“İki toplum güçlerini birleştirmeli”

AEJ- Kıbrıs Birimi Koordinatörleri Kıbrıslı Türk gazeteci Hasan Kahvecioğlu ve Kıbrıslı Rum gazeteci Kyriakos Pierides, Kıbrıs’ın her iki yanında, medya özgürlüğü konusunda çok ciddi eksiklikler olduğuna dikkat çekti.

Avrupa Gazeteciler Derneği (AEJ) Kıbrıs Birimi Koordinatörleri Kıbrıslı Türk gazeteci Hasan Kahvecioğlu ve Kıbrıslı Rum gazeteci Kyriakos Pierides, Kıbrıs’ın her iki yanında, medya özgürlüğü konusunda çok ciddi eksiklikler olduğuna dikkat çekerek, endişelerini dile getirdi.

AEJ-Kıbrıs Birimi’nde “birlikte çalışmak, birlikte üretmek isteyen, sadece kendi mahallesiyle değil, yan mahallede de ne olduğuyla ilgilenen” gazeteciler olduğunu kaydeden Kahvecioğlu ve Pierides, güçlü bir demokrasiye en büyük katkıyı medyanın yaptığını söyledi.

Kahvecioğlu, iki toplumun sivil güçlerinin bir konuda ayrı ayrı ses verdiği zaman yeterince etkili olamadığını belirterek, sadece medyada değil, her alanda iki toplumun ortaklaşa temsilinin önemine dikkat çekti.

“Birleşik Kıbrıs’ı destekliyoruz, Kıbrıs’ı herkes için, birlikte, tek vatan olarak temsil ediyoruz” diyen Pierides de AEJ- Kıbrıs Birimi’nde kararları oybirliğiyle aldıklarını anlattı.

İki toplumdan gazetecilerin işbirliğinin önemli olduğunu da belirten Hasan Kahvecioğlu, bu şekilde tek yanlı manüpilasyonları önlemiş olduklarını ifade etti.

Pierides de, otoritelerin, birlikte çalışan gazeteciler olduğunu ve sahada neler olup bittiğini kontrol ettiklerini hissetmeleri gerektiğini söyledi.

AEJ...

Soru: Öncelikle Avrupa Gazeteciler Derneği (AEJ) hakkında bilgi verir misiniz?

Pierides: AEJ, merkezi Brüksel’de bulunan bir uluslararası gazeteci örgütüdür. 60 yıl önce, AB’nin ilk kurulduğu günlerde bir grup gazeteci bir araya gelip, AB’nin değerlerini yansıtacakları ve entegrasyona yönelik politikaları destekleyecekleri bir dernek kurmaya karar verdiler. Bu çerçevede, kuruluşun bir numaralı önceliği ve ilkesi; medya özgürlüğü ile medyanın bağımsızlığı olarak belirlendi.

Geçtiğimiz günlerde Avrupa Gazeteciler Derneği’nin kuruluşunun 60. yılını kutladık. Yunanistan’da, tüm ülke birimlerinin temsilcilerinin katıldığı genel kurula, Kıbrıs Birimi’nden 3 Kıbrıslı Türk ve 3 Kıbrıslı Rum üyemizle katıldık.

“Farklılıklarımız olabilir ama nasıl uzlaşacağımızı biliyoruz”

Soru: AEJ-Kıbrıs Birimi nasıl oluştu?

Kahvecioğlu: AEJ toplantılarına 7-8 yıldan beridir katılıyoruz. Son üç yıldır, “Kıbrıs Birimi”ni güçlendirdik, üye sayısını artırdık. Her iki toplumdan gazetecilerden oluşan bir grup olarak iki toplumlu bir temsiliyete sahip olmak temel yaklaşımımız. Nitekim şu anda her iki toplumdan eşit sayıda üyemiz var. Kıbrıs Birimi’nin diğer birimlerden farklı bir yapısı var. İki toplumlu karakteriyle tek ses olarak Kıbrıs’ı temsil ediyoruz. AEJ Genel Kurulu’nda bir tek oyumuz var.

