Stella Aciman
Son aylarda Lefkoşa’da 50 metre arayla açılan eczaneler çok dikkatimi çekti. Ülkedeki Eczacılık Fakülteleri’nden mezun olacak öğrencilerin çokluğunu düşününce, bu konuyu bir bilenle konuşmak istedim… Eczacı İbrahim Turganer!
Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Mesleğini severek yapan bir eczacıyım.
Türkiye’de kalmayı hiç düşünmediniz mi?
Hiç düşünmedim çünkü vatan sevgisi her zaman ağır bastı.
Göçmen misiniz?
Evet, birçoğumuz gibi ben de güney göçmeniyim ama Lefkoşa’da büyüdüm. Güney’deki köyümüzde arazilerimiz olmasına rağmen bebekliğimden itibaren Lefkoşa’da büyüdüm.
TATİL VE SAVAŞ
Savaş yıllarında neredeydiniz?
1974’de Türkiye’deydim. O sırada tatile gelmiştim, güneydeydim. Civar köylere yapılan saldırılardan sonra bizler de köyümüzü terk edip İngiliz üslerine sığındık. Orada üç ay kadar kaldıktan sonra Mersin üzerinden İstanbul’a döndüm ve eğitimime devam ettim.
Aileniz…
Ailem üslerde altı ay daha kaldı, Ocak ayında onlar da Mersin üzerinden kuzey’ e döndüler.
O savaş yıllarından, sizi en çok etkileyen ne hatırlıyorsunuz?
12-18 yaşlar arasında yaşadım o günleri. O günlerde birlik ve beraberlik anlayışı vardı toplumda. O yıllarda tüm memurlar üst-ast göz edilmeden hepsi aynı maaşı alıyordu. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve bakanlar… Hepsi, atıyorum 30 Kıbrıs Lirası alırdı. Benim babam da devlet memuruydu, polisti. O da aynı parayı alırdı. O mücadele havası içinde çocukluğumuzu, gençliğimizi yani en güzel yıllarımızı o yokluk şartları içinde geçirdik.
GENÇLİĞİN BOŞLUĞU
O günlerden bu günlere baktığınızda ne görüyorsunuz?
Olumlu şeyler de var, olumsuzlar da... Gençlerin bugün sahip olduğu imkânlar kat ve kat daha fazladır. İletişim imkânları sınırsız. Güney dâhil istedikleri okullarda okuyabiliyorlar. Ama tüm bunların yanı sıra gençliğin bir boşluğu da var. Gelecekleri meçhul. Üniversite mezunu bir sürü gencimiz işsiz geziyor veya başka işlerde çalışıyor.
Yasanız yok mu?
Maalesef bir yasamız yok.
Eczacılık mesleğini seçmenizin özel bir nedeni var mı?
Hayır, özel bir nedenim yoktu. Mesleğimi çok severek yapmama rağmen başlangıçta tıp okumak istemiştim. O yıllarda bugünkü gibi üniversite sınavları yoktu. Orta öğretimdeki öğrenciler bir sınava girerdi, sınav sonuçlarına göre bir ortalama alırlardı. Tercihlerinizi ona göre değerlendirirlerdi. Benim burada sorunum İngiliz Okulu mezunu olmamdı. Eğitim Bakanlığı bana, “senin diploman iki yerde geçerlidir. ODTÜ’de ve Robert Kolej’de” dedi. Ben de onları istemiyordum. Sıralamada da iyi bir dereceyi tutturmuştum. Tıbbı başka arkadaşlara verdiler bana vermediler. Kavga dövüş eczacılığı verdiler, hatta okula dersler başladıktan iki ay sonra başladım. 1976’da okulu bitirdim.
Eczanenizi kaç yılında açtınız?
1977 yılında açtım.
