Yenidüzen’in dünkü manşeti, Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Sayın Özdemir Berova’nın açıklamalarından alıntı yapılarak; “İlahiyat Koleji yoluna devam edecek” şeklinde atılmıştı… İşte tam bu noktada yanıtlanması gereken çok daha önemli bir soru ortaya çıkıyor: Hangi yoluna?
Bir eğitim bilimci olarak üzülerek ifade edeyim ki; Hala Sultan İlahiyat Koleji yolu diyeceğimiz şey, olsa olsa bir çıkmaz sokaktır… Bu sayfada birçok kez vurgulamaya çalıştığım bu olguyu bir kez daha açıklamaya çalışayım.
Öncelikle bu okulun kısa tarihine bir bakalım:
Döneminin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Arabacıoğlu’nun “kendimi yabancı hissettim” diyerek 2013-2014 öğretim yılında açılan Hala Sultan İlahiyat Koleji aslıda çok daha önceden öğrenime başlayan bir okuldur.
2009 yılında UBP hükümetinin; ne hükümet programında, ne de eğitim politikaları içerisinde olmamasına rağmen; plansız, programsız, hangi öğretim programlarının (müfredat), hangi ders kitaplarının takip edileceği belli olmadan, ders verecek öğretmenlerin hangi yeterlilikleri taşıması gerektiği belirlenmeden ve üstelik o dönemdeki eğitim yılının tam ortasında Haspolat Meslek Lisesi bünyesinde “İlahiyat” bölümü açılmasına karar verilir… O dönemde ciddi tartışmalar yaşansa da bu konuda ısrar edilir… Mesleki Teknik Öğretimin genel yapılanmasına da aykırı bir biçimde bu bölüme öğrenci kabul edilir ve eğitim sistemimize “ilahi” terimi girmiş olur…
Tartışmaların hemen ardından bu bölümün Haspolat Meslek Lisesi bünyesinde değil, ayrı bir okulda sürdürülmesi gerektiğine kararı verilir ve böylelikle Hala Sultan İlahiyat Koleji’ne giden yol başlamış olur… Derken bir “hayır” derneğine çok ucuza bir arazi kiralanır ve Hala Sultan İlahiyat Koleji, bir külliye anlayışıyla inşa edilmeye başlanır. Ancak henüz binası bulunmayan o koleje öğrenci kabulüne başlanmıştır... Üstelik bu kez sınavla… Çünkü artık adı kolejdir ve kolejlere giriş sınavladır… Okul binası olmayan bu koleje girmeye hak kazanan öğrenciler TED koleji binasında öğrenime başlar ve tam 1 yıl orda öğrenim görürler…
Bu karmaşık yapılaşmayla eğitim sistemine entegre edilen Hala Sultan İlahiyat Koleji, eğitimsel anlamda çok bilinmeyenli bir denkleme dönüşmüştür artık. Mesleki bir eğitim vermekten çok uzakta bir oluşumla ama Mesleki Teknik Öğretim Dairesi’ne bağlı bir okul olarak yaşam sürmesi yasal olarak mümkün olmadığını o dönemlerde de ortaya konmuş olunmasına karşın herhangi bir adım atılmamıştı. Nihayetinde bu durumun mevzuata uygun olmadığı Yüksek İdare Mahkeme kararıyla da ortaya konulunca okul, Mesleki Teknik Öğretim Dairesi bünyesinden alınarak Genel Ortaöğretim Dairesi’ne bağlandı. Evet, böylelikle okulun statüsü yasal bir hal aldı, peki ama eğitimsel boyutu!
İlahiyat Kolejini çıkmazları…
Hala Sultan İlahiyat Koleji çıkmazları adını verdiğim ve eğitim bilimi adına bu okulda okuyan öğrenciler için tam bir çıkmaz sokak olarak tanımlanabilecek olgulara her beraber bakalım.
• Hala Sultan İlahiyat Koleji’ni tamamlayan öğrencilerin, yükseköğretimde hangi programlara yönlenmesi beklenmektedir? Eğer bu okul din görevlisi yetiştirecekse neden bu okulda kolej programı uygulanmaktadır? Yok, eğer bu okuldan mezun olan öğrenciler üniversitelerin tüm programlarına girmek için eğitim alacaklarsa neden hiç ihtiyaç duymayacakları (Fıkıh, Kelam, vb.) dersleri ağırlıklı olarak okumak zorundadırlar?
• Son düzenlemeyle beraber bu okul, Genel Ortaöğretime bağlı bir kolej olmuştur. Peki, o halde Hala Sultan İlahiyat Koleji de, diğer kolejler gibi bir “maarif” koleji niteliği kazandı mı? Zaten öğretim programları (müredat), diğer kolejlerle örtüşmekteydi, kazandığı yeni yasal statüyle beraber diğer kolejlerimizle aynı tür ve düzeyde bir kolej halini mi aldı?
• Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin orta kısmını tamamlayan öğrencilerin hiçbirisi lise kısmında GCE – A-Level programlarını takip etmedi. Bu durumda; tüm derslerin “İngilizce” olduğu bir programı öğrencilere vermenin mantığı var mı? Eğer dersler “Tükçe” olarak verilmesi gündemdeyse o zaman bu okulu kolej olarak nitelendirmenin anlamı var mı?