Pierides: Birleşik Kıbrıs’ı destekliyoruz, Kıbrıs’ı herkes için, birlikte tek vatan olarak temsil ediyoruz ve bu yüzden tek bir grubumuz, tek bir Kıbrıs birimimiz var. Kararlarımızı oybirliği ile alıyoruz. Farklılıklarımız olabilir ama nasıl uzlaşacağımızı biliyoruz. Birlikte çalışmak, birlikte üretmek isteyen, sadece kendi mahallesiyle değil, yan mahallede de ne olduğuyla ilgilenen gazetecileriz. Mesela yaz aylarında orman yangınları oluyor. “Aa, öbür mahallede orman yangını varmış” dememiz söz konusu mu? Bu bizim memleketimizde çıkan bir yangındır ve hepimizi yakından ilgilendirmesi gerekiyor. Haberlere, yorumlara böylesi bir “bütünsellik” içinde bakıyoruz.

“İki toplum güçlerini birleştirmeli”

Kahvecioğlu: Ben ve Kyriakos yıllar içinde gördük ki, toplumların sivil güçleri ayrı ayrı bir konuda ses verdiklerinde, ya da bir etkinlik düzenlediklerinde yeterli biçimde etkili olamıyorlar. Sadece medyada değil, her alanda iki toplumun ortaklaşa temsilinin ve güçlerini birleştirmesinin gerektiği fikrini destekliyoruz.

Pierides: Belki bu model, başkalarına da aynı şeyi yapmaları için ilham verebilir. Tek bir Kıbrıs’ı temsil edebileceğimize, birlikte çalışabileceğimize, ortak kararlar alabileceğimize inanıyoruz. Çünkü benzer zorluklarla karşı karşıyayız.

Kahvecioğlu: Diğer toplum hakkında, sahada neler yaptıkları, hangi durumu nasıl ele aldıkları hakkında daha çok bilgiye ve güvenilir olmaya ihtiyacımız vardır. Bu şekilde tek yanlı manüpilasyonları da önlemiş oluruz.

“Birlikte her türlü medya özgürlüğü ihlaline karşı daha güçlüyüz”

Soru: AEJ-Kıbrıs Birimi olarak hedefleriniz nedir?

Kahvecioğlu: İlk hedefimiz Kıbrıs Birimi’ni büyütmek, üye sayımızı ikiye katlayarak bir sonraki AEJ Genel Kurulu’nda iki oy sahibi olmaktır. Ana hedefimiz elbette basın özgürlüğü konusunda Kıbrıs’ın her iki yanındaki Türkçe ve Rumca medyada Avrupa standartlarının oluşmasına ve yerleşmesine katkı koymaktır. 

Pierides: Oyumuzu Avrupa Konseyi’ndeki temsil düzeyine kadar yükseltebiliriz, Kıbrıs’ın orada iki oyu var. Biz de AEJ Genel Kurulu’nda en fazla iki oy hakkı elde edebiliriz.

Her iki toplumdan gazetecileri biraraya getirmek, deneyimlerimizi paylaşmak, karşılaştırmak ve AB’nin sahip olduğu ilke ve normlar çerçevesinde mesleğin kalitesini yükseltmek istiyoruz. AB, gazetecileri siyasi müdahalelerden, ekonomik çıkarlardan, çıkar çatışmalarından, hükümet yönetimlerinin müdahalelerinden, dolaylı olarak finanse edilmelerinden ve kamu parasıyla sübvanse edilmelerinden koruyacak bir “Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası” üzerinde çalışıyor.

Kahvecioğlu: AEJ-Kıbrıs Birimi olarak önceliğimiz hem Kıbrıs Rum, hem de Kıbrıs Türk medyasının standartlarını yükseltmek, yani medya özgürlüğünü yaşamın içinde hissettirmek istiyoruz. İki toplumlu karakterimizle ortak sorunlara daha güçlü bir şekilde odaklanma gücüne sahibiz. Sesimizi yükseltmek ve tüm Avrupalıların benzer sesleriyle birleştirmek istiyoruz. Böylece sesimizin sadece Avrupalılar tarafından değil, tüm dünya tarafından duyulmasını istiyoruz. Amacımız bu küçük adanın, Avrupa platformlarında medya özgürlüğü konusunda birleşik sesi ve adadaki tüm antidemokratik çabalara karşı Avrupa’nın güçlü sesi olmaktır. Avrupa’nın değerlerini ve Avrupa’nın standartlarını burada bir yaşam biçimine dönüştürmemiz gerekiyor. Üzerinde çalışılmakta olan Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası’na çok önem veriyoruz. Avrupa değerlerini güçlü bir şekilde savunuyoruz ve “Birlikte her türlü medya özgürlüğü ihlaline karşı daha güçlüyüz” diyoruz.

