New York’taki zirveyi ilginçtir iki tarafın liderleri, kendileri açısından, kendi başarıları, olarak gösterdi. Her iki taraftan da, farklı gerekçelerle, “karşı tarafın”, bu zirveden kazançlı çıktığına dair yorumları ise liderlerin, muhalifleri yapmaktadır. Kıbrıs’ın güneyinden DİSİ, DİKO, EDEK, EVREKO, Başkan Hristofyas’ı suçlamakta, hatta ona ikinci zirve için “gitme” çağrısı bile yapmaktadırlar.
Kuzeyde ise Cumhurbaşkanı Eroğlu, ilerleme olduğuna dair yorumlar yaparken, Muhalefet haklı olarak açıklamalara bakarak ilerleme olmadığını ifade etmektedir. Ancak, BM Genel Sekreteri diplomatik veya son çare diye ipleri koparmama konusunda yapıcı ve süreci devam ettirmeye dönük açıklamalar yapmaktadır. Peki bu nasıl olur? Neden BM bunu yapmaktadır? Acaba açıklanmayan daha büyük ve tehlikeli niyetleri, BM Genel Sekreterliği görmekte midir? Endişesi dorukta mı ki bir şansı daha zorlamaktadır? Bence bu iyice düşünülmeli. Çünkü bazı işaretler hayırlı değil....
GÜNEYDEKİ ELEŞTİRİLERE OYUN DİYENLER, KUZEYDE BİRLİK VE BARABERLİK DİYOR
Bakın, DP Genel Başkanı Serdar Denktaş, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nu tam kapasite desteklemektedir. Onun değerlendirmeleri önem taşırı inancındayım. Yaptığı yazılı açıklamada Derviş Eroğlu’na destek verirken; güneyde muhalefetin, Hristofyas’a dönük eleştirilerini ise, Kıbrıs Rum tarafının Hristofyas’ın elini güçlendirmek maksadı ile yapılan oyun olarak tanımlamaktadır.Kıbrıs Türk tarafında ise Federal çözüm isteyen tüm kesimlere seslenerek, “ birlik, beraberlik” çağrısı yapmaktadır. Nasıl işse bu?
Peki, Kıbrıslı Türkler için nasıl bir “ Birlik ve berberlik” istiyor Serdar Denktaş. Artık bu sürecin bitmesi için. Yani, Federal temelde çözümün artık sonlanması için. Cumhurbaşkanı Eroğlu da, “bu son derken”, her halde Federal Çözüme ulaşmak, için bu sonu dilememektedir. Beklentisi bellidir.
MASKELİ BALO
Bir kere aylardır görüşme sürecinde iki tarafın liderlerinin hareketini belirleyen etken, görüşme masasında, karşı tarafı, BM indinde; oyunu bozan taraf, olarak gösterebilme maksadı idi. Zaten liderlerin kendi, kamu oylarına yaptıkları açıklamalar, hatta liderlerin, muhalefet, ya da onları eleştirenler tarafından da görüşmelere teşviki bile, bu esasa dayanıyordu. Gerek Kuzeyde, gerekse güneyde, liderleri uzlaşma noktasına itmek isteyen taraflar dahi, kendi liderliklerine; sadece, “masada uzlaşmaz taraf olmamak için gayret” çağrısı yapıyordu.
Yani Federal Çözüm için şu geri adımı at, şu noktada ısrar et, uzlaşma için, al- ver’e gir, çağrıları belirleyici değildi. Sanki Cenevre sonrası belirlenen bu New York’taki zirve öncesinde herkes, dünya önünde kendi tarafı zor duruma düşmesin diye, düzenlenen bir maskeli balonun davetlisi olmuştu.
Peki, böyle bir maskeli balodan ne beklenirdi ki? Şimdi ise artık, 2012 Ocak ayına dair, BM Genel Sekreterinin açtığı bu yeni şans mı diyelim veya kapı mı diyelim, bu süreye kadar ne yapılacağı önemli olmalı, gerçekten barış isteyenler için.
Çünkü bu son, çözümle, gerçekleşirse olumlu olur. Ama bu son yine başarısızlıkla sonuçlanan bir görüşme ile gerçekleşirse, ne olacağı da bellidir. Bunu ele alalım. Bu ise Kuzeyde, bu sondan başka umutlar bekleyen, Eroğlu ve Serdar Denktaş’ın beklentisinin tersine olacaktır. Bakın….
CENGİZ AKTAR’IN YAZDIĞI İLHAK VE DOWNERİN AÇIKLAMALARI
Peki bu sonda başarısızlık olursa ne olur? Downer, yaptığı açıklamada, Kıbrıs sorununun çözüm sürecinin, sık sık kesintilere uğradığını, yavaşladığını, ancak yeniden görüşmelerin yapıldığını söyledi. Evet 40 Yıldır, bu böyledir. Ancak her kopuş ve yeni sayılan başlangıç arasında ise, hep, gerçekleşen, ilk başlangıçta olmayan yeni sorunların oluşması ve bu yeni sorunların da çıkmazı derinleştirmekten başka bir sonuç vermediğidir.. Koptu, başladı da ne oldu 40 yıldır? Bittiği noktadan çok uzakta, hep yeni unsurlarla devam etti ve iş çıkmaza girdi. Yani Downer bize, 2. Zirvede de bir şey çıkmazsa bir başka bahara, görüşmeler yeniden başlayacak diye avuntu sundu..Eğer öyle bir şey olursa,2. Zirvede bilelim ki Kıbrıs’ta çok başka ve çok değişik yeni sorun oluşacaktır. Bu nedir?
