Kaç seçim, hükümet geçtiyse, kaç bakanlar kurulunda değişiklik yapıldıysa yapıldı. İkili, üçlü ya da dörtlü yine olmalı. Olmayacak.
Çünkü Kıbrıs’ın kuzeyinde kurulan tüm iktidarlar iktidarsızdır.
Yokluk ekini sadece iktidar kelimesine değil, yönetme gücüne, karşı çıkma iradesine ya da ayağa kalkma eylemine de koyabilirsiniz bu topraklarda.
Çünkü ayağa kalkamayan, talimatlara boyun eğen, halkın dertlerine karşı üç maymunu oynayan, Türkiye’den paket bekleyen, evin önünü temizlemek için süpürgecilik oynayan her “iktidar” kaybetmeye mahkumdur.
Dünyadan tecrit edilmiş bir hücrede tek başına yaşamak zorunda bırakılan mahkum gibi, bu toplum da çürümektedir gün be gün.
Umudu kaybettiren, hayal tacirleridir onlar.
Her hükümet kurulduğunda kendini iktidar zannedenlerin sattığı bir “hayal”.
Sanki var-mış gibi yapılan bir yönetimin, her defasında yok olduğunu gördüğümüzde yüzümüze çarpan “gerçeklik”.
Ama tarih döner, devran gibi, tersine de döner, düzüne de çıkar, altını da karıştırır, tarih sonunda yargılar.
Her hükümet döneminde olduğu gibi, gün gelir yıkılacaktır o koltuklar, devir teslim edilecektir, mazbatalar alınıp verilecek, gülücükler havada uçuşacak, eller birleşecek, sallanacaktır ama değişen bir şey olmayacaktır.
Görüyoruz, koltuğa oturan bazıları bu kurulu düzen hastalığının mikrobunu taşıyor üzerinde. Kendi egoları, menfaatlerini düşünüyor önce. Vazgeçemiyor “yükselme” sevdasından, bir bataklığa batıp çıktığının ve her çırpınışında daha da battığının farkında olmadan.
Yükselirken koltuklarda, batıyordur da haberi yoktur iktidarsızın. Kendini iktidar zannediyor mebus olasıca, etrafındakiler el pençe divan durduklarında büyükleniyordur küçüldükçe.
Memleket sevdası falan yazmayacağım şimdi. Vazgeçtim. Ama...
Siz küçük hesapların, orta masaların, büyük göçlerin müsebbibisiniz.
Siz sus-pus olanlarsınız adaletsizliğe, dilinizi en derine sokabildiğiniz kadar sokup sebat edenlersiniz.
Siz kafanızda tepişenlerin garantisi, egemenliğin sahte sözcülerisiniz..
Siz katli vaciptir diyenlerin arkadaşısınız, dostusunuz yolsuzlukların, ortağısınız kara paraların, şimdilerde oturduğunuz pazarlık masalarında mezesiniz örneğin sahi iktidarların!
Siz kendinizi bilirsiniz de, biz sizi daha iyi biliriz.
O yüzden sorunun düzen sorunu değil, rejim sorunu olduğunu söyleriz.
Vaktimizin sayılı olduğu bu ada yarısında bize bu kadar sustuğunuz, yok saydığınız, üzerini çizdiğiniz, temizlik yapacağım diye gelip karanlık bir iz bıraktığınız için teşekkür mü etmeliyiz?
Toplumun vicdanında istifa edip “arazi” olanların elbet bir karşılığı vardır. Umudu bitirenlere verilecek cevaplar bu toplumun vicdanında ne kadar hazırdır onu da zaman gösterecek.
Kendi iktidarını kuramayan her toplum yönetilmeye mahkumdur. Bizim gibi mahkum olduğumuz her iktidar biçimi ise bugüne kadar iktidarsız olmuştur.
Kendimize toplum olarak başka hedefler koymalı, çıkış yolu bulmalıyız. Bunun için önce vazgeçmemiz gerekenler var.
İktidarsız iktidar olmayı reddederek başlayabiliriz.
Koltuğa oturunca cesaretle bu toplumu savunarak, çözümü zorlayarak, makul muhalif olmayarak, kukla bir bürokrat olmayarak başlayabiliriz.
İktidar dediğimiz şey yönetebilme yeteneği, gücü ve kudreti.
Kendimize sorma vaktidir. Bir kurup bir bozulan ve artık kendi kurduğu düzenin yenilgisini yaşayan bu rejim devam edecek mi?
Değiştirme inancımız var mı?
Yoksa bırakın çocuklarınızı burada yok olmasınlar, kendinize kıydınız, onlara olsun kıymayın.
Size söylüyorum kendini “iktidar” sananlar:
Hâlen o kadar iktidarınız var mı?