“Kıbrıs örneğinde bu konular lüks görünebilir ama...”

Soru: Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası’nın amacı ve önemi nedir?

Pierides: Bu tasarı, gazetecileri, editoryal bağımsızlığı korumayı amaçlayan bir dizi yasal düzenleme ve önlemlerden oluşuyor. Avrupa için “kamu medyası”nın bağımsızlığı da çok önemlidir, çünkü sadece hükümeti değil, toplumu yansıttığından emin olmak istiyorlar. Avrupa’da medyada olup bitenleri yakından takip eden çeşitli merkezler var ve tüm bu merkezlerden gelen bilgileri biraraya toplayacak bir merkez kurmak istiyorlar. Bu süreçte AB kurumları gazetecilerin katkısına ihtiyaç duyuyor çünkü pratikte neler olup bittiğini bilmiyorlar. Örneğin bir ülkede mevzuatı kontrol ediyorlar, güzel ve parlak bir mevzuat olduğunu söylüyorlar ancak pratikte yaşananlar kağıt üzerinde yazılanlardan farklı olabiliyor. Kıbrıs örneğinde bu konular lüks görünebilir ama gerekli düzenlemeler yapıldığı zaman gazetecileri koruma konusunda daha etkili olacağız. Bu süreç 2024 yılına kadar devam edecek. Bizim amacımız bu çabaların özünü almak ve uygulamada neler olduğu konusunda kendimizi doğrudan Avrupa kurumlarına ifade etmektir. Bu konuda temaslar yapmaktayız.

Kahvecioğlu: Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası bize yönetimlere “bakın standartlar burada, gazeteciyi alıp kolayca hapse atamazsınız” diyebilme gücü sağlayacaktır.

“Sorunlardan biri siyasilerin gazeteciliği propagandalarıyla zehirlemeleridir”

Soru: İki toplumdan gazetecilerin birbiriyle teması neden önemli?

Kahvecioğlu: Kıbrıs’ın kendine özgü bir durumu var. Örneğin Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak medyada bazı tabularımız var. Yönetimlerimiz medyayı kontrol etmek, Kıbrıs sorununa ilişkin kendi politikalarıyla yönlendirmek istiyorlar. Gerçek gazetecilik eksikliği nedeniyle karşılaştığımız sorunlardan biri de siyasilerin gazeteciliği propagandalarıyla zehirlemeleridir. Bu nedenle gazetecilikte iki toplumlu bir iletişim içinde olmak önemlidir. Gazeteciler bilgi alışverişinde bulunmalı ve sadece otoritelerinin resmi açıklamalarına bağımlı olmamalıdır. Mevcut yapıyı yıkmak ve yeni bir anlayış inşa etmek için çalışıyoruz. Anahtar kelime barış gazeteciliğidir, tüm engelleri ortadan kaldırmak, çift kontrollü habercilik yapmak... Biz barış gazeteciliğini savunuyoruz.

“Otoritelerin, birlikte çalışan gazeteciler olduğunu hissetmeleri gerekiyor”

Pierides: Özellikle son iki yıldır, her iki tarafta da Kıbrıs’ı bölünmeye doğru iten ve bunu teşvik eden yöneticiler var. Gazeteciler arasında sesini yükselten ve “bir dakika, burada neler oluyor, neden durumu işinize geldiği gibi şekillendirmeye çalışıyorsunuz?” diyen çok az ses var. İki toplumlu işbirliğinden görüşmelerin yeniden başlamasına kadar sıfır noktasındayız. Otoritelerin, birlikte çalışan gazeteciler olduğunu ve sahada neler olup bittiğini kontrol ettiklerini hissetmeleri gerekiyor.

