Pazar gün Türkiye’de seçim var.
“Bize ne” diyebilir miyiz?
Bence diyemeyiz.
Çünkü Türkiye’deki gelişmeler olumlu veya olumsuz bizi de etkiliyor.
Ekonomik, sosyal, siyasal gelişmeler direkt bize de yansıyor.
Onun için Kıbrıslılar için de önemli bir seçim.
Sonuçlar demokrasinin geleceği açısından önemli açılımlar ortaya koyacak ya da böyle bir açılım olmayacak, diktatörlüğe giden bir sürecin başlangıcı olacak.
***
Herhalde dünya (diktatör ülkeler dışında) seçim propagandası döneminde bir parlamenter sistemde cumhurbaşkanının bir parti başkanı gibi meydanlara çıkıp partisi! için oy istediğini görmemiştir.
Herhalde dünya bir cumhurbaşkanının her ağzını açtığında muhalefete, sivil toplum örgütlerine, gazetecilere, bireylere, sinirini bozan! herkese dersini vermeye! çalıştığını, tehdit ettiğini görmemiştir.
Ve bu gelişmelerin karşısında sessiz kalmak durumunda olan bir hukuk sistemi de görmemiştir. “Halka söylemek istedikleri var, toplu açılışlar yapıyor” diyerek seçimin son gününe kadar il il gezen, seçime giren parti liderlerinden fazla televizyonlarda boy gösteren bir cumhurbaşkanına en azından Türkiye şimdiye kadar şahit olmamıştır.
Herkese kızan, gergin, öfkeli, karşısında duran, kendisine biat etmeyen herkese düşman, 1000 kusur odalı kaçak sarayda oturan bir cumhurbaşkanı…
Ve başkanlık rejimini getirmek için şartları zorlayan, fiili olarak şimdi uygulamaya başlasa bile, resmi olarak da bu sistemi getirerek tek adamlığı, diktatörlüğü, belki de halifeliği bile üzerinde toplamaya çalışan bir kişi…
***
İşte böyle bir ortamda seçimlere gidiyor Türkiye…
%10’luk barajın olduğu ülkede meclise ya 3 parti girecek ya da 4.
AKP, CHP ve MHP’nin dışında 4. parti olabilecek olan HDP, son zamanlarda bölge partisi olmaktan çıkarak bir Türkiye partisi olma yolunda epeyce ilerlemiş görünüyor.
Eşbaşkanı Selahhattin Demirtaş’ın Türkiye’de yarattığı yeni söylemler ve yeni imaj, HDP’nin barajı zorlamasına neden oluyor.
Demirtaş, her ne kadar da “barajı geçtik” deyip oy verecek olanları rahata sokmak istemediğinden “bıçak sırtıyız” açıklaması yapıyor ama kendi adıma barajı geçeceği izlenimi var.
Türkiye’ye gidip nabız yoklayamadım ama bildiğiniz gibi burada da Türkiyeli seçmenler var. Onlardan aldığım izlenime göre, berberinden garsonuna, işçisinden otel çalışanına ve hatta Avrupa’da yaşayan ve şimdilerde burada olan Türkiyeli vatandaşlar HDP’den yana tavırlarını koymuşlar.
Türk, Kürt farketmiyor, HDP’nin barajı geçmesi gerektiğine inanmışlar. Özellikle son gelişmelerden sonra yani 17-25 Aralık yolsuzluk dosyaları, durdurulan MİT tırları, son seçimlerde sayım sırasında elektrik trafosuna kedilerin girmesi! gibi nedenlerle AKP ve dolayısıyla Erdoğan’a ‘dur’ demek gerektiğini düşünüyorlar.
***
Sonuç olarak Pazar akşamı çıkacak sonuçlarda AKP oylarının düştüğü, CHP oylarının son açılımlarıyla biraz arttığı, MHP’nin de aynı veya biraz artış alması ile HDP’nin daha önce AKP’ye giden oylarını da almasıyla barajı geçtiği sonucu çıkma olasılığı yüksek.
“E hepsi çıkıyor, sadece AKP düşüyor, diğerleri oyları nereden alacaklar” derseniz 2011 seçimlerinde %49 alan AKP’den %6-7 gibi düşüş diğerlerini de ihya eder gibi görünüyor.
Ben böyle görüyorum veya ‘duygusal’ düşündüğümden, farklı kesimlerin meclise girmesini istiyor olabilirim.
Ancak duygusallıktan öte, 4 partinin meclise gireceği sonucu daha yakın gibi görünüyor.