“İki toplumlu tren servisleri, iyi bir güven arttırıcı önlem olabilir…”

Sevgül Uludağ

Bir Kıbrıslırum okurumuz, Hristos Papahristoforu bize bir elektronik posta göndererek, iki toplumu yakınlaştıracak güven arttırıcı önlemler hakkında geçtiğimiz günlerde yayımlanan yazılarımızı okuduğunu, kendisinin de dört yıl kadar önce, iki toplumlu tren servisleri başlatılmasının, iyi bir güven arttırıcı önlem olabileceğini ortaya koyduğunu belirtti. Hristos papahristoforu bize ayrıca, iki toplumlu tren servisleri hakkındaki önerilerini de gönderdi...

Hristos Papahristoforu, bize gönderdiği mektupta şöyle dedi:

“Sevgili Sevgül,

Her fırsatta yazılarını okuyorum ve birleşik, barışçıl bir Kıbrıs’a yönelik çabalarının yanısıra, elbette her iki toplumdan kayıp şahısların akibetinin belirlenmesine yaptığın değerli katkılardan ötürü seni kutluyorum.

Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar arasında güven yaratıcı önlemler hakkındaki önerilerin çok iyi – senin de belirtmiş olduğun gibi sorun bu konuda siyasi irade olup olmaması ve bunları uygulamak isteyip istememektir.

Benim görüşüme göre, şu anda varmış olduğumuz bu çok zor noktada, belki de daha pratik önlemler, daha iyi sonuçlar elde edilmesini sağlayabilir.

İnanıyorum ki en önemli önlem lisandır. Anayasa’ya göre Rumca ve Türkçe, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmi dilleridir. Mantıken, Kıbrıs yurttaşlığına sahip tüm yurttaşlar her iki dili de konuşmalıdır. Büyük soru, bunu yapmanın yöntemlerinin bulunup bulunmadığıdır.

Genç insanların senin önerdiğin ve belki başka önerilerle işbirliğine gitmesi, kesinlikle çok yönlü yararlar sağlayacaktır. Bu konuda çok şey yapılabilir.

Gıda yani Kıbrıs mutfak kültürü hiç ellenmemiş özellikle önem taşıyan bir alandır. Gastronomi aracılığıyla Kıbrıslıtürkler’in ve Kıbrıslırumlar’ın bir araya getirilebileceği sonsuz yöntemler vardır. İşte bu noktada düşüncelerin ve insanların harekete geçmesi gerekiyor.

Benzer mesleklerin işbirliği de üst düzeyde olmalıydı. Ben kendi alanım olan tarımsal üretim sektörünü örnek aldığımda, bilim insanları arasında (tarım uzmanları, veterinerler vs.) ve çiftçiler arasında (çiftçiler, hayvan üreticileri vs.) işbirliği olması gerekirken bir tür kayıtsızlık ve hatta cepheleşme olduğunu görüyorum. Kıbrıs, doğal kaynaklar bakımından küçük bir ülkedir ve bu nedenle sürekli ve uyum içerisinde işbirliğiyle bu kaynakların optimum düzeyde kullanılması sağlanmalıdır.

Son olarak 2020 yılında bir öneri yapmıştım, bunu uygulamak çok zordur ancak bu yapılacak olursa, adadaki iki toplumun işbirliğine önemli oranda katkı sağlayacaktır. Tren servisleri kurulmasından sözediyorum ve ilgili metni de bilginiz için İngilizce olarak size gönderiyorum...

Sağlık ve iyi çalışmalarınızın devamını diliyorum,

Dostlukla,

Hristos Papahristoforu”

TREN ÖNERİSİ

Hristos Papahristoforu’nun bize göndermiş olduğu “Kıbrıs’ta tren servislerinin başlatılmasına yönelik iki toplumlu işbirliği” başlıklı yazısını da okurlarımız için Türkçeleştirdik. Yazı şöyle:

“Kıbrıs’taki kamu taşımacılık sektörü azgelişmiştir. Kıbrıs’la ilgili son Avrupa Komisyonu raporunda (27.2.2019), bu durumun altı çiziliyor ve özellikle tramvay ve tren olanaklarının yokluğundan bahsediliyor. Kıbrıs’tan daha büyük Akdeniz adalarında (Sicilya, Sardinya) veya daha küçük adacıklarda (Korsika, Mayorka) trenler çalışmakta ve her gün insanların ve emtianın taşınmasını sağlamaktadır.