• En yaygın gerekçeyle, bu okulun tercih edilmesinin temel nedenin; öğrencilerin daha iyi bir din eğitimi almak olduğu ortaya konmaktadır. Peki, ama bir başka dine mensup, bir başka ülkenin (İngiltere) kültürü ile bezenmiş, o ülkenin anadiliyle hazırlanmış bir öğretim programının (müfredatın) yer aldığı bir okulda daha iyi bir İslam dini eğitimi vermek mümkün müdür?
• Kolej Giriş Sınavları sonuçlarına göre en az hazır bulunuş düzeyi (en düşük puan) olan öğrencilere kayıt hakkı verilen bu okulda; kendi düzeylerin çok daha üst düzeyde bir programla karşılaşan öğrencilerin, tabiri yerindeyse “işkenceye” dönüşen bir öğretim hayatı sunmak eğitim bilimi ilkelerine uygun mudur?
Eğitim bilimi penceresinden bakılarak yukarıdaki sorulara anlamlı yanıtlar vermek mümkün görülmemektedir. Bu nedenledir ki; Hala Sultan İlahiyat Koleji eğitim bilimi açısından bir çıkmaz sokaktır.
Bu çıkmaz sokağın kanıtlarını Hala Sultan İlahiyat Koleji’nin, kolej programında okuyan öğrencilerinin mezun olduğu dönemde hep beraber üzülerek göreceğiz. Dilerim ben yanılırım ve bu öğrencilerin tümü ilgi, istek ve becerilerine göre yükseköğretimdeki eğitimlerine devam ederler ve nitelikli birer birey olarak toplumun en önemli parçası olurlar. Ancak eğitim bilimi bize, bu konudaki sorumluluklarımızı sürekli olarak hatırlatmaktadır.
Eskiden eğitim, insanlara bir şeyler öğretmek demekti. Günümüzdeyse çocukların güvenilir bir pusulalarının ve yol bulma becerilerinin olması, sürdürülebilir bir dünyanın parçası olmalarını sağlayacak karakter özellikleri kazandırmaktır. Bu nedenle de tüm öğrencilerin geleceği ile ilgili taşıdığımız sorumluluğun büyüklüğü fark edilmeli, bu sorumluluğun gereklerini yerine getirmeliyiz.
Bütün bu tartışmaların arasında hatırlanması gereken bir konu daha var: Külliyelerin ve medreselerin, sanayi devrimi sonrası oluşan sosyal ve ekonomik yapının ihtiyacı olan insan kaynağını yetiştirmekte yetersiz kalması Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu getirmiştir. Kıbrıs Türk Toplumu’nun hedefi ise Dünya toplumları arasındaki yerini almaktır. Külliye tarzı bir okul yapılanması Kıbrıs Türk Toplumuna ne verebilir ki…
---------------------------------------------------
Aklınızda Bulunsun
Tercih Listeniz İçin 5 Önemli Soru
Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişimi en çok eğitim dünyasını etkiledi. Bu bağlamda YÖK tarafından tercih dönemi tarihi değiştirilerek 29 Temmuz-3 Ağustos tarihleri arasına alındı. Geçtiğimiz hafta bu sayfada tercihlerle ilgili yapılması gerekenlere üzerinde detayları ile okumuşsunuzdur. Bu hafta ise tercih listenizi oluştururken yanıtlamanız gereken sorular üzerinde durmaya çalışacağım. İşte o 5 soru
Soru 1: Mezun ağı güçlü mü? Mezun takip sistemi var mı?
Güçlü bir kariyer için mezun ağı çok önemlidir… İyi bir üniversitenin (ya da bölümün) mezun takip sistemi olması o üniversite ya da bölümden mezun olanların ne kadar sürede iş bulunabildiğini öğrenmenize yardımcı olacaktır.
Soru 2: Öğretim üyesi kadrosu güçlü mü?
Yüksek düzeyde nitelikli çalışmalar yapan bir öğretim kadrosu, sizin de daha öğrenciyken uluslararası arenaya çıkmanız sağlayacaktır.
Soru 3: Sanat ve sosyal yaşamla iç içe bir öğretim hayatı var mı?
Gerek kampüs yaşamı gerekse eğitimsel faaliyetlerin sanat ve sosyal yaşamla iç içe olması size yeni fırsatlar ve girişim olanakları kazandıracaktır.
Soru 4: Öğrenci değişim programlarına dahil mi?
Öğrenci değişim programları, hem kişisel gelişiminizi hem de yüksek düzeyde bir kariyer eğitim başlangıcınızı artıran en önemli unsurdur.
Soru 5: Öğrenim alanınız KKTC ihtiyaçlarına uygun mu?
KKTC gerçeğini dikkate almayan bir tercih listesi gelecekte size sıkıntılar yaşatabilir. Gelecek 5 veya 10 yılı dikkate alan bir projeksiyonla KKTC ihtiyaçlarına uygun bir alan tercih etmeniz avantajınıza olacaktır.