Kıbrıs Türk toplumunun gettolarda yaşadığı bu dönemde Kıbrıs Rum toplumu bütün gücüyle Enosisi gerçekleştirmek için uğraşıyordu. Glafkos Kliridis Enosisin gerçekleşme ihtimalinin olmadığını düşündüğü halde Makarios’u itiraz edecek cesareti kendinde bulamıyordu. Sonunda, Enosis gerçekleşmemişti ama cumhuriyet fiilen bir Kıbrıs Rum devletine dönüşmüştü. Bundan da, Kliridis dâhil, bütün Kıbrıs Rum liderliği memnuniyet duyuyordu. 1968 yılında başlayan ve 1974 yılına kadar süren toplumlar arası görüşmelerde görüşmeci olan Glafkos Kliridis ilk defa bu dönemde Makarios ile karşı karşıya geldi. Rauf Denktaş’ın çözüm için yapıcı bir gayret içine girdiği bu dönemde Makarios’un katı bir tutum takınması Kliridis’i rahatsız ediyordu. Türk tarafının özerk yerel yönetim ilkesiyle yetinmesi ve karşılığında Makarios’un 1963 yılında önerdiği 13 Maddelik anayasa değişikliğini kabul etmesine rağmen Makarios’un ayak sürmesi Kliridis’e göre yapılabilecek en büyük hatalardan biriydi. Yıllar sonra, bu hatada kendinin de payı olduğunu kabul edecek ve görüşmecilikten istifa etmediği için “Mea Culpa” diyecekti.
Görüş ayrılıkları Makarios ile yavaş yavaş arasının açılmasına neden oluyordu. 1974 Darbesi ve Türk Müdahalesinden sonra iki siyaset adamının arası iyice açıldı. Kliridis 1974 yılının Ekim ayında yaptığı bir açıklamayla tavrını net bir biçimde ortaya koydu. “İki bölgeli, iki toplumlu federasyondan başka çıkar yol yok” diyen Kliridis, bütün şimşekleri üstüne çekti. Aynı yılın Kasım ayında Atina’da toplanan Kıbrıs zirvesinde de benzer görüşleri tekrar etti. Kliridis, diğer siyasilerden farklı olarak 1963-74 arasında Kıbrıslı Türklere kötü muamele yapıldığını söylemekten çekinmiyordu. RİK televizyonunda 1975 yılında liderlerin katıldığı bir tartışmada Kliridis, Kıbrıs Rum tarafının 1960’lı yıllarda Kıbrıslı Türklere karşı ciddi hatalar işlediğini dile getiren ilk siyasetçi oldu. Buna rağmen tecrübesine güvenen Makarios Kliridis’i görüşmeci olarak atadı. Ne var ki, kısa bir süre sonra bütün siyasiler “Kliridis istifa!” diye ayağa kalktı. Kliridis, Viyana görüşmelerinde (1976) Makarios ve Ulusal Konsey’in haberi olmadan Rauf Denktaş’a Rum tarafının toprak önerilerini içeren bir harita vermişti, Türk tarafı da bunu basına sızdırmıştı. Olayı basına yansıtan Türkiye’nin Kıbrıs Masası Şefi Ecmel Barutçu’dan başkası değildi. Barutçu, Kliridis’in “Batılılar nezdinde itibarı olduğundan” ve bunun da çözüm için Türk tarafı üstünde baskıya yol açtığından ondan kurtulmak istiyordu. Sonunda Glafkos Kliridis görüşmecilikten istifa etmek zorunda kaldı ve 1976 yılında Demokratik Seferberlik partisini (DİSİ) kurdu. Partisine EOKA B üyelerini kabul etmesi ve Makarios’a karşı sert eleştiriler yöneltmesi Kliridis’e karşı tepkinin daha da büyümesine yol açtı. Seçim yasasından ötürü 1976 seçimlerinde % 27’lik oy oranına rağmen Meclis dışında kaldı ve Temsilciler Meclisine ancak 1981 yılında dönebildi.