İlk aşamada Larnaka-Lefkoşa-Mağusa arasında bir tren ağı, ikinci aşamada da bunun Leymosun-Baf ve Omorfo’ya doğru genişletilmesi, insanların ve emtianın taşınmasında araç kullanımını önemli oranda ve etkili biçimde sağlayacaktır. En belirgin yararlar şunlar olacaktır:

  1. Şehir yollarında ve şehirlerarası yollarda ağır yük hafifleyecek, trafik azalacak ve bu da şu sonuçlara neden olacaktır:
  1. Arabaların, yedek parçaların, akaryakıt ve akaryakıt ürünlerinin ithalinin azalması
  2.  Çevreye zararlı eksoz dumanlarının azalması
  3.  Sürücüler ve yolcuların daha az gerilmesi, daha az strese girmesi
  4.  Genel olarak trafik kazalarının azaltılması
  5.  Aşırı süratli biçimde hareket eden ağır vasıtaların şimdiki durumuna kıyasla ciddi kaza risklerinin azaltılması
  6.  Ulusal yol ağının daha az yıpranması ve daha az zarar görmesi, böylece bu konuda bakım bütçesinin azaltılması
  7.  Aile bütçelerinde vasıta bakım ve kullanım masraflarının azaltılması.
  1. Modern, rahat, hızlı ve daha az maliyetli bir ulaşım kişisel ve mesleki amaçlarla kullanım için yurttaşlara ve ülkeyi ziyaret edenlere sunulacaktır.
  2. Ülke içinde mal/emtia taşımacılığı büyük oranda fasilite edilmiş olacaktır.
  3. İstihdam fırsatları ve yeni mesleki becerilerle ilgili büyük ufuklar açılacaktır, bunun yapım ve operasyonel aşamalarında...
  4. İki toplum arasında karşılıklı anlayış ve pratik anlamda işbirliğine yönelik önemli bir araç olacaktır ta başından ki bu da pozitif biçimde ciddi siyasi sounuçlara yol açacaktır.
  5. Birleşik bir ülkeye yol açacak bir süreçte böylesi bir proje Kıbrıslılar’ın gündelik yaşamlarında iki toplumu önemli oranda bir araya getirmeye katkıda bulunacaktır.
  6. Avrupa Birliği üye devletlere gerek ilgili fizibilite çalışmalarında, gerekse uygulama aşamasında trenle taşımacılık sistemleri yaratmaları veya bunları genişletmeleri için destek sağlamaktadır.
  7.  Bu konuda bir ön çalışma, Kamu İşleri Dairesi tarafından AB’nin  SHIFT2 RAIL örgütünün yardımlarıyla yapılmıştır. “İlk aşamada, Lefkoşa’nın Larnaka’yla (kentle ve havaalanıyla) bağlanması önerilmektedir, ikinci aşamada ise Lefkoşa, Leymosun’la (kent ve liman) bağlanacaktır...”

Bu konuda bir anlaşmaya varılmasıyla birlikte, ilgili bir İki Toplumlu Danışma Komitesi kurulabilir. Bu proje ayrıca Özel Gaz Fonu tarafından finanse edilebilir (eğer o gaz, deniz dibinden çıkarılacak olursa bir gün).”

Erhun Şahali ve Hakan Karahasan, kitap tanıtımında...


***  GEÇMİŞLE YÜZLEŞMEYE DAİR KİTAPLAR...

“Hakan Karahasan’ın ‘Umut Zamanları’ adlı kitabı Mağusa’da tanıtıldı...”

Ulus Irkad

20 Mart 2024 Çarşamba akşamı Bandabuliya Kültür Merkezi’nde Hüseyin Bahça’nın açılış konuşması ve de Erhun Şahali’nin moderatörlüğü ile arkadaşımız Hakan Karahasan’ın “Umut Zamanları” adlı kitabının tanıtımındaydık.

Hakan’la son 24 senedir, gerek tarih kitaplarının revizyonu ve yeni sosyal bilgiler kitaplarının basılması veya yenileşmesi komitesinde de birlikte çalıştık. Bu arada gene Güney’de Barış Eğitimi konusunda bir sempozyumda da birlikte olduk. Orada ben de bir sunumda bulunmuştum. O bu sempozyumun düzenleyicileri içinde yer almıştı. Hakan arkadaşımız, 2003 sonrasında geçişlerle ortaya çıkan durumu ele aldı ve güzel şeyler yanında maalesef istenilen hedefe de erişilmediğini mesela siyasal bir değişime veya birleşime gidilmediğini söyledi. Haklıydı ve onunla hemfikirim…

SİYASAL ÇÖZÜME GİDİLEMEDİ...

2003 sonrasından bugünlere nasıl gelindiğinin bilinmediğini belirtti. Bu arada gene gelen bir eleştiriyle güzel şeylerin de olunduğu, mesela iki halkın da şu anda biraraya gelerek sanatsal birçok değeri veya diyaloğu paylaşabildiği konusuna değinildi, Hakan arkadaşımız bunu kabul etti ama gene de siyasal bir çözüme gidilmediği noktasında bunun olumsuz olduğunu da belirtti. Bu arada konuşmasında şunları söyledi;

“Neden yazdım? Neden yorum gerekiyor? Çalışmam geç geldi. Haklı güzel yorumlarda bulunuldu. Neden yazdım? Akademik literatürün içinde kaldı bu çalışmalar. Hepimizin hayatını bir şekilde etkileyen bir dönem. Bu konuda genç öğrencilerin bilgisi neredeyse sıfır. 2003 öncesinden sınırdaki varillerden ara bölgeyi göremezdiniz…” Bu arada gene Hakan arkadaşımız 2003 öncesi döneme ait pek değerlendirmeler olmadığını ve 2003 öncesinin de bilinmediği konusunda bir yorumlama yaptı.

