Kıbrıs Türk ve Rum Ticaret odaları dün ortak bir açıklama yaptılar ve liderleri ‘geçiş noktalarını yeniden açmak için gecikmeksizin anlaşmaya’ davet ettiler.
Bu açıklama, iki toplumun sermaye kesiminin ‘ticaretin önünü açabilmek için toplumların birbirine ihtiyacı olduğu’nu ortaya koyuyor.
Belki Covid-19 tehdidi döneminde yapıldı bu açıklama ama aslında bütün zamanlar için de doğrudur ama kimi zaman siyasi ya da milli kaygılar öne çıkıyor ve çıkar grupları gerçek fikirlerini değil, duyulmasını istediklerini söylüyorlar.
Kriz ortamında işler kötüye gittiği için tepki alma riskleri de göz ardı edilerek ‘asıl gerçek’ ifade edilmiş oldu.
Sadece sermaye için değil ama, bu adada yaşayan herkes için gereklidir işbirliği ortamı…
Zaten emekçiler haftalardır ‘geçişler başlasın’ diye yollara dökülüyorlar bizim tarafta…
Güney’deki işverenleri de bir an önce çalışanların işbaşı yapmalarını bekliyorlar.
Yeşil Hat üzerinden ticaret yapan da, güneyde çalışan da, eğitim gören de, sağlık hizmeti alması gereken de, kumarcıları bekleyen de, kuzeyden hizmet satın alan da, kumar müptelası da ‘geçişleri başlatın’ diyor.
Belki onlar alenen söylemiyor ama, kuşkusuz kaçakçılık yapanlar da geçiş noktalarının açılmasını iple çekiyor.
Pandemi süreci, 2003 sonrasında başlayan karşılıklı geçişler sonucu bir ‘karşılıklı bağımlılık’ ilişkisi oluştuğunu ortaya koyuyor. Ticaret Odaları’nın ortak çağrısı da bunu anlatıyor.
**
İki Ticaret Odası’nın açıklamasındaki tek zayıf –ya da müphem- nokta, bizim tarafla ilgilidir.
Örgütler ‘liderler’e çağrı yapıyor ama bizim tarafta kararı ‘lider’ vermiyor. Hükümet bu konuda ikircikli tavırlar sergiliyor. Öylesine tutarsız açıklamalar var ki, herkesin kafası karışık.
Ama mesele sadece açıklamalardaki çelişkiler değil.
Asıl sorun ‘bizim taraf’ın yeni bir ‘dalga’ya karşı ‘sıfır sıfır elde var sıfır’ noktasından öteye gidememiş olmasıdır.
Milyon kez söylendi, yazıldı, konuşuldu. O yüzden tekrara girecek ama maalesef altyapımız da tamam değil, personel sayımız da, ventilatörümüz de, yoğun bakım ünitelerimiz de…
Bütün tatil süresince aylaklık yapan tembel talebe misali bizim hükümet ev ödevlerini zamanında yapmadı, yapıp yapamayacğı ise belli değil, zira öyle bir hareket yok.
Dolayısıyla yeni tip Corona virüsünün kuzeye gelmesi büyük bir risk olarak orada duruyor. Tek tük geleceğini bilsek, öyle bir garantimiz olsa, sorun değil.
Peki ama ya yayılır, salgına dönüşürse ne yapacağız?
Bilinmiyor!
Böyle olunca ekonomik, insani ve diğer nedenlerle geçişlerin açılması kararı sürekli öteleniyor.
Oysa manzara ortadadır ve tam da bu noktada ileriye bakmak lazımdır.
Virüs Kıbrıslılara ‘birbirinize muhtaçsınız’ gerçeğini hatırlatmış durumdadır.
Ne yapılacaksa ‘ortak çıkarlar’ ve ‘ortak gelecek’ adına yapılmalıdır.
Mesela CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın ortaya attığı ‘ortak pandemi hastanesi’ düşüncesi belki de hem bugünün, hem yarının Kıbrıs’ı için en insani ve mantıki adımdır.
İnsani ve mantıki düşünmeyi becerdiğimizde, gerisi gelecek zaten…