Kıbrıslı Rum Hükümeti Sözcüsü Nikos Hristodulidis, Türk tarafının “Kıbrıs sorununun çözümü çerçevesinde Türk vatandaşlarına dört özgürlük verilmesindeki ısrarının, kabul edilemez olduğunu” iddia etti. Hristodulidis’le yaptığı söyleşiyi; “Türkiye Müzakereleri Kirletti” başlığıyla yayımlayan Filelefteros gazetesi, Hristodulidis’in gazeteye demecinde “ilerleme olması için, mümkün olan her şeyi yapacaklarını ve her olasılığı tüketeceklerini söylediğini” iletti.
Gazeteye göre, Türkiye’deki gelişmelerin Kıbrıs sorunu ile müzakere sürecini ne kadar etkilediği konusundaki bir soruya Hristodulidis, “Türkiye’nin Kıbrıs sorununda en belirleyici rolü oynadığına ve Türkiye’deki gelişmelerin müzakere sürecini etkilediğine inanmayacak olan objektif bir söz sahibi yoktur” şeklinde yanıt verdi. Bunun, 24 ayın ardından, müzakerelerin içerisinde bulunduğu özel konjonktür dolayısıyla, bugün daha fazla geçerli olduğunu savunan Hristodulidis, geriye kalan konuların zor ve hassas olduğunu, görüşmelerin devamının da Türk tarafının yaklaşımı ve tutumuyla değerlendirileceğini öne sürdü.
“Müzakereleri olumsuz etkileyen konu…”
Kendi ifadesiyle “bu söylediğini desteklemek için, son zamanlarda müzakereleri olumsuz anlamda etkileyen bir konuya” da değinen Hristodulidis, “bunun Türk tarafının, Kıbrıs sorununun çözümü çerçevesinde Türk vatandaşlarına dört temel özgürlüğün verilmesine ilişkin kabul edilemez ısrarı olduğunu” iddia etti. “Bunun bugün yeniden birleşmiş bir Kıbrıs’ta Türk ve Yunan vatandaşlarına eşit muamelede bulunulması olarak gösterilmekte olduğunu” da öne süren Rum sözcü, 11 Ocak ve Cenevre görüşmesine kadar, aynı zamanda var olan zorluklara rağmen, daha fazla ilerleme olması için olumlu bir ortam ve bariz bir niyet olduğunu, ancak Türkiye’nin bu konudaki talebi ile ısrarının hem iletişimsel hem de özlü aşamada durumun tümünü “kirlettiğini” iddia etti.
“Türkiye’deki referandum yolun sonu değil”
Hristodulidis sözlerinin devamında, samimi olarak Türk tarafının dört özgürlük konusunda yaklaşımını değiştireceğini umduklarını da söyledi. Türkiye’de yaşanan son gelişmeler konusunda ise Hristodulidis, durumun bütünlüklü bir şekilde değerlendirilmesi konusunda sonuca varılabilmesi için erken olduğunu düşündüğünü belirtti. Geçtiğimiz Pazar günü Türkiye’de yapılan referandumun yolun sonu olmadığını ifade eden Hristodulidis, Türkiye’nin iç ve dış düzeydeki tutumuyla ilgili yaşamaları beklenen gelişmelerin, Kıbrıs sorununu da etkileyeceğini öne sürdü.
Hristodulidis, çözüm doğrultusunda ilerleme yaşanması için, mümkün olan her şeyi yapacaklarını ve her olasılığı tüketeceklerini de yineledi. Müzakerelerin yeniden başlaması konusundaki soruya karşılık ise Rum sözcü, diyaloğun yeniden başlamasının olumlu olduğunu dile getirerek, amaç ve hedefin, fikir ayrılığı ve/veya farklı yaklaşım bulunan bütün konularla ilgili olarak özlü bir görüşme yapılması olduğunu ifade etti. Hristodulidis, 24 aylık müzakerenin ardından ve teknik nitelikli konuların önemini de göz ardı etmeyerek, sürecin geleceği açısından zor, önemli ve belirleyici olan anlaşmazlıkların, teknik nitelikli değil, öncelikle politik olduklarını söyledi.