CENGİZ AKTAR: Bakın, Türkiye’de Kıbrıs sorununun Federal temelde çözümü ve AB üyelik süreci yolunda gerçekten çok ciddi görüşler ve kararlı tutumlar izleyen barışçı aydınlardan olan Cengiz Aktar, 4.11.2011 tarihli Vatan Gazetesindeki makalesinde, ne yazdı?
“Eğer çözüm olmazsa tek alternatif, KKTC’nin bağımsızlığının tanınması hayalini kenara koyarsak, artık yönetilmesi giderek zorlaşacak olan KKTC’yi ilhak etmektir. Her bakımdan çok pahalıya mal olacak bir alternatif!”
Evet, aynen böyle yazdı Cengiz Aktar. Gerçi devamında ise,” bu gün güneyin yaşadığı zor durum, Yunanistan’ın yaşadığı kaos, Kıbrıslı Türklerin aktörleşmesi ve Ankara’ya kafa tutması, Kıbrıs sorununun bütün özgüvene rağmen Türkiye’nin her yerde önünü tıkamaya devam etmesi ve artık belki uluslararası camianın da bu sorundan bezmesi çözümü işaret ediyor” diye yazmasına karşın; 2. Zirvede başarısızlık halinde, KKTC’nin ilhakının gerçekleştirilmesini işaret etti, güvercin diye bilinen de.
İşte burada sormak lazımdır Serdar Denktaş’a ,UBP’ye ve Derviş Eroğlun’a, bu sizin alternatifiniz mi? Yani İlhak ettirmeyi mi istiyorsunuz KKTC’yi, 2. Zirve için,” bu son” derken? Açık konuşun. Evet gerçekten tanınma bugün için olanaksız. O ağızlara sakız yapılan,” görüşmeler uzarsa Kıbrıslı Türklerin belirsizliği devam edemez” sözünden muradınız ne? İlhakla Kıbrıslı Türk varlığının siyaseten ve toplumsal olarak ortadan kaldırıp , bize,T.C vatandaşlığı temelinde bireysel olarak statü mu sağlamak? Peki, o zaman niye yıllardır toplumsal varlığımızı sürdürmek haklı tavrı ile bizler, Kıbrıs Cumhuriyeti denen olgunun içinde bireysel vatandaşlar olmamak için bu çileyi çektik?
Bu arada çözüm isteyen sol, liberal, demokratik ve barışçı Kıbrıslı Türklerde, Cengiz Aktar’ın bu yazdığını düşünmelidirler. Eğer biz hala göremiyorsak kendi gelirimizle, kendi cari giderimizi karşılama hedefini ve hala sorunları çözmek için akıl dolu siyasetler ve düşünceler üretmek peşinde değilsek. Amacımız bir sonraki seçimde iktidarda olanın yıpranması ile iş başına geçme şansı yakalamak kolaycılığı ile yaklaşıyorsak olaylara. Ya da, benden farklıdır diye sol içinde bir siyasi partinin, kesimin veya kişinin önünü kesmek popülizmi ile uğraşmaksa motivasyon noktamız. Cengiz Aktar’ın da yazdığı bu seçenekle bilelim ki ne sağ, ne sol adına, artık Kıbrıs’ta muhtar bile olamazsınız.
Güneydekiler amaçlarınız, eğer yalnızca Hristofyas’ı yıkmak ise ve Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki 1964 gaspını korumak ise, hazırlanın, Türkiye ile Kıbrıs’ta doğrudan sınır komşusu olacaksınız: Artık İLHAKI seçenek diye, Cengiz Aktar dahi yazıyorsa ….O zaman oturun da mum yakın. Olmaz demeyin, Yunanistan kendi generallerini darbe endişesi ile görevden alıyorsa, aklınızı başına toplayın ve 1974, 15 Temmuz ve sonrasını düşünmeye başlayın. Geliyorum diyen seslere kulak verin. Çünkü ,”Bekledim da gelmedin” şarkısının çalarak 1963-74 arası, içine düştüğünüz rehavetin acısını, hem siz, hem biz çok çilelerle yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz.. Avrupa’nın muhafazakarları, Sarkozy mi, yoksa Merkel mi sahip çıkacak size ? Güldürmeyin insanı. Baksanız ABD, Irak’tan çekiyor askerlerini, yıl sonuna, kadar. Türkiye, kuzeydeki Kürt yönetimi ile ilişkileri geliştiriyor. Amaç bu bölgede, ABD askerleri de gittikten sonra da, istikrar. Böyle önemli siyasi düzenleyiciliği olan Türkiye’ye, ABD ne yapabilir? Yoksa İsrail’e mi güveniyorsunuz? Türkiye ile olan bu gerginlik, yarın ortak çıkarlar konusunda başka işbirliğine yol açar. Baksanıza Suriye meselesinde İsrail ile Türkiye çok uzak değil birbirinden, İran meselesinde de uzaklık çok değil.
İşte bundan ötürü, 2. Zirveye kadar geçecek zaman içinde, hem kuzeyde, hem de güneyde, Federal çözümü gerçekten isteyenler, liderlere baskı yapmalı, ama “masada uzlaşmaz taraf olarak gözükmeyelim” söylemi ile değil. Federal Çözüm için şunu şöyle, bunu böyle yapalım, şunu söyle kabul edelim, şunu verelim, bunu alalım, diyen önermeler ve bunu kitlelere mal edecek halk diplomasisinin en geniş alanı içinde bunu ele almak şarttır. Yani; New York’taki zirvenin başarısız tarafı kim sorusunun önüne, 2. Zirvede başarı için, yani Federal çözüm için, ne yapmalıyız sorusuna cevap arayışı öne çıkmalıdır. Herkese görev düşüyor. Cengiz Aktar’ın tespitini, yabana atmayın. Serdar beyde, Derviş beyde bilsin ki böyle bir oluşumdan sonra, onların yüzüne kimse bakmaz. Şişte kebap...