Murat OBENLER/ESKİŞEHİR
Türkiye’de üniversite kimliği taşıyan tek uluslararası uzun metraj festivali olan Eskişehir Uluslararası Film Festivali’nde gösterimler, söyleşiler, atölyeler ve film sonrası ekiplerin katılımıyla gerçekleşen soru-cevaplarla sinemanın büyüsü tüm şehri ve üniversiteyi sardı.
Bu yıl T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü desteği ile Anadolu Üniversitesi ve İletişim Bilimleri Fakültesi tarafından gerçekleştirilen festivalin ilk iki gününde Pedro Almodovar’ın “Parallel Mothers”, yönetmen Nathalie Álvarez Mesén’in “Clara Sola” , Türkiye’den ise Emre Erdoğdu’nun “Beni Sevenler Listesi” ve Barış Sarhan’ın yazıp yönettiği “Cemil Şov” diğer kurmacaların arasında bir adım öne çıktı.
Yılmaz’ın iki farklı semt arasında geçen kendini arayış ve aidiyet yolculuğu…
Yönetmen Emre Erdoğdu 2017 yılındaki “Kar” filminden sonra çektiği 2.uzun metraj filmi “Beni Sevenler Listesi” ile Eskişehirde sinemaseverlerle buluştu. Cihangirli ünlülerin tedarikçisi Yılmaz’ın, mahallesi Bağcılar ve iş yaptığı(torbacılık)Cihangir arasında devam eden bölünmüş hayatı, işler kötüleşince müşterileriyle olan ilişkilerinin bozulması ve onlarla olan arkadaşlık ilişkisinin sorgulandığı filmde yönetmen soru-cevapta da belirttiği gibi kendinin çalışabildiği ve daha önceden de çalıştığı isimlerle yola devam ediyor. Kar filminin oyuncu kadrosunda gördüğümüz Halil İbrahim Babür, bu filmin ana oyuncusu Yılmaz olarak karşımıza çıkarken, Ayris Alptekin Kar’dan sonra yine kurgunun başına geçti. Kar’ın oyuncu kadrosundaki Kıbrıslı Türk oyuncu Hazar Ergüçlü ile Emre Erdoğdu’nun sinema birlikteliği bu filmde de devam ediyor ve Ergüçlü filmin yapımcılarından biri olarak bu yapımda yer alıyor. Sevmek,koşullar,insanı çıkarları,ait olma duygusu, sistemin insan öğüten yapısı, uyuşturucu ve mafyavari ilişkiler ile sanat camiasındaki ünlüler arası ilişkilerin de arasında olduğu yozlaşan toplumsal ilişkileri anlatan filmde Halil İbrahim Babür, Yılmaz karakterindeki başarılı oyunculuğuyla dikkat çekiyor.
AVM çalışanı Cemil’in oyuncu olmak için verdiği kararlı, ısrarcı ve çetin mücadele…
Barış Sarhan’ın yazıp yönettiği “Cemil Şov” ise Cemil karakterini canlandıran Ozan Çelik’in başarılı performansı ile göz dolduruyor. Yeşilçam filmleri ile günümüz Yeni Türkiye sinemasını başarılı bir şekilde buluşturan yönetmen Çelik,soru-cavap bölümünde yazım ve çekim sürecinin kendisi için büyük bir yüzleşme olduğunu ve filmin tedavi edici bir yanı da olduğunu kaydetti. Bir alışveriş merkezinde güvenlik görevlisi olan ve küçüklüğünden beri oyuncu olmanın hayaliyle yaşayan Cemil’in yönetmenin gözüne girmeye çalışması ile bir nevi gönülsüzce çalıştığı AVM’deki görevi arasında geçen filmde Cemil kendi imkanlarını çerçevesinde oynamak istediği yıllar önce Turgay Göral’ın oynadığı role hazırlanırken hem o rolle kendi karakteri arasında ikili bir yapıda bir yaşam sürer hem de iş merkezinde çalışan Göral’ın kızı ile yakınlaşır. Birçok oyuncu adayının karşılaştığı son Cemil’in de başına gelir ve filmin sonunda hayal kırıklığına uğrar. Filmde iki karakteri birden canlandıran Çelik’in başarısı festivallerde de ödüllendirirken film festival yolculuğuna dünyada ve Türkiye’de devam ediyor.
Üstün güçlere sahip Clara’nın toplumla ve ailesiyle mücadelesi ve özgür olma çabası…
Yönetmen Nathalie Álvarez Mesén’in ilk uzun metrajlı filmi “Clara Sola” hem toplum-din bağlantısını sorgulaması hem de insan-doğa ilişkisina bakışı ile dikkat çekerken Clara karkterini canlandıran Wendy Chinchilla Araya zor bir rolün üstesinden başarıyla kalkıyor. Özellikle üstün güçleri olan Clara’nın hayvanlar ve doğa ile olan etkileşimini anlatırken kullanılan yakın çekim planlar filmin öne çıkan noktalarından biri olurken yeğeninin erkek arkadaşına duyduğu ilgi sonrasında Clara’nın “şifacı aziz” misyonundan kurtularak hem annesinin baskıcı tavırlarından, hem de fiziksel ve mistik sınırlamalardan kurtulma hikayesi seyirciyi filmde tutuyor.
Almadovar’ın kadın karakterlerine hayran olmamak mümkün mü?
İspanyolların ünlü yönetmeni Pedro Almodóvar bir kez daha kadınları odağına alan ve artık filmerinin vazgeçilmezi olan Penélope Cruz’u da gördüğümüz “Paraller Mothers” ile karşımıza çıkıyor. Penélope Cruz, Milena Smit, Rossy de Palma ve Aitana Sánchez-Gijón’un domine ettiği ve 2021 Venedik Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü de alan filmde yönetmen hastahanede bebekleri karışan iki bekar anneyi(fotoğrafçı Janis ve anne evinde yaşayan genç evkadını Ana) takip ediyor ve daha sonrasında annelik,babasız çocuk yetiştirme, ölüm,yas tutma, yalnız kadın karakterlerin hayatta kalma mücadelesi, kadınlar arası yakınlaşma, İspanya’nın iç savaş ve sonrasında kurulan baskıcı Franko rejimiyle de bir hesaplaşmaya giren Almadovar’ın Janis karakteri üzerinden tarihsel meselelerle yüzleşme çabasını anlatan çoklu hikayeler ve yolculuklarla devam ediyor. Özellikle feminist fikirlerini,ilişkilere karşı özgürlükçü yaklaşımını, kadın hikayelerine olan yoğun ilgisini bu filmde de kendi estetik değerleriyle sinemaseverlere aktarmayı sürdüren Almadovar yine kırmızı rengi filmin odağına yerleştiriyor. İspanya’da bir döneme kadar tabu olarak adledilen iş savaş ve sonrasında katledilen(bizim insanımızın da hiç yabancısı olmadığı kayıp şahıslar konusu) Cumhuriyetçi sivil insanların bulunarak aileleriyle kavuşması meselesi gibi oldukça politik olan bir konuda açık şekilde safını belirleyen Almadovar bu konuda bazı sahnelere de yansıdığı gibi Franko rejimini adeta topa tutuyor.