İlk kayıt denemeleri

İlk kayıt denemeleri

Yazı Dizisi:15

Erdinç Gündüz


Günlerce, gecelerce sürdü kayıt denemeleri. Bıkmadan usanmadan. Bazen çılgınca şakalaşarak,  bazen tartışarak. Ama  kesintisiz sürdü.
İlk denemelerimiz, Drama Köprüsü, Gelin Ayşe, Süpürgesi Yoncadan, Dost Dost Diye, Halalay Çocuk (Sarhoş Oğlan)  gibi Anadolu türküleriyle  oldu.  Ve sonunda sıra bizim şarkılarımıza, bizim türkülerimize geldi.
En iyi bildiğimiz tek Kıbrıs şarkısı,  sözü müziği Kamuran Aziz Hanıma ait olan ‘Kıbrısım’dı.  Ama idealimizdekini  gerçekleştirmek yolunda bir tek ‘Kıbrısım’  yeterli olamazdı. ‘Dolama’ türküsünü de biliyorduk ama sözlerinde eksiklikler vardı. 
‘Dolama’ dahil, Kıbrıs türküleri için her kaynağa başvurduk. Ama hiçbir yerde bunlarla ilgili ne bir araştırma ne de bir döküman bulamadık.

*  *  *

Aydın’ın  Zehra teyzesi ud çalar şarkılar söylerdi. ‘Dolama’nın  sözlerini ondan aldık sonunda. Ve iki şarkı,  kayda hazırdı artık.  Kıbrısım ve Dolama’nın,  kaydını yaptık Bayrak Radyosu stüdyolarında.  İnanılmaz bir heyecan içindeydik. Biz sevmiştik yaptığımızı ama başkaları ne diyecekti ? Sevecekler, benimseyecekler miydi ?
Bu şarkıları ilk dinlettiğimiz kişi Hüseyin Kanatlı abimiz oldu.  Çok heyecanlandı, çok duygulandı, çok sevdi.  Hemen kullanmak istedi programlarda. Ama “Hayır” dedik. “Biraz daha bekleyelim lütfen.”

ARAŞTIRMA TURLARI

Raif, her zaman ve her konuda olduğu gibi yerinde duramıyordu. “Birşeyler yapmamız lazım. Lefkoşa’da oturarak bu iş olmaz” diyordu. Haklıydı. Çare, halkın içine inmek, araştırmak, bulmaktı. 
Kendimize bir gezi programı yaptık. Masrafları da cebimizden karşılamaya hazırdık. Önce Leymosun ve Baf bölgelerindeki Türk köylerine gidecek, oradan da İskele ve Karpaz’a geçecektik. Hedefimiz köylerin en yaşlılarıydı.
İlk durağımız Evdim’di... Köy kahvehanesinden yaşlı bir nenenin evine yönlendirildik. “Türkü istiyoruz...” der demez kadın belli bir gayde ile maniler sıralamaya başladı. Çok ilginç, hiç duymadığımız manilerdi bunlar.  Benzeri bir durumu da Bladanisya’da yaşadık. Bu kez yaşlı bir adam maniler sıraladı bize.  Gayde, Evdim’dekinin aynıydı. Bazı manilerde benzerlikler de vardı. Herşeyi kaset kayıt cihazımıza kaydediyorduk.
Yolculuğumuzun üçüncü durağı Malya oldu. Malya’da yaşlı bir kadın ve yaşlı bir köylüye gönderildik.  Burada da bol bol mani vardı ama  ‘türkü’ yoktu.  Asla umudumuzu yitirmedik ve yola devam ettik. Annemin köyü Aynikola’da da ilk durağımız kahvehane oldu. Oradan bazı evlere yönlendirildik. Biri 90 yaşlarında bir kadın diğeri de hemen hemen aynı yaşlarda bir çobandı. Yaşlı kadından 10-15 tane mani aldık ama başka başka ilginç hikayeler de anlattı uzun uzun.  Ayrıntılarla, Hasan Bullileri, Midasları, Kaçak Ali’leri öğrendik.
Yaşlı çobanda ise, tüm seyahatimizin en ilginç bulgularından biri ile şaşırdık. Maniler’den sonra adama “Türkü var mı ?” diye sorduk. Hemen söylemeye başladı.  Ezgi, çok iyi bildiğimiz  ‘Çanakkale İçinde Vurdular Beni’ türküsüydü.  Ama sözler çok farklıydı. Benzeri bir durum da ‘Dolama’ türküsünde vardı.  Ulaştığımız her yerde biliniyor söyleniyordu Dolama türküsü ama, çok değilse bile farklı sözlerle. Hatta bazı yerlerde arada Rumca sözler de vardı.  Büyük olasılıkla bu yaygın türkü, yörelere ve olaylara göre sözleri değiştirilerek söylenmekteydi.
Evdim’de başlayan, Bladanisya, Malya, Aynikola, Ayyanni, İstavrogonno’da devam eden ‘batı’ araştırmamızdan sonra Lefkoşa’ya döndük.  Ertesi gün de İskele ve Karpaz gezimizi başlattık.  Sonradan, Katırcılar ve Nadire Köprüsü adlarını  verdiğimiz türküleri İskele bölgesinden,  Vapor ve Mağusa Limanı’nı, Mağusa civarlarından elde etmeyi başardık.
Toplamda üç gün süren araştırma gezilerimizin sonunda elimizdeki kasetlerde yüzlerce mani, birkaç oyun havası ama az sayıda türkü vardı.

Dergiler Haberleri