- Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol.-
(Mevlana Celaleddin Rumi)
Siyaseti de…
Yönetimi de…
Dostlukları da…
Geleceği de…
Ve yaşamı da bu yaralar…
İKİ YÜZLÜLÜK…
***
Şimdi arşive dönmeye gerek yok.
Eroğlu neler demişti Denktaş için!..
Denktaş neler söylemişti Eroğlu’na!..
Bırakınız “kamusal” alanda kayda geçenleri…
Bir de ‘özel sohbetleri’ var bunun…
Bilen de bilir zaten…
***
Öyle anma günlerinde, tören alanlarında konuşmak…
‘Dün’ü unutmak…
‘Bugün’e sarılmak…
Nabza göre şerbet vermek...
Şerbete göre nabız kollamak, kolay...
Ama dedim ya, ‘iki yüzlülük’ işte…
***
Bu yazının asıl konusu bambaşka…
Denktaş’ı anma töreninde Dr. Derviş Eroğlu konuştu ve dedi ki:
“Kıbrıs’ta kendi halklarını temsil eden, eşit ve egemen iki devletin varlığı söz konusudur. Bunu söylemek anlaşma istememek değildir…”
İşte yeni bir ‘iki yüzlülük’…
Senelerdir var bu tutum…
Türkiye’de başka konuş…
Kıbrıs’a gelince başka…
Birleşmiş Milletler’e başka…
Avrupa’ya başka…
Masada başka...
Kürsüde başka...
Törende başka...
Mektupta başka...
***
İnsanları ‘provoke’ etmek...
Barış için görüşme yaptığın tarafı ‘tahrik’ etmek...
Birleşmiş Milletler’e verdiğin ‘taahhüt’ü inkar etmek…
Bu tutum, evet, anlaşma istememektir…
Barışı baltalamaktır…
Sürüncemedir...
Görüşme sürecindeki ‘gizliliğin’ ardına saklanarak, masada “tek egemenlik” imzası atarken, hamasette “ayrı egemen devleti” savunmak nedir yani…
İki yüzlülük değil de nedir?
Sorarım size…