani nenem kendini emniyette hissetmeyi da bilirdi, inançlarıynan…
Daha sonra bizde kaldı… Şahap amcamın evinde kaldı… Çeşitli yerlerde kaldı… Yani doğru dürüst bir hayatı olmadı kadının, onun bunun yanında geçirdi hayatını…

 

DEVAM EDECEK