İlker abiyi kaybetmenin, derin hüznü içerisindeyim.
Elbette Cemal Süreya’nın Üstü Kalsın şiirinde belirttiği gibi “her ölüm erken ölümdür” ama İlker Kılıç’ın kayıp derinliği, kendisini daha yakından tanıyanlar, yoldaşları için farklıdır.
Farkı yaratan da kendisidir. Sadece güleç hali, siyasi bilgi kapasitesi, dost canlılığı, özverisi ve çalışkanlığı değildir.
Farkı, sahip olduğu düşünsel değerlerin bilincine varmış kişinin, hayatı boyunca gösterdiği tutarlı duruş ve tavırdır. İnançlı adamdı. Adadaki sorunun tahlili ve barış içinde bağımsız bir Kıbrıs’a ulaşma yolunda atılması gereken adımlar konusundaki siyasi yorumları çok değerlidir.
Geçiştirilecek bir mesele değildir, İlker Kılıç’ın saptamaları.
Sosyalist ve federalistlerin, içinde bulunduğumuz verili koşullarda atması gereken adımlar yanında, yapmaması gereken hataları çok net vurgulayan makaleleri vardır. Uyarıları vardır. Bunları yazmak ve ömür boyu taşıyabilmek büyük marifettir. Her kişinin harcı değil.
İngilterede yaşayan sol siyasi gelenek, Kıbrıs Türk toplumundaki gelişmeleri çok daha objektif değerlendirme kapasitesini taşır. Bunun çok değişik nedenleri vardır.
Ancak keskin uyarıları her zaman dikkate alınması, üzerinde duruması dışlanıp ötekileştirilmemesi gereken düzeyde olagelmiştir. Samimi, çıkarsız, art niyetsiz ve ayakları yere basan değerlendirmeler.
Benim daha bir yakın tanıdığım, İlker Kılıç yanında Hasan Raif, Hulus amcanın yorum ve eleştirilerini bu gözle algılama ve değerlendirmeyi her zaman gözettim.
Bizim göremediklerimiz, hatalarımız, çıkmaz sokaklarımız ve yapmamız gerekenler konusundaki uyarıları önemliydi.
Eleştirilerindeki objektifliğin boyutu, yıllardır kırılıp, yen içinde kaldığımız düzeyi aşıp, siyasetimizi olması gereken perspektife oturtmamız için eşsizdi.
Bu siyasi geleneğin ülke siyasetinde giderek dışlandığı, yalnızlaştırıldığı bir dönemden geçerken yaşadığımız bu kayıbın anlamı inanın basit olamaz. Kendi ifadelendirmesi ile “Denktaşizmo”ya savrulan siyasi tercihlerin bizi götüreceği yöne karşılık, biz İlker abinin çizdiği güçlü siyasi perspektifi çoğaltacağız.
“Birlik, mücadele, dayanışma”, ancak bu değerleri elle tutulur, toplumla bütünleşmiş bir siyasete dönüştürdüğümüz zaman bir slogan olmaktan çıkacak, hissedilecek, hayat bulacaktır. Meselemiz de budur.
Saygıyla anıyorum.