Medya üzerindeki kontrol, Avrupa çapında büyük bir sorundur. Kıbrıs örneğinde, Kıbrıs’ın kuzeyinde Kıbrıs Türk toplumunda siyasi çevrelerin doğrudan müdahale ettiği çok ciddi olaylar yaşanıyor. Güneyde de medyaya siyasi müdahaleleri, kamu parasını kullanarak ya da kim olduklarını bilmediğimiz medya sahipleriyle her şeyi nasıl kontrol etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Gücün belirli kişilerde toplanmasıyla gazetecilerin özgür iradeleriyle skandalları araştırma ve eleştirme haklarını kullanmakta sıkıntı yaşadığını görüyoruz. Bazı kişiler “istediğimiz her şeyi söyleyebiliyoruz” diyebilir; konuşma, ifade özgürlüğü tabii ki çok önemlidir ama aradığımız standart bu değildir. Gazeteciler söz konusu olduğunda, önemli olan, elimizdeki gücün, erki elinde bulunduranları sorgulayabilen, eleştirebilen bir güç olup olmadığını kontrol etmektir. Gerçeğe karşı adil olmalıyız. Önemli olan bilgiyi kimin verdiği değildir, olayın ne olduğudur. Gazeteciler bağımsız olmalı, iki kez kontrol etmeli ve Kıbrıs’ı taksime doğru itenleri sorgulamalı ve eleştirmelidir.

“Medya özgürlüğü gurur duyabileceğimiz bir seviyede değil”

Soru: Dünyanın pek çok yerinde gazeteciler, basın özgürlüğü tehdit altında... Basın özgürlüğü konusunda Kıbrıs’taki durumu nasıl görüyorsunuz? Kıbrıs’ta basın ne gibi sıkıntılar yaşıyor?

Pierides: Küçük adamızı ele alırsak, aylarca tartışabilir ve dünyada tehdit altındaki tek vakanın biz olduğumuza inanabiliriz. Ancak diğer ülkelere dokunursanız, basının çağdaş dünyada, özellikle de “özgürlükler cenneti” olarak kabul edilen Avrupa’da benzer zorluklarla karşı karşıya olduklarını görürsünüz. Daha derine inip uygulamada neler olduğunu kontrol ederseniz, özellikle de son on yılda, birçok nedenden dolayı, siyasi müdahale, şeffaflık eksikliği nedeniyle hükümetlerin medya üzerindeki kontrolünü ve yolsuzluklar nedeniyle gazetecilerin zemin kaybettiğini göreceksiniz. Gazeteciler toplumlarının özgür iradesini ifade etme güçlerini kaybediyorlar. Toplumlar tek başlarına yetimdir, kendilerini ifade edemezler, gazetecilere ihtiyaçları vardır, araştırmacı gazeteciye ihtiyaçları vardır, ki bu da bizde yoktur. Medya demokrasinin bir parçasıdır ve korunmalıdır.

Kahvecioğlu: Medya özgürlüğü gurur duyabileceğimiz bir seviyede değil. Bu yıl, dünya genelinde 68 medya çalışanı işbaşında öldürüldü, 542 gazeteci ise hapiste... Bu durum küresel anlamda medya özgürlüğü açısından iyi bir tablo değil. Somali, Suriye, Meksika, Pakistan, Afganistan ve Hindistan gibi ülkeler gazeteciliğin en tehlikeli olduğu yerler arasında gösteriliyor. Bu ülkeler bu onurlu meslek için cehennemdir. Avrupa’ya geldiğimizde ise, maalesef  bölge genelinde kötüye giden bir eğilim var, endişe verici uygulamalar artıyor ve Avrupa’nın da medya çalışanları için bir cennet olduğunu söylemek mümkün değil. Son yıllarda Yunanistan, Malta, Hollanda ve Slovakya’da gazeteciler öldürüldü. Avrupa’da medya özgürlüğü risk altında... Kıbrıs’a gelince, medya özgürlüğü, medya çoğulculuğu ve bağımsızlığı konusunda parlak bir tabloya sahip olduğumuzu söylemek gerçekçi olmaz. Kıbrıs’ta öldürülen ya da hapiste olan gazetecilerimiz yok ama Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 2022 Basın Özgürlüğü raporunda Kıbrıs’ın güneyi 180 ülke arasında 65’inci, kuzeyi ise 81’inci sırada yer aldı.

