Müzakerelerin ‘sona erdiği’, henüz resmiyet kazanmadı.
Görüntü itibarıyla şu anda bir ‘ara’ söz konusu.
Anastasidis, ‘şimdilik’ masada değil sadece.
Ve başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası toplum, müzakerelerin kaldığı yerden devam edebilmesi için uğraş veriyor.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide, geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği Ankara ziyaretinin ardından yarın da Atina’da temaslar yapacak,
‘küsleri barıştırmak’ adına üstlendiği çabayı sürdürecek.
Atina’nın ardından da adres Kıbrıs.
Oysa Kıbrıslı Türk liderin tavrı, müzakerelerin resmen değilse de fiilen sona erdiğini çağrıştırır nitelikte.
Çünkü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun, geçtiğimiz Cumartesi günü, ‘Kıbrıs sorununda yaşanan gelişmelerle ilgili halkı bilgilendirme’ adı altında başlattığı bölge ziyaretleri, müzakerelerin sürdürülmesi adına yapıcı bir içerikten çok uzakta.
İlkini Yeni Erenköy’de, Karpaz bölge halkına yönelik olarak gerçekleştirdiği bu ‘bilgilendirme’ ziyaretinde Eroğlu’nun yaptığı açıklamalar, her şeyden önce, bir anlaşmanın hayata geçirilebilmesi adına öncelikli ihtiyaç olan ‘toplumlar arası güven’ tesisinin ruhuna aykırı.
Özellikle toprak ve harita konusunda söyledikleri, ‘Rumlar’ın istediği bölgeler’ diyerek isim isim köy zikredişi, henüz resmen masaya gelmemiş olan bir konuda ‘korku tüccarlığı’ yapmak değilse nedir?
Bu meselenin, müzakerelerin son aşamasında ele alınması yönünde taraflar arasında varılan mutabakatın amacı da, aslında tam da Eroğlu’nun bu yaptığına fırsat vermemek için değil midir?
Cumhurbaşkanımız ise, ‘vatandaşlar bir anlaşma olursa neye oy vereceklerini bilsinler, benim de istediğim, halkımın karar vermesi, ben size her şeyi anlatacağım ki halk karar versin’ diyerek, sözde ‘şeffaflık’ kisvesi altında ‘hayır’ propagandası yapıyor.
Zaten müzakereleri yürüten tarafların üzerinde hemfikir olmadığı bir anlaşma metninin, toplumların onayına sunulmayacağı, ta işin başında üzerinde uzlaşılan bir nokta olduğuna göre, Rumlar isteseler dahi Eroğlu’nun onayı olmaksızın bu bölgelerin, referanduma gidecek metne girmesi mümkün değil.
Yani Eroğlu’nun yaydığı bu listelerin, huzursuzluk yaratmaktan öteye pek bir kıymet-i harbiyesi yok.
Ama hepsinden önemlisi, Eroğlu’nun Cumartesi günü itibarıyla başlattığı ve yapıcı içerikten çok uzaktaki bu bölge toplantıları, bir anlamda müzakere defterinin, yakın zamanda açılmamak üzere kapandığının da bir ilanıdır sanırım.
Çünkü aksi halde, sabah ara bölgede ‘uzlaşmaya çalışıp’, akşama köy kahvesinde bu ‘uzlaşı gayretini’ dinamitlemeye çalışmak, en basit tabiriyle ikiyüzlülük olur.