1993 seçimlerinde cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmayı başaran Glafkos Kliridis’in DİKO ile kurduğu koalisyon hükümetinin uygulamalarında Klirdis’in gerçekçi politikalardan eser yoktu. Kliridis’in ilk icraatlarından biri 1974 darbesine katılmakla suçlanan ve kamu hizmetlerinden uzaklaştırılan 62 kişiye mesleklerini ve “itibarlarını” iade etmek oldu. Bu dönemde milliyetçilik iyice tırmanışa geçti. DİSİ’nin EOKA B kökenli milliyetçiler devlet içinde kadrolaşmaya başladı. Eğitim bakanlığı son derece milliyetçi ve dar görüşlü bir bakana verildi. Okullarda “Helen-Ortodoks değerlere bağlılık” her şeyin üstünde tutuldu. Emekli EOKA savaşçıları eğitim bakanlığının kararıyla okullara giderek öğrencilere “EOKA döneminin kahramanlıklarını” anlatıyorlardı. Yunanistan ile “Ortak Savunma Doktrini” imzalandı ve Kıbrıs’a S300 füzeleri getirtmek için girişim başlatıldı. Glafkos Kliridis birbiriyle çelişkili iki çizgi izliyordu. Bir yandan Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne üye olması için çalışırken, diğer yandan da güvenlikçi politikaları ön plana çıkararak milliyetçiliği adeta körüklüyordu. 1998 seçimlerinin temel konularını Avrupa Birliği üyeliği ile S300 füzeleri oluşturmuştu. S300 füzelerine bütün dünyanın karşı olduğu bilindiği halde Kliridis milliyetçileri kendi etrafında toplamak için füzelerin Kıbrıs’a mutlaka geleceğini söylüyordu. Vasiliou gibi liberaller ve uzlaşma taraftarları ise Kliridis’i çözüm yanlısı buldukları için destekliyorlardı. Sonunda, Kliridis %50.82 oranında oy alarak beş yıl daha cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmaya devam etti. Seçimden sonra ilk önemli gelişme, Yunanistan başbakanı Kostas Simitis’in çabalarıyla S300 füzelerinin Kıbrıs’a konuşlandırılması tartışmalarına son verilmesi oldu. Karara tepki gösteren EDEK başkanı Yanakis Omirou hükümetten desteğini geri çekti ve savunma bakanlığından istifa etti. Kliridis bundan sonra dümen kırarak pragmatist adımlar atmaya yöneldi. Yorgos Vasiliou’yu AB-Görüşmecisi olarak atadı ve Bakanlar Kuruluna Kostas Themistekleos ve Mihalis
Papapetrou gibi çözüm yanlısı isimleri aldı. Pragmatist kimliğini ön plana çıkaran Kliridis, AB, G8’ler ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan’dan gelen çağrılara olumlu yanıtlar veriyor ve esnek politikalar izliyordu. BM’nin gözetiminde başlayan toplumlar arası dolaylı görüşmeler Türk tarafının tutumu yüzünden yerinde sayarken, Kıbrıs Rum tarafı bütün Kıbrıs adına AB’ye tam üye olma yolunda hızla ilerliyordu. Kliridis “yapıcı” davranmaya çalışırken, Denktaş görüşmeleri anlamsız” buluyordu. Oysa Kıbrıs Rum siyasetçilerinin büyük bir kısmı çözüm girişimlerini şüpheyle karşılıyordu. Bu yüzden Lefkoşa’da Simitis ve Papandreou’ya karşı öfkeli bir muhalefet yükselmişti. Özellikle AKEL, eski politikalarından iyice uzaklaşmış ve erken erken seçim havasına girmişti. Kliridis’e çözüm doğrultusunda en küçük bir destek vermediği gibi, onu “aşırı tavizler” vermekle suçluyordu. Ne var ki, Kıbrıs Rum toplumunda görüşmelere karşı tepkiler yükseldiği bir dönemde görüşmelerden kaçan taraf yine Türk tarafı oldu. Rauf Denktaş, 2000 yılının sonunda, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in desteğiyle resmen görüşmelerden ayrıldığını açıkladı. Bu durum, Kliridis’i oldukça rahatlattı.
YARIN DEVAM EDECEK