Pierides: Son yıllarda Avrupa’da yaşanan en ünlü vakalardan biri Maltalı gazeteci Daphne Galizia’nın davasıdır. Galizia, dönemin başbakanı ve ekibinin Panama belgelerindeki rolünü, yolsuzluk hakkındaki bilgileri ifşa ettiği için Malta’da öldürüldü. Bu AB için şok edici bir vakaydı çünkü üye ülkelerde her şeyin yolunda gittiğini düşünüyorlardı. Galizia hayatını kaybetti ve bu durum Avrupa’daki büyük yolsuzluk davaları hakkındaki tartışmaları tetikledi.

Bu suikastten sonra Avrupa kurumlarının medya özgürlüğüne eskisinden daha fazla odaklanmaya başladığını ve Strazburg’daki basın odasına Daphne Galizia’nın adını verdiklerini görmekten mutluluk duyuyoruz. Ayrıca Rus hükümetini eleştirdiği için öldürülen Rus gazeteci Anna Politkovskaya’nın adı da Brüksel’deki parlamento basın odasına verildi. Bu, AB kurumlarının çok sembolik bir jesti. Hukukun üstünlüğü ve demokrasinin medya özgürlüğüyle yakından ilgili olduğu konusunda net bir resme sahip oldular. Medyanın bağımsız bir unsur olarak çalışmadığı andan itibaren yolsuzluk dünyanın her yerinde artıyor.

Kahvecioğlu: Ve tabii bundan demokrasi de zarar görüyor. Afrika’dan veya Asya’dan bahsetmiyoruz, Avrupa’nın kalbinde bu tür olayların yaşanmakta olduğunu görüyoruz.

“Yapmamız gereken toplumlarımıza hizmet etmektir, siyasetçilere değil”

Pierides: Kıbrıs’ın güneyine gelince, durum çok çok endişe vericidir. Endişenin kaynağı çok az sayıda gazetecinin skandalları ifşa etmek için ön saflarda yer almasıdır. Altın Pasaport skandalında neler olduğunu hatırlıyoruz. El Cezire sayesinde yerel medya bu konuda konuşmaya başladı. Skandalın üzerinden iki yıl geçtikten sonra sistemin rahatsız olup olmadığından emin değiliz, hatta kendilerini çok rahat hissediyorlar ve hâlâ, “soru sormaya cesaret ederlerse”, gazetecilere karşı tehditler savurabileceklerini düşünüyorlar. Örneğin Anastasiades, kameraların önünde gazetecilere dönüp “bana El Cezire’nin haberi hakkında soru sormaya cüret edemezsiniz, sorarsanız cehenneme gidersiniz” diyebilmişti. Eğer bunlar demokratik bir ülkede olsaydı, o başkan 24 saat daha o makamda kalamazdı. Ancak Kıbrıs örneğinde, başkan hâlâ oradadır, hatta medyaya başkan olmaktan, “başarılı” bir başkan olmaktan nasıl zevk aldığını ifade edebilmekte ve kimse de ona “bize karşı yaptığınız tehditler ne olacak?” diye sormamaktadır. Eğer yüzeyi temizleyip biraz kazarsanız çoğulculuktan, araştırmacı gazetecilikten, medya sahiplikleri konusunda gerekli şeffaflıktan yoksun olduğumuzu görürsünüz. Güneydeki medyanın çoğunun, hükümet de dahil olmak üzere ekonomik çevrelerin doğrudan tehdidi altında olduğunu açıkça görüyoruz çünkü medyayı farklı şekillerde sübvansiye ediyorlar, silahları ise medyaya verdikleri reklamlardır. Bu bizim için çok zor bir durumdur. Medya özgürlüğü standartlarından yoksunuz. Yapmamız gereken toplumlarımıza hizmet etmektir, hükümetlere ve siyasetçilere değil…

Kahvecioğlu: Kıbrıs’ın kuzeyinde, yetkililerin gazetecilere ve medya özgürlüğüne karşı üç farklı çabasına tanık oluyoruz. Bunlardan ilki davalar, Kıbrıslı Türk gazetecilere karşı farklı formatlarda çok sayıda dava var. İkincisi, bazı yasalarda ciddi değişiklikler yapmak için yapılan yeni hazırlıklar. Üçüncüsü de bazı Kıbrıslı Türk gazetecilerin Türkiye’ye girişinin yasaklanması. Gazeteciler Ali Kişmir, Başaran Düzgün vakaları var. AEJ üyesi Aysu Basri’nin de Türkiye’ye girişi yasaklandı. Avukatlar aracılığıyla yasal bir şekilde bilgi istenmesine rağmen TC Lefkoşa Büyükelçiği’nden herhangi bir açıklama yok. Listede başka kimler olduğunu bilmiyoruz. Ben bile Türkiye’ye gitmem için herhangi bir yasak olup olmadığını bilmiyorum, bu yüzden gitmiyorum. Bu büyük bir tehdit ve baskı.