Dolayısıyla, teknik açıdan müdahalede bulunma ve katkı yapma olanağının kısıtlı olduğunu ifade eden Hristodulidis, anlaşmazlık bulunan konuların hassas ve siyasi nitelikli olmalarından ötürü, sonuca varılmasına ilişkin seçeneklerin kısıtlı olması, bazı durumlarda da alternatifler olmamasının ise bir gerçek olduğunu ifade etti.
Hristodulidis, devamla “bu yüzden eğer gerçekten sonuca varmak istiyorsak, görüşmelerdeki başlıca kriterimizin, herhangi bir üçüncü kişiye değil, Kıbrıs halkının (Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin) menfaatlerine nasıl hizmet edileceği şeklinde olması gerekir” ifadesini kullandı.
“Türkiye’nin girişimleriyle uzlaşı sorgulandı”
Cenevre’ye kadar, zorluklara ve anlaşmazlıklara rağmen, gerçek veriler temelinde iyimser olmalarına izin veren uzlaşılar ve görüş birlikleri olduğunu da ifade eden Rum sözcü, Cenevre’de Türkiye’nin dört özgürlükle ilgili talebinin, aynı zamanda konunun ortaya konulduğu şeklin, durumun tamamını etkilediğini öne sürdü. Bu taleple birlikte, varılan önemli bir uzlaşının da kuşkuya düşürüldüğünü iddia eden Hristodulidis, “Cenevre’den önce 4:1 oranında bir uzlaşı olduğunu ve bunun hem kendileri hem de Kıbrıslı Türkler için önemli olduğunu düşündüklerini” ifade etti. Hristodulidis, “Cenevre’nin akabinde ise, Türkiye’nin girişimleriyle bahse konu uzlaşının sorgulandığını” ileri sürdü.
Gazeteye demecinde, Atina’yla herhangi bir görüş ayrılıkları olmadığını da ifade eden Rum sözcü, özellikle Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak Atina’yla ilişkilerini bozabilecek herhangi bir şey olmadığını da savundu. Başkanlık seçimleriyle ilgili bir soruya karşılık ise Hristodulidis, şu an seçim kampanyasına başlamanın zamanı olmadığını dile getirdi.
“Dört özgürlük konusunda, Türkiye ve BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin, bunları AB’ye değil, Kıbrıs’a gelecek Türk vatandaşlarıyla sınırlamak için çalıştıkları” konusundaki bir soruya karşılık ise Hristodulidis, böyle bir şeyi yanlış bir şekilde savunanlara vereceği yanıtın, dört özgürlüğün Kıbrıs sorununun çözümünü amaçlayan müzakerelerle değil, AB-Türkiye ilişkileriyle alakalı olduğu şeklinde olduğunu belirtti.
Bahse konu Türk talebinin hukuki bir altyapısı bulunmadığını ve bazılarının öne sürdüğü gibi, Türk vatandaşlarının halihazırda dört özgürlükten faydalandıklarına ilişkin argümanın geçerli olmadığını da öne süren Hristodulidis, AB ile Türkiye arasındaki mevcut hukuki çerçevenin, Türkiye ile Türk vatandaşlarına çok az ve çok özel haklar vermekte olduğunu söyledi.
Öte yandan Hristodulidis, AB’nin dört temel özgürlüğünün, üye devlet statüsü, AB vatandaşı kavramı ve AB’nin anayasal yapısıyla da ilişkisinin kesilemeyeceğini ve bunların hali hazırda uyum sağlamış, Kopenhag kriterlerini yerine getiren ve AB karşısında bazı somut yükümlülüklere sahip olan vatandaşlara verildiğini de dile getirdi.
Gazetenin sorusunda da ifade edildiği gibi ve bazılarının da bunu savunduğu şekilde, “bu dört özgürlüğün yalnızca Kıbrıs’ta tanınmasının mümkün olduğu” konusunda ise Hristodulidis, dört özgürlüğün başka hakları da peşinden sürüklediğini, aynı zamanda üye devletlerin tümünü etkileyen türev haklar meydana getirdiğini de ifade etti.
Hristodulidis, yalnızca yeniden birleşmiş bir Kıbrıs’ı ilgilendirecek özel bir düzenlemenin parçası olarak Türk vatandaşlarına dört temel özgürlüğün verilmesi veya bunun tartışma konusu yapılmasının söz konusu olmadığını ekledi.