YAN YANA ECZANELER
Son aylarda neredeyse 50 metre arayla eczaneler açılmaya başlandı…
Üç tane eczacılık fakültesi var, bunların 100 küsur öğrencisi var. Bu çocuklar mezun olunca ne yapacaklar? Tespih tanesi gibi eczaneler açılacak her yerde. Türkiye’de de belli kriterleri belirleyen bir yasa tasarısı meclisten yeni geçti. Bu yasada, eczaneler arasında belirli bir mesafe olması kriteri var. Belli yaştan sonra yanına genç bir çalışan alacaksın diyor yasa, istihdam yaratmak için. Kıbrıs’ta ise hiçbir uygulama yok. Canı isteyen istediği yerde eczane açabiliyor.
Sizin bir birliğiniz var, bu gelişmeler karşısında ne yapıyor?
Eczacılar Birliğimiz var. Ben 1978 yılında ilk kongremize katıldım ve o zaman bu mesafe konusunu söyledim. Bana verilen cevap şuydu; “haklısınız İbrahim Bey ama memlekette demokrasi var, isteyen istediği yerde eczane açabilir.” Ben de “bu yasaların bizde var olduğunu” söyledim. Bu tavırdan dolayı 5-6 sene kongrelere gitmedim, soğudum. Sonra tekrar gitmeye başladım ve hep bu durumun mücadelesini verdim. Ama maalesef değişen hiçbir şey olmadı. Rum tarafı hala İngilizlerden kalan eczacılık yasasını kullanıyor. Orada asla yan yana eczane göremezsiniz. Çünkü etik kurallar vardır, hiçbir eczane diğerinin yanına gidip eczane açmaz. Bu konuyla ilgili ne yapabiliriz diye düşündüm ve tüm eczaneleri gezdim. “Eczaneler arasında mesafe nüfusa göre ayarlansın” diye hazırlanan kâğıdı imzalamayan bir tek eczane çıkmadı. Buna rağmen hiçbir şey yapılmadı, ne kadar acı bir durum değil mi? Bizler artık alacağımızı aldık ama arkamızdan gelen yüzlerce genç ne yapacak? Eczacılar Birliği hiçbir şey yapmıyor değil ama icraat yok! Gidiyor bakanlığa, isteklerini söylüyor ama icraat yok… Ben meslekte 36 yılımı doldurdum ve bir yasa çıkaramadık.
---------------------------------------------
VİTAMİN SHOP
Kıbrıs’ta kaç tane ecza deposu var?
Devamlı değişiyor sayı, hatta yakın zamanda büyük bir ecza deposu daha açılıyor ama Türkiye ilacı getiren 7-8 depo var. Avrupa ilacı getiren de 4-5 depo var. Kıbrıs için yeterli bir sayıdır. Bu arada ilginç gelişmeler de var. GNC ve adını hatırlayamadığım iki marka burada vitamin shop açtılar. Vitaminlerin bilinçsiz tüketimi olamaz. Sağlık Bakanlığı bunlara food supliment olarak bakıyor ama değil. Eczacılar Birliği bu konuda da tepki gösterdi ama yine sonuç yok, adamlar takır takır açtılar dükkânları. Bizler şaka kaldırmayan, sorumluluğu çok olan bir mesleği yapıyoruz. Tüm dünya bu mesleği yasalarla koruyor. Mesela İtalya’da veteriner ilaçlarını eczanede bulamazsınız. Bizde bu ayrım bile yok, hala eczaneler veteriner ilaçlarını satıyor. Yasası geçmek üzere, eczaneler veteriner ilaçlarını satamayacaklar artık ki, bunlar güzel şeyler. Biz bunlarla uğraşırken niye vitamin shoplar açılsın? Vitaminin etkilerinin ne olduğunu o dükkânda çalışan biri bilemez ki. Devletimiz yalnız eczacıları değil tüm sağlık personelini hiç korumuyor. Sağlık sektöründe hizmet verenlerin hiçbir güvenceleri yok.
------------------------------------------------
ÜNİVERSİTE BİTİRMEK YETERLİ DEĞİL
İnsanlar eczacıları yarı doktor olarak görürler…
Hiç öyle bir iddiamız yok, olmasına da karşıyım. Hastalarımız önce doktora gitmeliler. Bu genel bir yaklaşımdır ancak maalesef halkımızın doktora gitmemek gibi bir eğilimi var. Bir eczacı çok basit ilaçları verebilir ancak.