Geçenlerde kuzeydeki en büyük yayın organlarından ve en yüksek tirajlı gazete Kıbrıs Gazetesi AKP ile çok çok yakın bağlantıları olan bir TC’li işadamına satıldı. Bu kişinin bugün Kıbrıs’ın kuzeyinde elektrik üreten ve devlet şirketine satan büyük bir şirketin sahibi olduğunu biliyoruz. Elektrik enerjisinin yüzde 55’ini üretiyorlar ve son zamanlarda KIBTEK ile bazı sorunlar yaşadılar. Onlara ödeme yapmak için KIBTEK’in borcu, devlet borcu yapıldı. İş insanlarının yatırım yapmak için geldikleri ülkemizde basında da söz sahibi olma çabasında olduğunu görmekteyiz. Adadaki çıkarlarını korumak için medyayı kullanmaktadırlar. Bir medya kurumunun bir Kıbrıslı Türk’ün elinde olmasıyla, dışarıdan gelen birinin, hele baş edilemeyecek boyutta bir sermaye grubunun elinde olması çok farklıdır.

“Bugünlerde iki taraf arasındaki işbirliği açısından zor günler geçiriyoruz”

Soru: İki toplumdan gazeteciler ne kadar işbirliği yapabiliyor?

Kahvecioğlu: Bugünlerde iki taraf arasındaki işbirliği açısından zor günler geçiriyoruz. İki tarafın yönetimleri ayrılık için çalışıyor. AB ilkelerinden güç almanın yollarını bulmamız ve gazetecileri korumak için etkili önlemlerle sonuçlanabilecek süreçleri yakından takip etmemiz gerektiğine inanıyoruz. Gazetecileri korursak, demokrasinin gelişmesine çok büyük bir katkıda bulunmuş oluruz. Güçlü bir demokrasiye en büyük katkıyı medya yapar. İktidarda olanlarla aramıza mutlaka mesafe koymalıyız. Gazeteci, iktidarların istediklerini değil, hoşlanmadığı şeyleri yazarsa gazetecidir. Onlar doğru da yapabilirler, yanlış da yapabilirler. Ne yaptıklarını kontrol etmeye hazır olmalıyız. Eğer doğruysalar onları ödüllendiririz, eğer yanlışsalar eleştiririz.

“Yalnız değiliz”

Soru: AEJ’de olmak basın özgürlüğü konusundaki mücadelede nasıl bir avantaj sağlar?

Kahvecioğlu: Kıbrıs’ta olup bitenlere Avrupalı meslektaşlarımızdan çok ilgi var. Onları bilgilendirme şansımız var. Yalnız değiliz... AEJ-Kıbrıs Birimi için bir başka büyük şans da son genel kurulda yapılan seçimde arkadaşımız Kyriakos Pierides’in AEJ Basın Özgürlüğü Temsilcisi seçilmiş olmasıdır. Kyriakos, Avrupa platformlarında, ama özellikle Avrupa Konseyi kurumlarında AEJ’yi temsil edecektir.  

Pierides: Amacımız özellikle medya özgürlüğü ile ilgilenen gazetecilerle ve AB kurumlarıyla yakın çalışmaktır. Son iki yılda medya özgürlüğünün ihlal edildiği ciddi vakalar yaşadığımızda anında Avrupa’nın medya kurumlarını harekete geçirdik. Avrupa’da ihlalleri kaydeden özel platformlar var ve bu konuları hükümetlere soruyorlar. Biz mucizeler yaratmıyoruz, mucizeler yaratabileceğimizi vaat etmiyoruz ama konularımızı gündem yapabiliriz. Ne mutlu ki hayatımızı tehdit eden durumlar yok ama olursa buna cevap verebilecek durumda olduğumuzun da bilinmesi gerekir.

Röportaj Haberleri