2003 ÖNCESİ BÜYÜK MÜCADELELER...

Kendisine bu konuda yaptığım yorumda şunları söyledim;

“2003 öncesinde gerek Kıbrıslırum gerekse Kıbrıslıtürk arkadaşların büyük mücadeleleri oldu. Etkinlikler devam ederken Kıbrıslıtürkler büyük engellerle karşılaşırken (izinler ve tehditler babında) Kıbrıslırum arkadaşlarımız da sınırdan geçerken ELAM benzeri grupların elemanlarının fiziksel güç saldırılarıyla karşılaştılar. 1990’lı yılların başlarında sadece Ledra Palace’da başlayan iki toplumlu etkinliklerle, şunu da belirteyim izin almak veya sınırın bir adım öte tarafına adım atmak imkansızdı. Ledra Palace’a gidilecekse bile iki haftadan önce Türk tarafındaki otoritelerden izin almak gerekirdi. Sık sık da sınıra gider geri dönerdik. Çünkü izinler çıkmazdı. Veya verilmezdi. Daha sonraları Ledra Palace’da engellendiği için Pile diye ikinci alternatifimizi kullanmaya başladık. Orada da takip altındaydık. Daha sonra kurulan bir yeraltı örgütü bizi hedefe oturttu. Devamlı takip altındaydık. Her yerimiz dinlenilmekteydi. Kuzey’deki yapı iki toplumlu temaslara karşıydı. Her ne olursa muhakkak engellenirdik. İki toplumlu temaslardan ötürü mahkemeye de verildik. Beş sene mahkememiz sürdü. Sayın Eralp Şerifoğlu avukatımdı. Bu arada herkes hedef olmak istemediğinden dolayı da bu konuda mücadele edenler yalnızdı. Herkes korku içindeydi ve tehdit ediliyordu (Bu arada Sevgül Uludağ arkadaşımızın bana etkinlikler ve tehditlere karşı dayanışmasını da unutamam.) Bu yüzden 2003 öncesi pek bilinmez. Bu mücadele sürerken  ünlü bir yazarımız katledildi ve aslında bu cinayetle barış için uğraşan insanlara da tehdit izlenimi verildi. Baştaki otorite temaslara oldukça karşıydı ve “barış” sözcüğünden de gına getirilmekteydi çünkü dediğim gibi mücadele şartları çok zordu. Hiçbir şey yapılmadığını da kabul etmiyorum. Pile’de üç dilli “HADE” adlı bir dergiyi çıkardık. Bu derginin mizanpaj işleri için Pileye gidildiğinde dergi için toplanılan kafeteryanın etrafına onlarca sivil polis toplanarak oradakilere bu toplantılardan hoşlanılmadığı izlenimi verilirdi. Çok zamanlar sırf göz dağı olunsun diye barikattan alıkonulma olurdu. Bagajda bulunan kitaplara ve yazılı kaynaklara el konulurdu. Pile Piknik alanında İngiliz Üsler Bölgesi’nin de barışçıl ve uzlaşmacı yaklaşmasından ötürü piknikler ve kültür festivalleri yaptık. Bu konuda BM ve İngiliz üsler Bölgesi’nin büyük barışçıl yaklaşımlarını gördük. Orada İki toplumlu festival, kültür günleri ve şölenler hatta pop müzik konserleri yapıldı. Tüm bunlar yazdığım o zor şartlar ve kısıtlamalar altında yapıldı. Bu konularda Lambros Lişiodis, Koro şefi müteveffa Lena, Ersin Hürdoğanoğlu, Mihail Kirliçça ve Nikos Anastasiu arkadaşlarımızın katkılarını unutamam. Hele Nikos’un ta başından Ledra Palace’tan büyük katkıları oldu. Etkinliklerin beyinlerinden biriydi. 1997 yılında iki toplumlu öğretmenler gruplarımızın karşılıklı ziyaretlerini gerçekleştirdik. 2003 yılında geçişler başlayınca da tüm bu etkinlikler durdu. 2003 öncesinde de bunların bilinmesi ve lütfen araştırma yapacak olan arkadaşların bunları muhakkak araştırmalarına katmalarını talep ediyorum. 2003 öncesinde yapılan mücadelelerle bugün “Dostluk Evi” veya Sınır üzerine adım atıp barikatlardan geçmek mümkün oldu. Tabii bunda da Kıbrıslırum veya Kıbrıslıtürk tüm arkadaşlarımızın katkısı oldu. Bu mücadelede Mehmet Öke, Mihail Kirliçça ve Yiolanda Hristoforu daha sonra da Kosdis Ahniodis arkadaşlarımızı kaybettik.  Bu arkadaşlarımız aydınlıklara karıştı. Bu konuda katkı koyan tüm kadın ve erkek arkadaşlarıma tekrar teşekkür ederken, bu konuda anımsatmaya neden olan Sayın Hakan Karahasan arkadaşıma da tekrar teşekkür ederim…”

Kitabının bol bol okuyucusu olmasını dilerim…