İlla ki insanın canı çıkacak

Cenk Mutluyakalı

 

<…. Çoğu zaman ‘sistem’ denen kavramı elle tutulur kocaman bir ‘yaratık’ gibi düşler, tüm suçu da onun boynuna asarız.
Oysa sistem bileşkedir!..
Yani kurumlar, otoriteler ve insan, tümü sistemin içindedir.
Çoğu zaman ‘sistem’e isyan edenler dahi onun bir parçasıdır…>

Böyle söylemiştim.
Sevgili Faize Özdemirciler’in ‘Sistem/Sizsiniz’ yazısını okurken, yeniden anımsadım.
Aslında, başlık dahi yetiyor yazıya.

***

“Sorun kalbimizde değil” diyor Faize…
Öyle olsa damarları açar, pil takar çözersiniz!..
Tüm vücut sorunlu!..
“Merkezi sinir sistemi” çökmüş…
İlla ki hep ‘mazaretler’...
Oysa ki ‘çözüm üretildiğini’ görmek istiyor insan...
Bahane yerine.

***

Mesela “hasta hakları”na herkes hak veriyor da!..
Günün sonunda ne oluyor?
Kusuru, kabahati, eksiği, aksağı herkes birbirine atıyor!..
En sonunda “sistem”e havale ettin mi derdi, tamamdır, ellerin temiz (!)

***

Yine Faize’den alıntı yapayım:
<<…. “Sistem” derken “şeytanlar”dan söz eder gibi bir halleri(niz) var…
“Sistem” siz değil misiniz?...>>


<<… Kronik hastalığı olanların tek suçu öldüren değil, süründüren bir hastalığa yakalanmış olmalarıdır herhalde… Kronik demek ölene kadar demektir… Bir devletin kronik hastalığı olanlara ilaç vermesi demek, o ilaçları o hastalar ölene kadar alacak demektir…
O ilacı verirken hastaları süründürmek makam koltuklarında oturanlar açısından işin zevki midir nedir?...>>

***

O imza atacak, öteki onaylayacak, beriki reçete yazacak, bir diğeri görecek, mühürleyecek, pullayacak, imzalayacak…
Ya hasta sürünecek, ya yakını…
Ve bu kadar sıradan, bu kadar insani, bu kadar aşılması kolay bir sorun ‘sürecin kölesi’ olacak…
İnsanla birlikte…
İlla ki insanın canı çıkacak!