Kathimerini’nin Kıbrıs sorunu konusunda geçtiğimiz hafta yaptırdığı anketin sonuçları, çözüm konusunda nispeten daha ‘tutucu’ bir pozisyona sahip olan Kıbrıslı Rumlar’ın eğilimlerindeki yumuşama adına umut veriyor.
‘Federasyonu’, en iyi çözüm şekli olarak görenlerin yüzde 48 gibi bir orana yükselmesi...
‘Üniter devlet’ diyenlerin oranının yüzde 11’lere gerilemesi...
Kıbrıslı Türkler’le bir anlaşmaya varılabileceği konusundaki kötümserlerin oranının, yüzde 80’lerden yüzde 50’lere inip, iyimserlerin oranının ise yüzde 20’lerden yüzde 40’lara çıkması...
Bu rakamlar, gerçekten de cesaret verici.
Ve bana sorarsanız yukarıdaki bu yanıtlar, anketin ‘Akıncı’ ismine dair aldığı yanıtlardan çok daha önemli.
Fakat basın genel olarak, Akıncı kısmını öne çıkarmayı tercih etmiş anketle ilgili haberlerde.
Ankete katılanların yüzde 59’unun, Akıncı’nın Cumhurbaşkanlığı seçilmesine olumlu bakması ve Akıncı’nın çözüm çabalarına yardımcı olacağına inananlarının oranının yüzde 52 seviyesinde olması da şüphesiz sevindirici.
Ancak bu bir yandan da, sanki sorumluluğu Akıncı’nın omuzlarına fazlasıyla yükleyen, çözümü de çözümsüzlüğü de Kıbrıslı Türk liderin ‘ismine’ ya da ‘duruşuna’ bağlayan da bir eğilim.
Benzeri değerlendirmeleri, biz Kıbrıslı Türkler de yaptık Kıbrıslı Rum liderler için, yapmaya da devam ediyoruz.
Papadopulos seçildiğinde ya da Hristofyas seçildiğinde mesela, bu isimlerin ‘çözüme yatkınlığını’ derecelendirdik kendi anketlerimizde...
Ve bundan, birtakım sonuçlar ürettik.
Sonra Anastasiadis için yaptık benzeri bir değerlendirmeyi.
Annan Planı’na ‘evet’ diyen dönemin tek Rum lideri olması nedeniyle sevdik onu ama partisinin EOKA geçmişi nedeniyle bir yandan da şüpheyle baktık, temkini elden bırakmadık...
Ama bütün bunları yaparken, sanki bir şeyleri es geçtik; bizim liderlerin ne yapıp ettiğinin, ya da ne gibi zafiyetler gösterdiğinin peşine düşmeyi, zaman zaman unuttuk.
Elbette masada oturan tarafların kimliği, kişiliği, siyasi geçmişi ve siyasi duruşu önemlidir.
Ama çözüm de çözümsüzlük de sırf karşı tarafın icraatında gizliymişçesine karne dağıtarak, kendi ‘tarafımızın’ sorumluluğunu dolaylı yoldan önemsizleştirmemeye, küçültmemeye gayret etmekte fayda var.
Kıbrıslı Türkler olarak Kıbrıslı Rum liderden umutlanmanın bir zararı yok.
Kıbrıslı Rumlar olarak Kıbrıslı Türk liderden umutlanmanın da bir zararı yok.
Fakat ‘umudu’ da ‘umutsuzluğu’ da tek tarafın sırtına yükleyemeyeceğimiz kadar ‘ikili’ bir meseledir Kıbrıs meselesi.