Kültür düzeyinin çok yüksek olduğu bir toplumuz derler. Kime kıyasla, Türkiye’ye mi? Üniversite bitirmek bana göre yeterli değildir. Gençler var buraya gelen, DAÜ’yü veya koleji bitirmiştir; İngilizcesine bakıyorum, sıfır. Peki, bu çocuğun aldığı eğitim ne kadardır acaba? Kültür düzeyinin yüksek olması üniversite bitirmekle olmuyor. İnsan var üniversiteye gitmemiş ama bakıyorsunuz bizlerden daha kültürlü. Çünkü her gün kitap, gazete okuyor, her gün internetin içinde.
-------------------------------------------------
Kıbrıs’ta insanların ilaç tüketimi çok mu?
Kıbrıs’ta ilaç tüketimi, beş yıl önce yapılan bir yayına göre İsveç ve İsviçre düzeyindedir. Yani 300 bin kişinin kişi başına yaptığı ilaç tüketimi dünya standartlarına göre çok iyi durumdadır. Bu da halkın sağlığına özen gösterdiğini anlatır.
Burada satılan ilaçlar Türkiye’de satılanın üstünde, ilacın gümrük vergisi var mı?
İlacın gümrüğü yok ama stopajı, navlunu var. İthalatın miktarına göre masraflar %3-10 arası değişebiliyor. İşin içine kar payları da girdiğinde haliyle fiyatlar yükseliyor.
DERS VE EDEBİYAT
Edebiyata olan ilginiz nasıl başladı?
Türkiye’de öğrenim görürken sürekli bir bursumuz yoktu. Bir bakarsınız para iki ay gelmez ki, 45 günde bir ödeniyoruz. Bütün öğrencilerin imkânları da sınırlıydı o yıllarda. Havaleler şimdiki gibi kolayca gönderilmiyordu Kıbrıs’tan. Benden büyük bir abimiz vardı. Bana, “senin çok güzel İngilizcen var, ben sana öğrenci bulayım, ders ver” dedi. Bana hemen 5-6 öğrenci buldu. Onlara ders vermeye başladım. Bu arada bir yayınevinin kitap çevirilerini yapmaya başladım. Döneme göre çok iyi ücretler alıyordum. Öğrencilik yıllarımın sonuna doğru gelen bu çeviri işleri beni maddi açıdan çok rahatlatmıştı. Bir diğer faydası da, İngilizcemi çok daha iyi boyutlara getirmesi ve çevirdiğim kitaplardan çok fazla bilgi öğretmesi oldu.
Okur musunuz?
Benim kadar çok kitap okuyan insan çok azdır diyebilirim. Kitaplara olan sevgim hiç bitmedi. Kıbrıs’ta, Sir George Hill’in, adı Anıtsal diye geçen dört ciltlik eserini birkaç defa okuyan birkaç kişiden biriyimdir diye düşünüyorum. Kıbrıs üzerine ondan daha kapsamlı kitabı yazan bir yazarın dünya üzerinde olmadığını sanıyorum. Milli kütüphaneden defalarca aldım ve okudum. Artık baskısı yok. Bu arada yerli ve yabancı gazeteleri her gün mutlaka okurum. Yani okumak bende bir hastalıktır. Bugün gençlerin okuma alışkanlıklarına bakınca üzülüyorum. Erkekler spor sayfalarına bakıyor, kızlar magazin sayfalarına ve gazeteyi bir köşeye atıyorlar. Gazete satışları düşük, kitap satışları ise çok daha düşük… Bugün gençlerimiz arasında EOKA’yı, Grivas’ı, Yorgacis’i bilmeyenler var ne yazık ki. Sporcuların hepsini tanıyorlar ama kendi toplumlarının yaşadığı sorunlara karşı hiç ilgileri yok. Demek ki verilen eğitim yetersiz diye düşünüyorum.